Kendi fikir ve davranışlarının en doğrusu olduğuna inanıp kendilerine aşırı güvendiklerinden başkalarını dinleme, empati kurma, onların da haklarının olduğunu kabul eğilimleri neredeyse yok olan kibirli insanlar çevreleri tarafından da sevilip sayılmazlar.
Kendilerini her duygu, düşünce ve davranışın merkezine koyduklarından başkalarını hor görür, aşağılar ve küçük görür kibirliler.
Narsist, yükseltilmiş özgüven ile kendilerini sürekli diğer insanlardan üstün görmesiyle ortaya çıkan bir kişilik bozukluğuna sahip bireyleri tanımlamak için kullanılır.
Diğer insanlara göre kendilerini üstün görürler. Kibrin ileri aşamasıdır.
***
Gurur ile kibir arasında farka bakacak olursak gurur, olumlu ve toplumsal açıdan değerli görülen belirli bir eylemin sorumluluğunu almaktan kaynaklanırken, kibir kişinin eylemlerinden değil, “küresel benliğinden” gurur duymasından kaynaklanır.
Kibirin TDK' da ki sözcük anlamı kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik, gurur olarak belirtilmektedir. Egonun fazlası da KİBİR dir. Yani bir kişinin boyu 1.60 ise egosu da 1.60 cm olmalıdır. Ne fazlası ne eksiği olmamalıdır.
***
Kibir insanın böbürlenmesi olarak değerlendirilir. Bunlardan birincisi ve en tehlikelisi Yüce Allah' a ve peygamberine karşı gösterilen kibir ve gurur; İkincisi ise insana karşı gösterilen kibirdir. Üçüncüsü ise kişinin kendi nefsinde oluşturduğu gururdur ki bu da Hz. Peygamber tarafından kınanmıştır.
***
Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış.Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud’un kölesi olmuş.Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken Sultan’ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedârı tayin edilmiş ve en kıymetli, en zarif mücevherler, birbirinden değerli taşlar ona emanet edilir olmuş.
Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan pek rahatsız olmuşlar. Haset ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü hazmedememişler.
Bu duygular içinde, özelikle Sultan yakınlardaysa ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar.
Bir gün saraylının biri diğer bir saraylıya Sultanın duyacağı bir sesle, şöyle seslenmiş:
-Köle Ayaz’ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun?
-Aslında her gün gidiyor; hatta izinli günlerinde bile gidip orada saatlerce kalıyor.
-Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim”
Sultan kulaklarına inanamamış. “işin aslını kendi gözlerimle görmeliyim” demiş.
Hazine dairesine gidip Ayaz’ı gözlemek üzere duvara küçük bir delik yaptırıp, Ayaz’ın gelmesini beklemiş.
Derken Ayaz gelmiş.
Sultan kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittiğini görmüş.
Köle Ayaz, sandığın önünde diz çökmüş, kapağı usulca kaldırmış ve içinden bir bohça çıkarmış. Bohçayı öpmüş alnına koymuş ve sonrada açmış.
İçinden köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise çıkarmış.Saraylı giysilerini çıkarıp bu elbiseyi giymiş ve sonra aynanın karşısına geçmiş.
Kendi kendine:
“Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun?” diye sormuş.
“Bir Hiçtin sen…Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultanın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti.İşte Ayaz, şimdi burdasın, ama asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!” demiş ve sandığı kapatmış, kilitlemiş, sessizce kapıya doğru yürümüş.
Hazine dairesinden çıkarken birden Sultanla yüzyüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayazın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki konuşmakta güçlük çekmiş.
“Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedârıydın, ama şimdi… kalbimin hazinedârısın.
Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi Sultanımın huzurunda nasıl davranmam gerektiğinin dersini verdin”
İşte böyle…
Herkes geldiği yeri unutmazsa olduğu yere şükreder.
Şükürler olsun.
BU HİKAYEDEN DERS ÇIKARMAYI ALLAH HEPİMİZE NASİP EYLESİN.
***
Özgüven ve kibir arasındaki fark nedir?
Özgüven alçak gönüllülüktür. Kibir kendini yüceltmektir. Kedine güvenen insan kendini önemseyip ön plana çıkarma derdi yoktur. Oysa kibirli insanlar genellikle zayıflıklarını bastırmak dikkat çekmemek için algıladıkları üstünlüklerini sergilerler.
İslam'a göre kibir nedir?
Toplumların yıkılmasına fertlerin de maddi ve manevi yönden yıpranmalarına sebep olan ahlaklardan biri de kibirdir. Başkalarını küçümseyen kendini büyük gösteren kibirlilik kötü bir davranıştır.
Kibirin zıttı nedir?
Kibrin zıddı ise alçak gönüllüktür. Kendini övmeme gurur yapmama ve böbürlenmemektir.
Kibir Kur'an'da geçiyor mu?
“Kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü Allah ,kibirle kasılan kendini beğenmiş çokça övünüp duran hiç kimseyi sevmez.” Lokman /18.Ayet
Allah sevmez kulu da sevmez. Oturdunuz kendi ile bitmeyen cümleleri bitmek bilmiyor. Çok büyük can sıkıntısı.