OPERASYON KARABAĞ (SEN ÖLDÜRÜYORKEN DE VURURKEN DE GÜZELSİN!)

.

Bu yazıyı yazarken, ikinci vatanım bildiğim Azerbaycan’ın son çatışmalarda verdiği şehitlere yüreğim kan ağlıyor. Zihnim ve iradem her ne kadar metanetli olmamı söylese de ruhumdaki kurdun dişlerinden kan damlıyor. Ancak, ruhumdan ciğerime damlayan kanları, şehitlerle birlikte yine yüreğime gömeceğim ve elimden geldiğince sakin ve tarafsız bir şekilde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ meselesini ve bu meselenin günümüzde Kafkasya üzerinde nasıl bir gruplaşmaya yol açtığını ve gelecekte ne gibi sorunlara sebebiyet verebileceğini anlatmaya çalışacağım.

Bu yazıyı neden ve neye, hangi bilgilere dayanarak yazdığımı sorgulayabilirsiniz. Öncelikle Azerbaycan ile olan bağımı ve geçmişimi anlatarak bu sorunuzun yanıtını önceden vermek isterim. 2012 yılında Azerbaycan’a üniversite eğitimi almak maksadı ile gittim ve Bakü Devlet üniversitesinde Rusça olarak 5 yıl Uluslararası İlişkiler eğitimi aldım.

Eğitim yıllarım içerisinde Rus Tarihi, Sovyet Tarihi ve Sovyet Siyaseti, Azerbaycan Tarihi, Uluslararası İlişkiler, Uluslararası Hukuk, Siyasal Bilgiler ve bunlara benzer pek çok derse katıldım. Yine Azerbaycan’da kurucu üyelerinden olduğum “Türk Dünyası Genç Araştırmacılar Derneği”nin faaliyetleri çerçevesinde Türk-Ermeni İlişkileri üzerine araştırmalarda bulundum. Karabağ’da savaşmış onlarca Gazi ile güzel dostluklar edindim ve anlattıklarını dehşetler içerisinde dinledim. Günümüzde hiçbir kitabın yazmadığı, hiç kimsenin söylemediği, aslında söylemeye cesaret edemediği birçok gerçeği bizzat o insanlardan öğrendim. Yani şu an Türkiye’de Azerbaycan hakkında gerçek anlamda bir şeyler yazabilecek birkaç insandan biriyim. Bu sebeple şu an yazdıklarımı okurken bilgilerin doğruluğu hakkında içiniz rahat olsun.

Dağlık Karabağ problemi ve Türk (Azerbaycan) – Ermeni ilişkilerinin yakın tarihine kısaca bir göz atalım. Nedir bu Karabağ? Neden otuz yıldır savaş var ve neden halen bir sonuca ulaşılabilmiş değil?  Bu savaşta son günlerde Rusya ve Türkiye’yi ağır silahlar ile karşı karşıya getiren mesele ne?

KARABAĞ SAVAŞININ GEÇMİŞİ

Bin yıla yakın zamandır Azerbaycan Türklerine ait olan Karabağ bölgesi, Sovyet döneminde de Azerbaycan’ın toprakları içerisindeydi. Ancak 1987’de Çardaklı kasabasındaki Ermeni azınlığın, Ermenistan’a bağlanma istekleriyle olayın ilk kıvılcımları ortaya çıkmış oldu. 20 Şubat 1988’de ise Dağlık Karabağ bölgesindeki Ermeni ileri gelenleri Ermenistan’a bağlanma yönünde girişimlerde bulundular. Bu olayın ardından artan gerilim ve başlayan çatışmalardan sonra 180 bin Ermeni Azerbaycan’ı, 160 bin Türk Ermenistan’ı terk etti ve iki ülke arasında nüfus mübadelesi yaşandı.

Rusya’nın Ermeni taraflı izlediği siyaset doğrultusunda kıvılcımlar sürekli harlanıyor ve yıllarca sürecek yangını başlatacak ateşe dönüşüyordu. 1989 yılının ocak ayında, Karabağ bölgesinde Türkler ve Ermeniler arasında ilk sokak çatışmaları başlamıştı. Aynı yıl içerisinde Türkçülük ideolojisine sahip Ebulfez Elçibey ve arkadaşları tarafından Azerbaycan Halk Cephesi Partisi kurulmuştu.

Sovyet Ermeni yönetimi 1 Aralık 1989’da Karabağ’ın Ermenistan’a bağlandığını ilan etti ve Karabağ meselesinin ikinci bölümü olan savaş dönemine geçilmiş oldu. Azerbaycan Türklerinin Karabağ melesindeki Rus-Ermeni siyasetine karşı çıkmasının ardından 20 Ocak 1990 yılında Sovyet Ordusuna ait tanklar Bakü’ye girdi. Topraklarının koparılmaya çalışılmasına karşı çıkan Türkler akın akın korkusuzca tankların üzerine yürüdüler ve 143 kişi tankların altında ezilerek şehit oldu.

1991 yılında çatışmalar artarak devam etti. 1992 yılında Sovyet birliğinin dağılışının ardından Türk-Ermeni savaşının asıl safhasına geçilmiş oldu. Ermeniler, Ruslarında desteğiyle Karabağ bölgesini tamamen ele geçirme planları güdüyorlardı. Üstelik bu seferki planları tamamen bir Türk soykırımı üzerine kuruluydu. İlk olarak 26 Şubat 1992 tarihinde Karabağ’daki Hocalı kasabasında, “En Kapsamlı Sivil Katliam” olarak tarihi kayıtlara geçen Hocalı katliamı gerçekleştirildi. Katliamda 63’ü çocuk, 106‘sı kadın, 70’i yaşlı olmak üzere toplamda 613 Türk şehit edildi. 487 Türk ağır yaralandı ve 1275 kişi esir edildi.

Hocalı katliamı Türkiye’de de büyük yankı uyandırdı. Dönemin Milliyetçi Harekat Partisi lideri Alparslan Türkeş derhal bir Tim oluşturulmasını emrederek, Özel Kuvvetler Komutanlığında ve çeşitli ordu kademelerinde görev almış emekli komutanlardan ve gönüllü Ülkücü gençlerden 500 kişilik bir tim oluşturarak (Rüzgar Timi) Karabağ’a gönderdi.

1992 Haziran ayında şiddetlenen savaş 16 Nisan 1993 tarihine kadar sürdü.  Ermenilerin 23 Temmuz 1993’de Ağdam şehrini işgal etmesiyle bölgede tansiyon yeniden yükseldi. 4 - 5 Mayıs 1994'de Bağımsız Devletler Topluluğu Parlamentolar arası Meclisi, Rusya Federasyonu Federal Meclisi ve Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatifleri ve Kırgızistan Cumhuriyeti Meclisi'nin ev sahipliği ile Azerbaycan - Ermenistan arasında görüşmeler düzenlendi. Aralık 1994'te Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı bölgeye üç bin kişilik çok uluslu bir barış gücü konuşlandırılmasını kararlaştırdı. Ancak iki devlet arasındaki çatışmalar ve taciz atışları yıllarca süregeldi.

2 Nisan 2016 yılında Ermenistan Ordusu’nun Azerbaycan içerisindeki sınır köylerine ateş açması sonucu iki ülke arasında yeni bir savaş başlamış oldu. Bu savaş 1994’te imzalanan ateşkes anlaşmasının ardından yaşanan en büyük çatışma oldu. O sırada ben de Azerbaycan’da bulunuyordum. Çatışmalar halk arasında büyük heyecana sebep oluyor, cepheden hem zafer hem şehit haberleri geliyordu. Savaş Azerbaycan’ın üstünlüğüyle neticelendi ve 5 Nisan 2016’da iki taraf arasında yeniden ateşkes imzalandı.

KARABAĞ SAVAŞININ BUGÜNÜ

Geçtiğimiz Temmuz ayında Ermenistan tarafının Ateşkesi bozması ile Azerbaycan’da 2 General, 1 Binbaşı ve çeşitli rütbelerde askerler şehit olmuş, yaşanan çatışmalar Türk-Ermeni savaşını dönülmez bir noktaya getirmişti. Bu olayların hemen akabinde, Rus-Ermeni ittifakına karşı, Türkiye Azerbaycan’ın vereceği bütün kararlarda yanında olduğunu bildirmiş ve Azerbaycan’da yapılması planlanan ortak tatbikat için harekete geçilmişti. Bu tatbikatta gariptir ki, diğer tatbikatlardan farklı olarak çok sayıda ağır silahlar, SİHA ve İHA’lar, savaş uçakları, bombardıman ekipmanları, tanklar ve özel eğitimli askeri personeller yoğun bir şekilde yer alıyordu. İki Türk devleti birlikte ortak tatbikat yaparken, Rusya ve Ermenistan’da eş zamanlı olarak ortak tatbikat başlatmışlardı. Mesele Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir çatışma olmaktan çıkıp, Türkiye ve Rusya arasında bir gövde gösterisine, Kafkasya’da güç hakimiyeti kurma meselesine dönüşmüştü. Tatbikat bittiğinde Azerbaycan’da halk Türk Elçiliğinin önünde toplanmış ve “Türkiye Kal!” sloganlarıyla, Türk ordusunun Azerbaycan’da kalmasını istemişti. Aynı günlerde Rusya’nın kargo uçakları ile Kazakistan-Türkmenistan-İran-Ermenistan hava güzergahını kullanarak, Ermenistan’a çok sayıda silah sevkiyatı yaptığı haberleri alınıyordu. Yani Rus-Ermeni tarafı, planlı ve bilinçli bir savaşa hazırlanmaktaydı. Bu esnada Türkiye ve Azerbaycan’ın Devlet yetkilileri ve Genelkurmay başkanları arasında görüşmeler ve toplantılar düzenlenmeye başlamıştı. Geçtiğimiz hafta ise Ermeni tarafının açtığı ateşte 1 asker şehit oldu, pek çok sivil hayatını kaybetti ve yaralandı. Ermenistan anormal bir şekilde kendi başlattığı savaşın ardından seferberlik ilan etti. Ertesi gün ise Azerbaycan kısmi seferberlik ilanını duyurdu ve askerliğini tamamlamış binlerce genç yeniden orduya çağırıldı. Son birkaç gündür çatışmalar şiddetlenerek devam ediyor ve Azerbaycan Ordusu Karabağ bölgesindeki önemli mevzi ve köyleri ele geçiriyor. Rus ve Ermeni basını Türkiye’nin gerek SİHA teknolojisiyle gerek askeri personelleri ile bölgede savaşın içerisinde olduğunu, Türkiye’nin bölgeden çekilmesi gerektiğini belirtiyor. Türk Ordusu (Azerbaycan); Dağlık Karabağ probleminin 30 yıldır barışçıl yollarla halledilemediğini, Ermenilerin işgalci anlayışlarını sürdürdüklerini ve artık savaştan başka yol kalmadığını bildirerek, bu savaşta Azerbaycan’ın işgal edilen Karabağ bölgesinin Ermeni işgalinden temizleneceğini bildiriyor. Resmi açıklamalara göre savaş önümüzdeki birkaç ay sürecek gibi görünüyor. Biz Türkiye Türkleri olarak canımızla, kanımızla kardeşlerimizin yanındayız. Her daim can vermeye de hazırız.

KARABAĞ SAVAŞININ YARINI

Elbette Uluslararası ilişkilerin yarınını tahmin etmek bizler için pek kolay değil. Şüphesiz ki siyasi ve askeri olaylarda devletlerin milletlere yansıttığının çok daha fazlası var ve bunları bilmenin veya öğrenebilmenin pek bir yolu yok. Ancak yaşadığımız tecrübelere ve tarihin yansıttıklarına bakarak gelecek 5-10 yıl hakkında bir çıkarımda bulunabiliriz. Ben bu savaşın kısa sürede Azerbaycan lehine sonuçlanacağına ve Karabağ bölgesinin tamamı olmasa da büyük çoğunluğunun Ermeni işgalinden temizleneceğine inanıyorum. Ayrıca Türkiye’nin bu savaşta oynadığı açık ve aktif rolün, Kafkasya’daki güç dengelerini değiştireceğini ve yeni bir Kafkasya yapılanmasının başlayacağını tahmin etmek zor değil. Nasıl mı? Her ne kadar Sovyetler Birliği dağılmış olsa da Rusya’nın Sovyetlerden dağılan ülkeler üzerindeki otoritesi ve baskısı azalmış değil. Rusya bu otoriteden kurtulmak isteyen ülkelere ağır darbeler indirip, etkisi altında olan diğer ülkelere göz dağı vermekte ustalaşmış durumda. Ukrayna ve Gürcistan bu duruma küçük birer örnek niteliğindedir. Bu sebeple Azerbaycan’da da dış siyaset bakımından bir Rus otoritesi mevcut ve bu otorite bu zamana dek Türkiye ve Azerbaycan arasına görünmez bir set çekiyor ve iki ülkenin ilişkileri normal olmayan bir şekilde mesafeli ilerliyordu. Ancak son birkaç yılda Türkiye ve Azerbaycan arasındaki yakınlaşmalar katlanarak arttı ve bu durumdan rahatsız olan Rusya yeniden Ermeni kartını oynamaya karar verdi. Ancak bu yanlış hamle Azerbaycan’ı Rusya’dan uzaklaştırırken Türkiye’ye daha da yakınlaştırdı. Yaşanılan savaşın sonunda bu yakınlaşma hat safhasına ulaşacaktır. İki ülke arasındaki Siyasi, Askeri ve Ekonomik gelişimler bu zamana kadar görülmemiş bir şekilde ilerleyecektir. Azerbaycan milli köklere daha bağlı bir devlet haline gelirken, Türk milli kimliğine verilen önem artacak, ortak tarih bilinci halka aşılanacaktır. Okullarda Rus dilinde eğitim seçeneği kaldırılarak, tamamen Azerbaycan Türkçesinde eğitim verilecek ve çocuklar Türk milli kimliğiyle yetiştirilecektir. Askeri olarak ise Azerbaycan Ordusunda Türk silahlarına ve teknolojisine daha çok önem verilecek ve ordu Türk teknolojisiyle geliştirilecek, SİHA ve İHA sayısı arttırılacak, Azerbaycan askerlerinin Türkiye tarafından eğitilmesi ve geliştirilmesi hızlanacaktır. Türkiye’nin Azerbaycan’da bir üs kurması ve belirli sayıda asker dahi bulundurması muhtemeldir ki, Azerbaycan Türkleri halk olarak bunu sıkça dile getirmektedir. Yani Güney Kafkasya’da yeni bir yapılanmanın olması kaçınılmazdır. Kafkasya’daki Rus etkisinin kırılması ve Türk merkezli bir Kafkas oluşumu yakın zamanda görülecektir.

Peki Ermeniler ne mi yapacak? Elbette binlerce yıldır yaptıkları en iyi şeyi…

“Düşman her taraftan halkı kuşattığı için bir çıkış yolu bulamıyorlardı. Orada sevgililer ağıtlar yaktı. Babalar ve analar çocukları için sevgi ve şefkati unuttular. Rahiplerin dudaklarında ilahiler ve mezmurlar. İstisnasız herkesi korku ve titreme kaplamıştı… Bütün Ermeniler matem içinde kaldılar çünkü Tanrı, bizden yüz çevirmişti. Tanrı, günahlarımızdan ve fena yollara sapmamızdan dolayı bizi zalim Türk milletinin eline bıraktı.”

(Ermeni tarihçi Urfalı Mateos)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri