Sorgulamıyorsanız, Suçlusunuz

.

Ait olduğun veya ait olduğunu sandığın yerde bulunmak, inandığın değerlere hizmet etmek, elbette güzel ama bunları yaparken, aldığınız talimatı/emri/tavsiyeyi sorgulamıyorsanız, suçlusunuz.

Sabahın ilk ışıklarıyla bir emir alıyor; şu gazete okunacak, oku…

Sonra şu dergiye abone olunacak, ol…

Şu derneğe, şu vakfa yardım edilecek, et…

Şu banka kurtarılacak, şu banka batırılacak, şu kuruma saldırılacak, şu kurumdan yana olunacak, ol…

Gerekirse eline silah alacaksın, bazen öldüreceksin, bazen ölmemek için öldüreceksin, öl…

Bir akşam vakti aldığın bir başka emir, şu terör örgütüne destek olacaksın, ol…

Bir kuşluk vakti aldığın emirle oy verir, bir akşam vakti aldığın emirle eli kanlı katillerle aynı safta yer alırsın.

Bir gün faize kutsiyet atfeder, bir diğer gün zinayı övecek hale gelirsin.

Bazen cinayetleri meşru görür, bazen hırsızlıkları hak bilirsin.

İnandığın gibi yaşamayınca, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın”, bu sözü boşuna dememişler.

Ama daha kötüsü neye inandığını unutmaya başlarsan, inandığın gibi yaşadığını da sanırsın.

Taassup, sanırım böyle bir şey…

Bağnazlık da diyebiliriz…

Gözünün önüne perde çekilmiş, kalp gözü mühürlenmiş, beyni kiraya verilmiş, iradesi elinden alınmış, tıpkı bir robot gibi denileni yapan makine haline gelmiş demektir.

Sorgulamak, toplumumuzda ‘karıştırmak’la karıştırılıyor.

Oysa sorgulamak, söylenen sözün kendi yanınızda değerini ölçmektir.

Bir lideri sevebilirsiniz.

Bir örgüte sempati duyabilirsiniz.

Bir siyasi partiye gönülden bağlı olabilirsiniz.

Bir vakıf, bir dernek, bir kurum, bir kuruluş da sizin için çok önemli olabilir.

Ama yapılan ve yapılması sizden istenenlerin, sizin yanınızdaki geçerliliğine bakmak gerekir; inancıma uyuyor mu mesela…

Yapılan ve yapılması istenen, sizin değer yargılarınızla ne kadar örtüşüyor?

Eğer İslam dinine mensupsanız, kıyasınız çok daha kolay; haramlar ve helallere bakmak yeterli.

Bunun ‘ama’sı, maması olmaz.

Bir şey ya helaldir ya haram.

İkisinin arasında kalan, her zaman şüphelidir ve şüpheli şeyden kaçınmak, her zaman evladır.

Suçlusunuz dediğimizde, kızanları görüyoruz ama biliyoruz ki, sorgulamadıkları için suçlular.

Bir cinayete rıza göstermek, cinayet işlemekten farksızdır.

Bir kötülüğe bilerek engel olmamak, kötülüğü işlemek gibidir.

En azından suçun işlenmesine verdiğin maddi veya manevi destek vardır.

Belki onları motive edendir, senin suskunluğun.

Sevilen bir lider, bir önder olması, onun hata işlemesine gerekçe değildir, olamaz, olmamalı.

Hazreti Ömer gibi “seni kılıcımızla düzeltiriz” diyenler için şükredebilmeliyiz.

Maalesef, bugünkü toplumda, bu dediklerim çok ütopya gibi geliyor.

Yaşananlara baktığımızda, ilişkileri incelediğimizde, kimin elinin kimin cebinde olduğunu düşündüğümüzde, “bu insanların, bunlarla bir arada olması asla ve katta mümkün değildir” deriz ama bunun bir gerçek olduğunu görüp, şaşırırız.

İşte bizi şaşırtan, sorgulamayan bir koyun sürüsü mantığıyla biat edenlerin beyinsizliğidir.

“Sen yanlışsın” demek, sonraki bütün yanlışları engellemeye sebep olabilir.

Bu adım yanlış, bu söz yanlış, bu girişim yanlış, bu destek yanlış, bu birliktelik yanlış” demek, daha feci yanlışların önünü keser.

Ama bizde koşulsuz itaat, kör bir taassup, anlaşılmaz bir bağnazlık var ve işin içinden kendimiz bile çıkamıyoruz.

Sonra da başımızı yastığa koyduğumuzda, kendimizi haklı çıkarmak için, kendimizle yüzleşmiyor, konuşmuyor ve adeta kendimizden kaçarak, kendimizi bulduğumuzu sanıyoruz.

Ne olursa olsun, sorgulamıyorsanız, suçlusunuz…

Umarım suçunuz, ateşi soğutacak güçtedir, değilse vay halinize/vay halimize…

Tweetimden seçmeler

Dönüp arkaya bakmak, daha da ileriye gitmek için çok önemli ama ders aldığımız oranda...

www.naifkarabatak.net

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri