İNSANIN TENHASI...

.

Aslında bugün için farklı bir konuyu kaleme almıştım. Ama öyle güzel bir yazı okudum ki, bunu herkes okumalı diye düşündüm. Okuduğumuz güzel ve anlamlı şeyler de rızkımızın bir parçası diye inanıyorum. Hayatımıza dair bir işaret, bir uyarı gibi görüyorum...

Hepimizin kendini göreceği, kendinden bir şey bulacağı bir yazı. Hepimize yönelik bir eleştiri.Ve yine hepimizin nasibi kadar pay alacağı bir yazı. Buyurunuz efendim... 

Ne kazanılacaksa kalabalıklardan kazanılacakmış gibi saplantılı bir hal içindeyiz. Bir değerimiz olacaksa, bize bu değeri kalabalıkların biçeceğine inanıyoruz. Sürekli kendimizi başkalarına ispata çalışıyoruz; bizi sevsinler, beğensinler, alkışlasınlar, bize bayılsınlar, hayran olsunlar, bizi çok karizmatik, çok eğlenceli, çok zeki, çok şık, çok zevkli, çok şirin, çok sempatik, çok dindar bulsunlar istiyoruz. Bunun için sürekli dışa dönüğüz, teşhir halindeyiz, kendimizden dünyaya sürekli canlı yayın yapıyoruz. 

Herkesin kendi tezgahını kurduğu bir semt pazarı gibi sosyal hayatımız. 

Herkesin kendi harikuladeliğini satmaya çalıştığı tıkış tıkış bir vitrin! Aslında fazlasıyla tuhafız; herkesin aynı anda önemli olmaya çalıştığı bir yerde hiç kimsenin önemli olma şansı bulamayacağını düşünemiyoruz. Herkesin fenomenliğe oynadığı bir dünyada hiç kimsenin önemli olamayacağını göremiyoruz. Üstelik, bu şuursuzluk ortamında gerçekten önemli olan, gerçekten önem arzedenlerin de hiç kimse tarafından farkedilemeyeceğini unutuyoruz. 

Kalabalıkların olmadığı yerde kim olduğumuz, bir insan olarak ne ifade ettiğimizdir önemli olan. 

Bizi başkalarından ayıracak olan, bizi kendi biricik insanlığımıza taşıyacak olan budur. Başkalarının hayranlığını, ilgisini, takdirini kazanmak için yaptıklarımız değil; kendi insanlığımızı inşa ve ihya etmek için yaptıklarımızdır bizi bize kazandıracak olan. Pazarda kaç okka çektiğimizle değil, asıl insanlık terazisinde sıkletimizin ne olduğuyla ortaya çıkar aslî değerimiz.

Kalabalıkların içinde ne kadar azalıyorum” diye mırıldandı kendi kendine, “oysa tenhada ne kadar çoğalıyorum!”

“Bir pencere yeter bana bir tek pencere/ Bilince ve bakışa ve suskunluğa/ İşte öylesine boy atmış ki ceviz fidanı/ Anlatabilir artık genç yapraklarına tüm bir duvarı” diye bir ‘Pencere’ açmış Füruğ Ferruhzad, derin duygularından, inanç ve umudundan, berrak şiirinden. Tenhada kendi sesini işitir insan. İçinin sesini... İçindeki hayatın sesini... Suskunluğunun sesini... Kelimelerinin sesini... Sorularının sesini... Sesini gürültülerle bastırdığı şeylerin sesini... Ötelenmiş, itelenmiş hayallerinin, kırılmış umutlarının sesini... Küllenen duygularının sesini... Tenhada kendi sesini işitir insan. Kendi insanlığının sesini...

“Sen bu koca kalabalığın içinde” dedi meczup, “bakınca kendini görebiliyor musun?” diyor Gökhan Özcan yazısında. 

Gönlünü dünyanın kargaşasına bırakmayan, fikrini her daim serin tenhalıklarda tutan insanlar da var. O vakit selam olsun insanın tenhasına...  

Harcamadan ve harcanmadan vaktinizin bereketi daim olsun.

Sevgilerimle 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri