"Trene Bakan" Olmaktan Son Anda!..

.

Artık geri dönüşü olur mu bilmiyorum ama hızlı treni "söke söke aldık" gibi!..

Önce Başbakan “tamam” dedi, sonra Ulaştırma Bakanı AA’ya konuyla ilgili daha geniş çaplı bir açıklama yaptı ve en sonunda Ak Parti Teşkilatı, milletvekilleri ve dahi Büyükşehir Adayı basın aracılığı ile bunu perçinledi.

Bize düşen açıklamalara inanmak!

Hayırlı olsun.

“Hakkımız”dı, ama yine de teşekkürler..

Az kalsın tren yanıbaşımızdan geçecek, bizde öylece bakacaktık.

***

İsteyince, direnince oluyormuş demek ki!

Bundan sonraki dileğimiz bir an önce vücut bulması!

Fakat bunu bir “başarı” olarak değerlendirecek olursak, bu başarıda büyük pay Kahramanmaraş Kamuoyu’nun ve konuyu sürekli gündemde tutan basınımızındır. Eğer bu konu gündemde tutularak ısrarcı olunmasaydı, sosyal medyada bu karşılığı bulmasaydı ("Tahir Hoca" seçimden sonra kaçar mı bilinmez ama) hızlı tren çoktan kaçmıştı. 

***

Madem söz sosyal medyadan açıldı, bu konu üzerinde birkaç kelam etmeden geçemeyeceğim:

Evet, Başbakan “Kökünü kazıyacağım” dedi, Twitter’den başladı. Çin’den sonra Dünya’da ikinci ülke olduk.

Fakat, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere yasak bir çok kişi tarafından delindi.

Kullanıcılar, kapı kapansa pencereden, pencere kapansa bacadan girip yasağı deldiler. Fakat “yasakçılar”da pes etmedi tabi. Önce DNS’ler, daha sonra da IP’ler üzerinden de engelleme yapıldı.

Aslında burada esas olan "zihniyet"...

Başbakan; Twitter, Facebook ve Youtube için "Bunlar aileleri kökünden sarstılar" diyor! Haklı olduğu noktalar yok değil. Ama Twitter'in şimdi(!!) kapatılmasının gerçek sebebi bu mu? Buysa bu yeni mi anlaşıldı?

Dahası sözde “zararlı” olduğu gerekçesiyle kapatılan ve kapatılmaya çalışılan sosyal medya üzerinden seçim çalışması yapan Ak Partililere ne diyeceğiz? Bu gün sadece Kahramanmaraş'ı bile ele alacak olsak; sosyal medyadan faydalanmayan siyasetçi var mı acaba?

İşine geldiği zaman "el alem ne der?" diyeceksin, işine gelmediği zaman "bana ne el alemden" diyeceksin!!!!

Olmuyor ama!..

***

Tamam, sosyal medyayı “günah keçisi” ilan edelim... Olmadı kökünü bile kazıyalım... Ama “Allah'ın Kur'anıyla dalga geçen”i ne yapalım?

Ak Parti’nin göbeğinde, Başbakan'ın hemen yanıbaşında bulunan bu densizi nereye koyalım. Metehan Demir bile suçunu kabul edip özür dilerken, "montaj" yalanlarına sığınan Egemen Bağış'ı ne edelim?

Başbakan’ın ona haddini bildirmesini beklerdik doğrusu.

Kutsallarıyla alay edilen her Ak Partili seçmenin hakkıdır Başbakan’ın Egemen Bağış’ı ihraç ettiğini görmek…

Ha, “yedirmeyiz” diyorsanız o başka.

Alın sizin olsun "tape tape" kullanın!

***

Şimdi bunları yazdım diye birileri tarafından "cemaatçi" damgası yiyeceğim kesin.

Umurumda değil.. Çünkü, Ak Parti’nin yanlışlarını görecek kadar Ak Partili’yim, cemaatin yanlışlarını görecek kadar cemaatçi, Mhp'nin yanlışlarını görecek kadar Mhp'li...

Bilmem anlatabildim mi?

***

Geçtik;

Ben gazeteci miyim?

Hayır!

Sadece bir yorumcu ve köşe yazarıyım. Ve basın camiasındaki yerimi de böyle tanımlıyorum.

Geçen hafta Aksu Tv’de, sayın büyüklerim Mehmet Taş ve Mehmet Yüzbaşıoğlu ile birlikte “Şehre Dair” programına katıldık, Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’a bazı sorular sorduk. O programın fragmanında ve bazı haberlerde benden “gazeteci” diye bahsedildi.

Fiilen gazetecilik yapan biri değilim. Sağolsun Mehmet Abi de (Fiskeci) yazısında belirtmiş zaten.

Poyraz’la çıktığımız program bir “veda” anlamı taşıdığı için sorularımız da o yönde oldu. Yoksa oraya "süs biberi" olarak çıkmadığımızın farkındayız. Elbette bizim de icraatlarına ilişkin sorularımız olurdu.

Bunları da kısaca belirtmek istedim.

Sevgiyle kalın.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri