Kahramanmaraş merkezli 11 vilayetimizde yıkımı olan bir deprem yaşadık. Allah ülkeme bir daha böyle afet ve acılar yaşatmasın, herkes etkilendi. Can, mal kaybı derken o ilk günlerin şoklarını atlatsak da, yakınlarını kaybedenler hala acılarını unutabilmiş değil. Rabbim rahmet eylesin, kalanlarının sabılarını artırsın.
Biz, ağır hasar nedeniyle soluğu apar topar Ankara'da aldık.Daha ilk günlerden itibaren, Göksun'lu muhtarları arayarak, merkez ve köylerde ki can kaybı ve maddi hasarlar hakkında bilgiler aldım. Durum gerçekten vahimdi. Her ne kadar "Cana gelmesin mala gelsin, devletimiz sağolsun maddi yıkım yerine gelir" desemde, Can kayıpları Ericek, Karadut, Karaömer, Kömür'de vs yükseliyordu. Ulaşabildiklerimin yakınlarını tek tek, diğerleri içinde muhtarlarımız vasıtasıyla acılı ailelerin kederlerine taziyelerimle ortak olmaya çalıştım.
Yıkımları duydukça, Allah biliyor "Türkiye, özellikle köylerde ki yıkımı fırsata çevirir, çevirmeli de" diye içimde böyle bir düşünce taşımaktaydım. Gel zaman git zaman, depremde hasar gören köy evleri için, Devletimizin 60 bin köy evini ihale ettiğini duyunca, "Projeler nasıl ola ki ?" diye bir merak başladı bende. Aradan geçen uzun bir zaman sonra, köy evleri projelerine ancak ulaşabildim. Doğrusu bir Kırsal Kalkınma, Tarım ve Hayvancılık Ekonomisti olarak hayal kırıklığı yaşadım. Nedenini birazdan açıklayacağım elbet.
Biliyorduk ki, bu deprem devletimize yaklaşık 125-150 milyar bir maliyet getirecek, yine bilinen bir durum da, gerek vatandaşlarımızın kadir şinaslığı, bütçe imkanı, bazı devletlerin direk yardımları ve gereksede AB ve BM fonlarıyla devlet bu işin üstesinden kalkabilecekti. Yani, mali sıkıntı yok sayılırdı. Şehir merkezleri ve ilçelerde ki yerinde dönüşüm ruhsatlarının geç alınması, inşaatların gecikmelerini saymazsak, devlet vaad ettiğini gerçekleştirmek üzere.
Yapım gereği midir, nedir ? çevremde olan bitene duyarlıyımdır. Sokağa çıktığımda, karşılaştığım çöp toplayıcılarına sorarım "Kolay gelsin !" diyerek başlar, nereli olduklarını hemen sorarım. Allah'tan çoğu Maraş'lı çıkar. "Maraş Altı"nda oturduklarını, deprem sonrası ailece buraya geldiklerini söylerler. Günde kaç kilogram atık topladıklarını, kaça sattıklarını hâ bre sorar dururum. Hemşehrilerimin durumu iyi maşallah. Bir sıkıntıları var oda, çöplerin toplanması sokak sokak parsellenmiş, öyle ulu orta elini kolunu sallayarak, çöp toplayamaz mışın, "Ağa'nın adamları"nı görecek mişin, ağa dediysek çöp mafyası...
Bazende, böyle kuryecilerle hoş sohbet ederiz. Ekseriyeti, Yozgat, Çankırı ve Ankara köylerinden. Asgari ücretle çalışırlarmış, tuttuğunu koparacak civan gibi gençler bu motosiklet kuryecileri. Sorarım onlarada "İmkanın olsa köyde yaşayıp, tarım ve hayvancılık yapar mıydın ?" diye. Çoğu iç çekerek "Kim istemez ki !?" derler, sonrada "Bu işin sonu yok ki ?" diye ilave ederler gariplerim. Bir yerden okudum, Türkiye'de 200 bine yakın motosiklet kuryecisi varmış meğerse. Toprağından söküp aldığımız, üretmesi gerekirken, küstürüp, şehir sokaklarında fır fır döndürdüğümüz tuttuğunu koparacak çağda ki kuryeciler.
Gelelim esas anlatmak istediğim mevzuya; Türkiye depremde yıkılan köy evlerini projelendirirken, tarihi bir fırsatı elinden kaçırdı. Düşünebiliyor musunuz 60 bin köy evini ? İşte size devasa bir üretim yeri ! Hadi diyelim bu köylerin 10 bini tarım ve hayvancılığa elverişli değil, istekleride alınmak şartıyla 50 bin köylüye üretim yaptırdığınızı ? Köy evlerinin altı ahır, samanlık veya traktör vs gibi park edilecek şekilde yapıldığını ? Hak Sahipliğinin özellikle genç olduğu ve tarım veya hayvancılık yapma kaydıyla binalarının o şekilde dizayn edildiğini, faizsiz veya çok düşük faizli, geç ödemeli kredilerle desteklendiklerini ?
İstişare kültürümüzün zayıflığı buralarda da gösteriyor malesef kendini. Projeler yapılırken, tarım ve hayvancılık uzmanlarına, kooperatifçilere, kalkınma uzmanlarına, köyün alt yapısının, sosyolojisinin kısaca köylünün neyi var neyi yok gibi envanterleriyle "Ben şuralarda, şu kadar köy evi yapmayı planlıyorum, sizce bu evler nasıl olmalı ?" diye soruldu mu dersiniz ?
Mevcut köy evleri, helede bizim Göksun'dakiler 3-4 aylığına yazlık, yaylalık ev olmuş. Üretim yapmayan/ yapacak yaşta olmayan için tek katlı güzel bir yayla evi. Gençler napsın orada ?
Hani devletin gençleri köyde üretime yönlendirmek için "Köye dönüş projeleri" vardı. Tam bir fırsat değil miydi, size söylemeye çalıştığım "Köyde Dönüşüm Projeji" ?
Vesselam yine kurtaramadık, tuttuğunu koparacak köy gençlerimizi "Apartman Görevlisi" olmaktan da, " Motosiklet Kuryeci"liğinden de.
Böylece benim hayallerimde bir kez daha yıkılmış oldu...