Kime Ata Denir ve Atalarımız Kimlerdir?

.

Bir insanın zihniyetini ve milletten ne anladığını öğrenmek için “ataların kimlerdir?” diye sorunuz. Eğer ısrarla “Kemalist önderleri” ata sayıyorsa, İslâm öncesi Türkî şahsiyetlerden ata sıralıyorsa o kişinin Müslüman millete aidiyeti tartışmalıdır.

İnsanın aynası, tercih ettiği atalarıdır. Kendini onlarda görür. “Atalarım dediği” şahsiyetler, insanın zihniyetini ele verir.
İslâmlaşmış devirlerde kutsiyet izafe edilen menkıbevî şahsiyetlere, dervişlere, âlimlere, ululara ve cemiyet içinde itibar sahibi büyüklere ata unvanı verilirdi. Korkut Ata, Zengi Ata, Sâhib Ata, Mansur Ata gibi...
Atanın bir mânası da ceddir. Çoğul ifadesi ecdât. 12. yüzyıla doğru Müslüman Türk mutasavvıflarınca terbiye eden, edep öğreten, yol gösteren, kendisine bağlananları kayırıp koruyan şeyh, pîr ve halife mânasında da kullanılmıştır.
Atanın târif ve ölçüleri İslâmî değerleri temsil ve gâye noktasında aranır. Ecdâdın vasıflarını, Müslümanlığın bütün oluş ve hususiyetlerini şahsında mecz etmiş, İslâm’ı yayıp ilerletmiş olanlarda aramak lâzım.
İ’lâ-yıKelimetullah’ı, Hz. Peygamberin sünnetini esas alan ve gâye edinen devlet adamlarına, veli ve âlimlere, fikrî ve edebî şahsiyetlere ata denir. Abdestsiz dolaşmayan, namaz kılan devletlû ile ilim, edebiyat ve sanatta Müslüman cemiyete mal’olmuş büyükler de ata ölçülerini haizdir. 
KEMALİZM’İN KURUCUSU ATAMIZ OLAMAZ

Bu ölçülere göre,  Kemalizm’in kurucusu, atamız olamaz. “Kemalist önderler” İslâm’a ve millete mugayir vasıf ve amellere sahip oldukları için ecdât olma hakkını haiz değildir. Cumhuriyeti Batılı modernleşme ideolojisi olarak ilân eden “Kemalist önderler” İslâm’ın bin yıllık yaşayagelen medeniyetini redd-i miras ettikleri için ecdât vasıflarını kaybetmişlerdir.

Cumhuriyet döneminde atamız olabilecek ölçülere sahip insan gayet azdır. Altı Ok’çu cumhuriyetçiler “ebedî şef” ve “millî şef” gibi yücelttikleri “önderleri” cebren ve ideolojik olarak “ata” ilân etseler de, millet vicdanında “ata” olmaları gayr-ı kabildir, yani imkânsızdır.
Bu bakımdandır ki, “Büyük Önder”le birlikte İsmet İnönü, Kılıç Ali gibi lâ-dinî cumhuriyet erkânı ile 27 Mayıs darbecisi Cemal Gürsel ve benzeri despot generaller milletin zâlimi oldukları için atalarımız sayılmazlar. Kazım Karabekir Paşa İslâm’a ve millete yakın durduğu ve Kemalizm’e karşı çıktığı için cumhuriyet dönemi atalarımızdan sayılabilir.
Tevfik Fikret, Nazım Hikmet, Nurullah Ataç, Orhan Veli gibi kişiler Müslüman millet olmaklığımızın fikir ve edebiyatında reddiyeci, Nihal Atsız, Ziya Gökalp ve benzerleri de sentezci oldukları ve din ü millete tam intisap etmedikleri için edebî ve fikrî ata vasfına sahip değildirler.
Meselâ, reisicumhurluk yapan Süleyman Demirel’den ata olmaz. Çünkü ata olabilecek ruh ve vasıfları şahsında toplamış biri değildir. 
“Hakk’a tapan milletin” ecdâd-ı âlisi Hz. Peygamberin dinî sulbünü devam ettiren Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali’dir.
İmam Gazâli ilimdeki büyük atamızdan biridir. Yunus Emre, Hz. Mevlâna, Hacı Bayram Veli ve benzeri şahsiyetler ecdâdımızın has numuneleridir.
Müslüman milletin damar damar öncüleri olan Bediüzzaman Said-i Nursi, İskilipli Âtıf Hoca, Şeyh Esat, Süleyman Hilmi Tuna Efendi, Mehmet Âkif, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Zahit Kotku, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Menzil’deki merhum Şeyh Muhammet Raşit Erol Hazretleri pîr ü pak ecdâdımızdır.
Tarih olarak, İslâm’la tanışamayan, fakat seciye ve dirlik sahibi olabilmiş şahsiyetleri soy itibariyle köklerimizin temsilcileri sayarız. Fakat İslâm öncesi Türk şahsiyetler İslâmî inanç ve zihniyet sulbünü sürdürmedikleri için, bu mânada, yani din-i İslâm üzere ecdâdımız ölçüsüne dahil değildir.

TAĞUTÎ ATA ARAYANLAR
Atasını yanlış ve bâtıl yerde arayanlar da var. Meselâ, Altemur Kılıç adlı yazar çok zaman önce bir yazısında “Hititler Türk atalarımız arasında sayılır” demişti. Beş bin yıl önce yaşadığı iddia edilen “Mu Türkleri”ni ata kabul eden Türkçüler vardır. Atilla ve Cengiz Han, İslâm olmadıkları ve İ’lâ-yıKelimetullah üzere fütuhata çıkmadıkları için atamız değildir. 
“Kemalist önderler”, Osmanlı devrine ait velileri, padişahları, dinî ve edebî şahsiyetleri ata kabul etmeyip, pozitivizmin kurucusu A. Comte’u, imparator Napolyon’u, J. J. Russo’yu, materyalizmin kurucusu Büncher gibi Batı’nın tanrısız filozoflarını fikren ata kabul etmişlerdir. Demek ki insan hangi zihniyeti ve kimi murat ederse, onun atası odur.
Kanûnî Sultan Süleyman, İ’lâ-yıKelimettullah’ıgâye edindiği için bulunduğu görev ayrıca manevî bir makam sayıldığından halife-i ruhi zemin olan bir ecdâdımızdır.
Müslümanlarda özel ve genel hayat olmadığını bilmeyen modernist eblehler, Kanûnî’nin mahremiyetinin film yapılmasına Müslümanların niçin itiraz ettiklerine bir türlü akıl erdiremiyorlar. İslâmların ecdât kavramına yükledikleri mânayı bilmedikleri için “êcdâda sahip çıkma” tepkisindeki sebepleri de bilemiyorlar. Osmanlı ecdâdımızaseküler bir zihniyetle baktıkları için Müslümanların tepkisini de anlamaları mümkün değildir.
Kanûnî’nin temsil ettiği makam cümle âlem İslâmların din ü devlet merkezi olduğu için şahsiyetiyle ecdâd-ı âli sayılmaktadır. Ona sahip çıkmamıza “ecdât fetişizmi” diyen Kemalistler asrın en bâtıl ata fetişizmini oluşturdukları malûmdur. 

DİN-İ İSLÂM’I YÜCELTMİŞ OLANLAR ATAMIZDIR ANCAK

Ata, Müslüman medeniyetimize, irfanımıza, kimliğimize yön veren, bu mânada eserler bırakan insanlardır. “Gökten ecdât inerek öpse o pak alnı değer” diyen Âkif tam da din-i İslâm’ı yüceltmiş atalarımızı târif ediyor. “Kökü mâzide olan âti” vasıflarını taşıyan büyüklerimize yürekten ecdât dememiz boşuna değildir.
“Ecdâdın ruhlarının gökten indiğini” söyleyen mütefekkirlerimiz kimleri işâret ediyordu? Kimlerin ruhları göklere, yani Allah’ın hakikatlerine bağlıysa onlar ecdâdımızdır. Cumhuriyetin kurucuları arasında ruhları göklere ermiş ecdât denilebilecek şahsiyet yoktur. Bunun içindir ki, Kemalist cumhuriyetin kurucularını, fikrî ve edebî şahsiyetlerini ecdât sayamayız.
Şânlıecdât derken kimler aklımıza gelir? Müslüman millete zulmetmiş cumhuriyetin totaliter şeflerinin akla gelmesi mümkün müdür? 
Ecdâdın izleri câmilerde, türbelerde görülür. Onun içindir ki, “ecdâtyâdigarı” sözünün anlamı İslâmî oluş ve köklere dayanır. Meselâ, Ankara’daki Başmezarecdâdın ruhunu yansıtmadığı için orası bir ecdâtyâdigarı sayılmaz.
Ecdât mezarlarından manevî ilham alınır ve dua edilir. Cetlerimizin ruhunu hangi mekânlar veriyorsa, orada yatanlar atalarımızdır. “Cumhuriyet önderlerinin” mezarları manevî duygu vermediği, Müslüman varoluşumuzu çağrıştırmadığı ve Müslümanca dualar yapılamadığı için orada yatanları ecdât olarak gönlümüze alamayız.
Şair, Süleymaniye Câmii için “Ulu mabet seni ancak bu sabah anlıyorum / Senelerden beri rüyada görüp özlediğim / Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim” derken Müslüman kimliği yaşatan eser ve cedlerden bahsediyor. Bu cedlerin mezarları da, yaptırdıkları câmiler de ecdât ruhunu yansıttığı için aynı zamanda kudsîyâdigardır.
Atalarımız, İslâm ahlâk ve faziletini, din ü milletin dünya görüşünü taşıyan ve eserler bırakanlardır. Ecdâtyâdigarlarını yok eden Kemalizm’in “şefleri” atalarımız olabilir mi? (Habervaktim.com)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri