Siyaset Anlayışımıza Demokrasi Hakim Olur Mu?

.

Kurban Bayramından sonra gönlünde milletvekilliği yatan isimler bir bir ortaya çıkacaktır.

Kimileri Ankara odaklı bir arayışın içine girerlerken, kimileri partilerdeki delegeleri ziyaret edecekler, kimileri ise kentin önde gelen siyasi parti Genel başkanlarını tanıyan sanayici, iş adamı ve kanaat önderlerinin kapılarını aşındırmaya başlayacaklardır.

Açık konuşmak gerekirse; seçim ve siyasi partiler kanunu değişmeden, gücünü halktan alan bir milletvekili profili görmemiz mümkün değildir.

Ankara’da masa başında, Genel Merkezde, Genel Başkan odaklı bir aday belirleme yöntemi olacak gibi görünüyor.

Ülkemizde Demokrasi özlemi özellikle siya partilerde hakim anlayış haline gelmeden, seçme ve seçilme üzerindeki Genel başkan ağırlığı o partinin üyelerine verilmeden partilerde, parti içi demokrasiden söz etmemiz mümkün değildir.

Demokrasiyi kendi içinde yaşatmayan, kendi partisinde hakim bir görüş olarak kabul etmeyen bir Genel Başkan ne kadar Demokrasiyi savunuyor olabilir? Ya da buna kim inanır?

12 Eylül’de referandum için büyük ümitler taşımış ve var gücümle EVET oyu için çalışmıştım.

Çünkü bu ülke insanlarının çoğulcu ve rekabete dayalı, üretim odaklı, özgür ve bir o kadar da fırsatların eşitlikçi bir anlayışla oluşturulduğu bir yönetim özlemi içindeydim.

Şimdi görüyorum ki; Genel Başkanların miting kürsülerinde sarf ettikleri sözlerin sadece milletten oy alıncaya kadar hükmü varmış.

Siyaset neredeyse son 15 yıldır BAŞÖRTÜSÜ’ne kilitlenmiş durumdadır.

Bu ülkenin başka bir sorunu yokmuş gibi, hem iktidar ve hem de muhalefet kanadı bununla yatıp kalkıyor.

İktidarın toplumdan oy alabilmesi için bu sorunu çözme yönünde samimi bir irade gösterdiğinden kuşkuluyum.

Nitekim MHP ile birlikte bu sorunu çözme iradesi gösterirken MHP’nin YÖK ve bir kanunu daha değiştirilmesi yönünde teklifi dikkate alınmadı ve CHP’nin başvurusu sonucu Anayasa Mahkemesi iptal etti.

Aslında o zaman diğer iki kanunda değiştirilmiş olsaydı Anayasa Mahkemesi bunu iptal edemeyecekti.

Şimdilerde ise CHP ile bu konuda bir söz düellosunu üzülerek TV’lerde izliyoruz.

CHP’nin ipe un serdiğini kabul ediyorum. Ancak BDP dahil seçim barajlarının düşürülmesi, TBMM’de temsilin çoğalması gibi bazı talepleri var.

Bu taleplerin yerine getirilmesi ve küçük bir yeni anayasa paketi olarak getirilmesi ve bu paket içine de seçim ve siyasi partiler yasası değişikliğini getirseler, birçok sorunun çözüleceği inancındayım.

Tabii Genel Başkanlar bu yasa değişikliklerini savunmuyorlar. Çünkü yarı tanrı özellikleri sona erecektir.

Çünkü insanlar Genel başkanlarının değil, oy aldığı seçim bölgelerindeki vatandaşların talepleri yönünde politika geliştirme çabası içine gireceklerdir.

İcazet almayan, gücünü halktan alan milletvekilini Genel başkanlar ister mi?

Bir şehirde partilere üye olan isimlerin verdiği oy sonucu sıralama yapılması halinde şimdi TBMM’de bulunan vekillerin ne kadarı halk nezdinde itibar görür?

Vesselam haftanın ilk günü; karamsar bir demokrasi tablosu ile karşı karşıyayız.

2011 seçimlerinde de Genel Başkanlar parmak kaldıran, itaat eden isimleri listelerine alarak, halkın düşüncelerine hiç itibar etmeden sıralamayı yapacaklardır.

Ve bizlerde adaylarımızı seçiyoruz diye paşa paşa giderek oylarımızı vereceğiz.

Bunun adı demokrasi mi?

Sahi bu ülkede var mı?

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri