Türkiyem Cennetim

.

İlk yurtdışı seyahatimi  yaptığımda 18 yaşında üniversite öğrencisi idim. Klasik olarak ziyaret yerim Almanya. Bir hanımefendinin köpeğine ve kedilerine bakacağım oda bana evinde misafirlik izni verecek. Yer Berlin. Ben köylü 90lı yılların başında ağzım bir karış açık şehri geziyorum.

O yollar, o parklar, o müzeler ve o alış veriş merkezleri. İnanmazsınız alimünyum folyo ve streç film almıştım. Çok zenginler artık cep telefonu taşıyor ama o telefonların 1 kg geldiği zamanlar. Bu arada daha Türkiye de ki firmalar ruhsat için çalışıyor. Metroyu ilk görüşüm ve kullanışım. Botanik bahçesi ve hayvanat bahçesi ayrı macera. Gezmek için ikişer gün ayırmışız. Otoyollar vs vs. zaten de duvarın yıkıldığının senesi. Gerisini hayal edin artık.

20 yıl sonra bu kez İsveç, Letonya.. Dünya’nın gelişmişlikle problem yaşamadığı 2 ülkesi. Gitmeden google sayesinde topladığımız bilgiler mevcut. İşte muhteşem bir doğa, sanat, mimari falan filan.

En zor yanı bu mevsimde bu ülkelerde gecenin yarım saat sürmesi. Düşünün güneş tepenizde uykunuz geliyor. Neyse Stockholm  Havaalanı. Küçücük. Her yer ahşap. Hani bir başkent havaalanı edası yok. Ya da bizim Atatürk ya da Esenboğa yanında hiç.

İşte her şey burada başladı. O yemyeşil güzel ülke diyenler bizim Karadeniz’i bırakın Akdeniz kıyılarını bırakın Başkonuş Dağını görmeyenler herhalde. Simsiyah bir Baltık Denizi. Haziran – temmuz ayında eğer güneş yoksa buz gibi hava. Yani doğal hayat, tabiat hiç umrum değil çok daha güzelleri bizde mevcut. Trafik kuralları kesin kanun. Alkol oranı sıfır. Ve kurallara en çok uyan bizim Türkler.

Hani 20 yıl önce başımı döndüren o alış veriş merkezlerinin alaları var şimdi benim ülkemde. Dolayısı ile onu da geçtik. Stockholm bir sürü adacık üzerine kurulmuş bir başkent. Şehir merkezi tarihi binalarla dolu. Parlemento binaları 500 yıllık. Köprüler kanallar gırla. Kadınları da askere alıyorlar. Meşhur bir geyikleri ve ataları olan Vikinkler. Demokrasi kültürleri zaten konuşulmaz. Adamların en işlek caddesine ben burada Türk devleti kuracağım de eğer şiddet yoksa kimsenin müdahale ettiği yok. Zati 80 sonrası Türkiye den epey bir siyasi göç almış.

3 günlük turla komşu ülke Letonya ve orada Riga ya da gittik. Tarihi mimari çok güzel.

Bütün bu saydıklarımdan demokrasi kültürü tamam. Tarihi turistik mekanlar tamam. Ulaşım, alt yapı, enerji dönüşümleri tamam. Ama ya insanlık.

Alabildiğine bencil, kuralcı ya kavga bile yok. Kadınları son derece kendine güvenli,okumuş, kariyerli. (ufak bir not. Bir sürü doğulu kadın gördük. Şu anda tirend onlarla evlenmekmiş, artık hizmetinden mi sadakatinden mi siz karar verin.)

Öyle eğlence meğlence de yok. Hani trafikte alkol sınırı sıfır ya. Hafta içi her yer saat 19.00 da kapanıyor. Herkes saatinde uykuda.

Türklerle sohbet ediyorum. Onlar Türkiyeli denmesini tercih ediyorlar bu arada. Hepsi vatana gelmek geri dönmek istiyor.

Bu arada şunu da belirteyim iki ülkede inanılmaz pahalı. Hele alacağın mal ya da hizmette el emeği varsa ve paran az ise vazgeç. Ülkede hizmetliler denince göçmenler akla geliyor yasal olarak kayıt dışı diye bir şeyden haberleri bile yok. Sigortasız işci çalıştırmak cinayetten daha ağır bir suç.

Sizin anlayacağınız. Türkiye gerçek bir cennet. Son yıllarda ki yaşananlar elbet demokratik sisteme geçeceğimizin göstergesi. Ha o tarihe kadar Dünya ülkeleri başka sistem benimser bilemem. Ama sevgili okuyucular, ben komşumdan ödünç aldığım bir kase pirinci, artık benim şehrimde bile rahatça yapabildiğim alış verişimi, trafikteki curcunamı, her hafta değişen ülke gündemimi, ne ancak bir öğretmen kadar maaş alan parlementerlerine, ne de her şeyin kuralı olan yaşamlarına değişmem.

Benim söylemek istediğim, yalnızca artık Türkiye’de her şeyin olduğunu, olduğunu ve ucuz olduğunu, yurtdışından hediyelik getirmenin bittiğini, o bayıldığımız çikolataların bile burada bulunduğunu tek eksiğimizin STK yapılanması ya da sahip çıkılması ve demokraside ki ilerleyişimizin ağır olduğuna işaret etmek.

Düşünün ki İsveç 9 milyon nüfusa sahip bir ülke iken STK lara kayıtlı üye sayısı 25 milyon. Yanlış okumadınız 25 milyon. Yani ortalama 5 STK ya üye vatandaşları var. Biz üye bulacağız da kayıt edeceğiz de üstüne bir de aidat alacağız. Peki.

Bir de demokrasi kültürleri. Pes . diyeceğimiz yok. Bir Vespa nın üzerinde başında kaskla giden adam yanımızdan geçtiğinde rehberimiz onun bir vekil olduğunu söyledi. İster inanın ister inanmayın. Çok yıllar önce birileri de kuaförde Almanya başkanının eşi ile karşılaştığını söylemişti. Vekillerin halktan biri gibi olması öyle güzel bir şey ki.

Birde oralarda vekil olmak kolay, ama maaşı ile nasıl geçinirler bilemem.

Çok ilginç sonuncu ayrıntı. Yakın zamana kadar İsveçliler Türkiye’nin Kulu olduğunu zannediyorlarmış. Çünkü oradaki vatandaşlarımızın ya da vatandaşlıktan çıkardıklarımızın %75 i Kulu ilçesinden göç etmiş.

20 yılda yurtdışı gözlemim hakkındaki düşünce değişikliğimi özetlemeye çalıştım. Artık oralarda kiminle konuşsak bir İstanbul ya da Antalya’yı mutlaka ziyaret etmiş, turist olarak ülkemizde bulunmuş olduklarını fark ediyorum.

Bence doğru başlık “Türkiyem Cennetim” iyi ki bu ülkede yaşıyorum.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri