Biliyor musunuz her köşe yazarı gibi sizlere iyi, güzel haberler verebilmeyi bende çok isterdim. Vereceğim haber; ülkemin bugününü, yarınlarını, hatta var oluşuyla ilgili olunca istemeyerek de olsa acı gerçeği duyuracağız ki, bilinç düzeyimiz artacak, kamuoyu oluşumuyla ilerde pişmanlık yaşamamak için yönetenlerin konuya daha duyarlı olmalarını, onların tedbir almalarını sağlayarak böylece arzu ettiğimiz güzel geleceğin inşasını el birliğiyle kurmuş olacağız.
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Genel sekreteri Petteri TAALAS, Türkiye'nin iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında olduğunu belirtmektedir. Türkiye'nin de dahil olduğu "Akdeniz Havzası" nda çölleşmenin hızlanarak önümüzdeki yıllarda gıda fiyatlarının dahada artabilecegini, kuraklığın tarım, hayvancılık ve turizm için çok kötü haberlere gebe olabileceğini söylemektedir.
Çölleşmeyle ilgili mücadelenin vakit kaybetmeden, gerek hükümetler gereksede yerel yönetim ve sivil toplum örgütlerince etkin mücadeleye başlatılması tavsiye edilmektedir.
Bu meyanda; süratle ormanlaştırma, fosil kaynaklardan rüzgar ve güneş enerjisine geçiş, su kaynaklarının kullanım teknolojilerini restorasyonu, su rezervi edilen baraj, gölet ve göletçiklerle, sulama sularının buharlaşmasını minimize eden alternatifler üzerinde çalışmamız, hatta olağanüstü durumlar için en az bir yıllık yetecek yer altı su toplama mağara-havuz sistemlerinin oluşturulması uzmanlarca acilen öğütlenmektedir.
Birleşmiş Milletler'in 2030 için raporu, Türkiye'miz için kuraklık ve çölleşme riskinin her geçen gün arttığı belirtilmektedir. Nitekim, Birleşmiş Milletler "Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi" tarafından hazırlanan raporda Türkiye'nin yarı kurak yapısı ve toprak parçalanmasına yatkınlığı nedeniyle çöl iklimine geçme riski taşıdığı, Türkiye topraklarının % 88'inin çöllesme riski altında olduğu, 21 y.y sonlarına doğru yağış oranının % 30 düşmesi beklendiği ve ülkemizin "Su Fakiri" kategorisine düşebileceğini belirtmektedir.
Nitekim TEMA VAKFI raporlarıda, Birleşmiş Milletler raporları ile aşağı yukarı uyumlu olduğunu göstermektedir. Tema yönetim kurulu başkanı Deniz ATAÇ'a göre, Türkiye'mizin % 50,9'unun orta, % 22,5' ininde yüksek olmak üzere toplam % 73,4'ü çölleşme tehdidi altında olduğunu söylemektedir. Çölleşmenin Ülkelere maliyetinin milli gelirlerinin % 4 ilâ % 8'i olduğunu, bu oranın 2050 yılında % 40'lara ulaşabileceğini tahmin etmektedir.
Ülkemiz için çölleşmenin başlıca nedeni, su ve rüzgar erozyonu, aşırı otlatmadan dolayı mera bitkilerinin toprak tutabilme yeteneğinin azalması veya kaybolması, orman yangınları, orman arazilerinin ağaçlandırmada ki yetersizlikleri başlıca çölleşme nedeni olarak görülmektedir.
Nitekim tarım arazilerinin % 39'unda meralarında % 54'ünde erozyon görülmektedir. Öte yandan, büyüyen şehirler verimli tarım arazilerinin azalmasına neden olmaktadır. 1990-2022 yılları arasında 4 milyon hektar yani İstanbul'un 7,5 katı büyüklükte tarım arazimiz şehirleşme adına elden çıkmıştır. Toprak ve suyun kıymetini bizim kadar bilmeyen bir başka ülke var m'ola ?
Kısa vadeli çıkarlar, kazançlar, vurdum duymazlıklarımız; doğa, orman, mera ve toprağa verdiğimiz zararlar üst üste eklenince ciddi ekonomik kayıplar, açlık tehlikesi, yoksulluk ve göç olarak kat be kat bugünümüz ve geleceğimizi etkileyen tahribat ve zarar olarak bize geri dönüyor. Kısaca doğa acısını, intikamını er-geç alıyor.
Kanunlarımızda varsa, orman, mera ve verimli toprakların kullanımını kolaylaştırıcı hükümler derhal kaldırılarak, zorlaştırıcı hükümler getirilmelidir. Şu iyi bilinmelidir ki artık çölleşme için zamanımız kum saati gibi işliyor. Çölleşme ile mücadele bugünün yaşanan sorunlarını azaltmak, geleceği kazanmak demektir.
Hatırlarmısınız bilmem; yine bu köşede
09. Şubat 2024 tarihinde merkezi yönetim ve yerel yönetimler için "Haydi Goca Maraş Haydi !" başlıklı yazımda ormanlarımızı ve meralarımızı kurtarmanın çok yönlü faydalarından bahsetmiştim. Kaynak yetersizliği içinde, su dahil, içecekler, her türlü gıda, orman emvâli v.s satış tutarının yüzde yarım ve biri oranında KDV gibi kesinti alınarak bu kaynağın fonda birikimiyle, ağaçlandırma ve meraların ıslahında acilen kullanılması, gerekirse bu seferberliğe dış kaynaklı kredilerle destek sağlanmasını önermiştim.
Goca Maraş içinde; Sayın Vali ve Büyükşehir Belediyesi, Ticaret sanayi odası, İş adamlarımızla toplanarak, Orman Bölge ve İl Tarım Müdürlüğü önerileriyle, özel mera ve ormanlıkların kurulması, destek veren kişi veya kurumun ismiyle adlandırılması jestini bile belirtmiştim.
...Ve yıllar geçti, tehlike;
"az kaldı geliyorum !" diyor...