Tekrarını Yaşamak

.

Her güzel günün hızla geçip gittiği gibi mübarek Ramazan ve Ramazan Bayramı da su gibi akıp gitti. Kur’an ayı olan Ramazan ayı aynı zamanda arınma, temizlenme, bağışlanma, karşılıksız verme, paylaşma, bolluk ve bereket ayı idi. Bir yıl sonra yeniden gelmek üzere uçup gitti.

Yapılışı esnasında insana tarifi mümkün olmayan hazlar veren; ‘Teravih namazları, mukabele ve kur’an tilavetleri, iftar ve sahur sofraları, sadakalar ve kulunu Rabbine yaklaştıran onlarca samimi ibadet’ mübarek ayla birlikte sona erdi. Etrafımdaki tüm kardeşlerim ramazanın feyzinden istifade etmek için büyük çaba sarf ettiler. Cenabı Hak kendilerinden razı olsun. Ne mutlu istifade edenlere, ne mutlu bir yıl sonra sağlıklı bir şekilde tekrar kavuşacak olanlara…  

Dua kapılarının ağzına kadar açıldığı, bela ve kötülüklerin bir süre için zincire vurulduğu, Bayram günlerinde tatile kaçmayıp; ‘Anne ve babalarını, aile fertlerini ve çevrelerindeki hastaları, kimsesizleri, yetim ve öksüzleri, yaşlıları’ ziyaret ederek ellerini öpüp, başlarını okşayıp dualarını alanlar; ne mutlu bu zümreye ne mutlu bayramı bayram gibi yaşayanlara…

Gördüğüm kadarıyla insanlarımız samimi olarak ve de gönülden emronulduğu gibi bir Ramazan yaşamaya çalıştı. Uzun ve sıcak yaz günlerinde ‘uf’ bile demeden oruçlarını tuttu. Ekonomik güçleri ölçüsünde hayır ve hasenatlarda bulundu. Yaşlıların, yetimlerin, kimsesizlerin, fakirlerin, garip ve gurabaların gönüllerine girdi, hayır dualarını aldı. Güzel olan buydu…

Ramazan boyunca tüm kanallarda ‘İftar ve Sahur’ programları yapıldı. Bu programlarda; Kur’an-ı Kerimler okundu, ilahiler söylendi, dini içerikli sohbetler ve dualar edildi. Ne yazık ki bu programların büyük bir çoğunluğunda kanallar reyting peşinde koştular. Sunucular ve konuklar da kanalların reyting kaygısının baskısı altında yer yer samimiyetten uzak bir tutum sergilediler. Bu güzelim programları şov programına dönüştürdüler. İnsanların büyük çoğunluğu bu programları pembe dizi izler gibi izledi. Elbette maksat hâsıl olmadı. Allah kanal sahiplerine hüsnü ahlak versin.

GAZİ GAZZE

Millet olarak; ‘Filistinli kardeşlerimize zulmeden ve aziz mübarek bayram günü dahi acımasızca gökten üzerlerine bomba yağdıran’ zalim İsrail hükümetine fırsat bulduğumuz her an her mekânda beddular yolladık. Duası kabul olan kul olmaktan uzaklaştık mı nedir bilmem ama herhalde maksat yine hâsıl olmadı. Neden mi böyle düşünüyorum? Çünkü bir avuçluk devlete tüm İslam âleminin gücü yetmiyor da ondan. Tüm beddualarımıza rağmen Filistinli kardeşlerimiz yine şehit Gazze yine gazi durumunda.

Gazze’nin dışındaki zulme uğrayan Müslüman Türkler hükümetimizin gündemine maalesef bir türlü giremiyor. Gazze ile birlikte yakılan, yıkılan ve adeta belleklerden silinmeye çalışılan Musul- Kerkük hattı için hükümet gerekli tepkiyi bir türlü veremiyor. İki ayı aşkın bir süredir IŞİD eşkıyasının elinde rehin tutulan vatandaşlarımız bir türlü kurtarılamıyor. Sonra vatandaşa dönülüyor ve inandırıcılıktan fersah fersah uzak demeçler veriliyor. ‘Rehine durumunda ki vatandaşlarımızı kurtarma adına ne gerekiyorsa yapıyoruz’ deniliyor. Söylenenlere elbette inanmıyoruz. Yetkililerden Musul ve Kerkük’te yaşayan soydaşlarımızın uğradığı zulümlerin sona ermesi adına daha samimi ve daha inandırıcı adımlar bekliyoruz.

Çarşı/pazarda İsrail’in Filistinlilere uyguladığı zulme eş bir zulüm var. Neye elinizi atsanız eliniz yanıyor. Et, peynir, zeytin, yumurta, süt ve yoğurt alabilene aşk olsun. Yaşanan kuraklıktan ötürü bu sene meyve tümden yok. Olanları almak ise her babayiğidin karı değil. On kiloluk bir karpuz yedi, sekiz bin lira. Her konuda işkembe-i kübradan atıp tutan yetkililer bu konularda çıt çıkartamıyorlar. Her konuda olduğu gibi bize yine uyarmak kalıyor: “ALLAHIMIZA HAMD OLSUN, HARAM YİYEN KAHROLSUN. HELALİNDEN BULURSANIZ AFİYET OSUN.”    

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri