Tarihte Gezinti Yunanistan’a Yapılan Yardımlar

.

“Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkları sürece, avcı hikâyelerine inanmak zorundayız.”

Günümüzde Yunanistan, bize ait olan 17 Ada ve 1 Kayalıka el koymuştur ve bu da yetmezmiş gibi Türkiye’ye aba altından sopa göstermektedir.  İşin doğrusu İngiliz ve Amerikan haritalarında belirtilen 12 Ada deniz sınırının dışında olup 1913 Londra Antlaşması, 1923 Lozan Antlaşması, 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi ve 1947Paris Antlaşması ile Yunanistan’a verilmemiş/devredilmemiştir. Ayrıca Yunan askerlerine teslim edilen 17 Ada ve 1 Kayalığın payına düşen Osmanlı Genel Borçları, Lozan Antlaşması’nın 46-55. maddeleri gereği Türkiye Cumhuriyeti tarafından son kuruşuna kadar ödenmiştir. Ayrıca Yunan işgali altında olan İzmir/Koyun, Aydın/Bulamaç, Muğla/Kalolimnoz ve Muğla/Keçi adaları da 6 millik Türk karasuları içindedir.

(Kaynak Yeniçağ: 17 adanın işgaline skandal açıklama! - Ahmet TAKAN)

Tarihte gezinti yaparak Yunanistan’a geçmişi yapmış olduğumuz yardımları hatırlayalım: Açlık çeken her ülkeye bütçemize bakmaksızın yardım ellerimizi o coğrafyalara hep uzattık ve uzatmaya devam ediyoruz. Çünkü biz tarih boyunca kimin başı sıkışsa yardıma koştuk. Kurtuluş Savaşı’nda denize döktüğümüz Yunanlılara bile İkinci Dünya Savaşı sırasında gemiler dolusu gıda gönderdik. Tarihimizin içinde zaman yolculuğu yaparak geliniz Yunanistan’a yaptığımız yardımları öğrenelim…

Çok badireler atlattığından keder ve elemin ne olduğunu bildiğinden mi yoksa alicenaplığından mı, tarihin sayfalarında Türklerin uzattığı yardım elini görüyoruz. Batı anlayışına göre istilacı ve yakıp yıkan egemen bir devlet anlayışını diğer Avrupa devletlerini saymaya gerek yok. Viyana mesela … Türk kahvelerini şişirmelerini bir yana bırakın, Viyana’nın resmi binalarında Türkler’ in Viyana’ya uzanan elleri bir dostluk eli olarak görünmez. Teşhir edilen, resmedilen her şeyde Türkler’ in uzanan kanlı ellerini görürsünüz.  

Nazi katliamlarına bile bu kadar tepkili yaklaşmayan ama Türk dedi mi barbarlığın önde gideni olarak gösterilen Türkler, Osmanlı’dan bu yana muhtaç olana elini uzatıp kalbe girmeyi başarmış ama dünyanın gözüne girememiştir. İspanya’da zulüm altında inleyen Musevilere ilk kapısını açan ve onları kucaklayan Osmanlı’nın gerçek insani yaklaşımını rakamlarla ölçmek de mümkün değildir. Kendi şartlarının en kötüsü olduğu dönemlerde bile bir gemi dolusu patatesi İrlanda’ya, 100 bine yakın insanın açlıktan öldüğü Yunanistan’a kendi boğazından kesip savaş boyunca gönderen de bu ülkedir. Üstelik dönem Nazi Almanya’sının dünyayı sarsan dehşet dönemidir. Avrupa’nın değil elini uzatacak, kıpırdayacak hali yoktur. Türkiye seferberlik yılları içinde ekmek ve şeker kuyruklarının uzandığı dönemde Yunanistan’a savaş boyunca sürekli yardım seferleri düzenlenmektedir. Bu olaydan daha 23 yıl evvel o Yunanistan diğer işgalcilerle birlikte Türk topraklarına gemilerle asker çıkartmıştı. Oysa o Türkler Yunan kıyılarına tonlarca yardım çıkaracaktı.

5 YIL SÜREN YARDIM

Yunanistan’a gönderilen ilk yardım gemisi de adını Kurtuluş Savaşı’ndan almıştı. 1883’de denize indirilen gemi ismi ve el değiştirerek 1934’de “KURTULUŞ” adı ile Tavilzadeler şirketi tarafından satın alınmıştı. Kuru yük gemisi olan Kurtuluş 19 yıl önce Yunanistan’a karşı savaşan ve zafer kazanan ülkenin Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün imzaladığı yardım kararnamesi ile bu defa barış denizine açılacak, İsmet Paşa sadece Almanya’nın karşı koymasına ve İngiltere’nin politik tavrına rağmen bu kararnameyi yürürlüğe koyması ile ilk yardım seferi Ekim 1941’de yapılacaktı. Kurtuluş 6 Ekim 1941’de Karaköy’den demir almış ve tonlarca gıdayı Pire’de Kızılhaç’a teslim etmişti. Kurtuluş gemisi Yunanistan’a 4 sefer yapacak ve beşinci gidişinde Marmara Adası’nın kuzey sahillerinde yani Saraylar Köyü civarında kayalıklara çarparak batacaktı.( 21 Şubat 1942) 34 kişilik mürettebattan kurtulduğu geminin kaza yerinin karşısında ki buruna da “Kurtuluş Burnu” adı verilmişti.   Kurtuluşun toplam 6735 ton gıda yardımından sonra devre dışı kalmasına rağmen, Türkiye bu yardımı Dumlupınar, Tunç, Konya, Güneysu ve Aksu gemileri ile 1946 yılına kadar sürdürecekti.

(NOT: “Buharlı kuru yük gemisi” Kurtuluş Vapuru, 1883 yılında İngiltere'nin Caird Purdic tersanelerinde yapılan buharlı bir kuru yük gemisidir. 76.5 metre uzunluğunda, 10.67 metre genişliğinde ve 6.43 metre yüksekliğindeki geminin ilk adı “Euripides” idi. Değişik isimlerle Brezilya, İtalya, Rusya, Yunanistan ve Sırbistan bandırası taşıyan vapur, 1. Dünya Savaşı boyunca, nakliye gemisi olarak Rus donanmasında yer aldı. 1924'de Kalkavanzade Biraderler tarafından Sırbistan'dan satın alınan vapur, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk nakliye gemilerinden biri olarak ” Teşvikiye” ve “Bülent” isimleriyle Türk karasularında hizmet verdi. 1934 yılında Tavilzade Biraderler Şirketi'ne satılan vapura, “Kurtuluş” adı verildi. Kurtuluş Vapuru, bu şirket tarafından 1941 yılında Yunanistan'a yapılacak gıda yardımını taşımak üzere Kızılay Cemiyeti'ne kiralandı. Vapur, 20 Şubat 1942'de şiddetli bir fırtınaya yakalanarak, Marmara Adası Saraylar köyü yakınlarında, bugün “Kurtuluş Burnu” olarak bilinen bölgede kayalıklara çarptı ve saat 09.15'de sulara gömüldü. Kazada gemi mürettebatı, kayalıklara atlayarak kurtuldu.)

Almanya’nın 1941’de işgal ettiği Yunanistan’da oluşturulan milis kuvvetleri, Nazilere karşı verdiği mücadelede dünyanın çeşitli ülkelerinden katılan yabancılarda olmuştu. (Mihri Belli 1915-2011) Türkiye’den gelen partizanlardan biriydi ve Yunan saflarında Kemal Kaputan (Kaptan) adıyla çarpışmıştı.

Yunanistan’a birey ve devlet desteği içinde Türkiye’nin çocuklara kucak açması da insani yardımın en belirgin örneklerinden birini teşkil etmişti. Türkiye yardım seferlerinin dışında sahillerimize motorlarla gelen Yunan halkından savaş boyunca elini çekmemiş ve yokluk çekenlere yardım etmişti. Bu gidiş gelişlerde sahil koruma birimleri motorların iskelelere yanaşmasına müsaade etmiş yani göz yummuştur. Savaş süresince komşumuzda 70 bin kişi açlıktan hayatını kaybetmiş ve bu rakamın büyük çoğunluğunu çocuklar teşkil etmiştir. Bu nedenle yardım kampanyasının bir diğer bölümü de çocuklara ayrılmıştır. Türkiye 13-16 yaş gurubunda ki çoğu öksüz – yetim kalmış bin civarında ki çocuğun İstanbul’a getirilmesini sağlamıştır. Dumlupınar gemisinin getirdiği savaş mağduru çocuklarının beslenmesi ve her türlü bakımının sağlanması İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar sürmüştür.

Yunanistan’ın Türkiye’nin bu tavrına karşı süreç içerisinde sessiz kaldığını söylemek haksızlık olur. Ülkenin karşı karşıya kaldığı en büyük felaketlerden biri olan Erzincan depreminde ülkeye uzanan ilk yardım eli komşumuzun olmuştu. Yunanistan’dan harekete geçen sivil toplum kuruluşları devlet yardımının dışında büyük bir bağış kampanyası açmışlar ve “Sıra bizde” demişlerdir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri