İKİ FÂDIMA

.

Yaşları altmışın üstündekiler çocukken, sorarlardı birbirlerine "eben kim senin ?", biraz daha irice olanı da "kim olucû başka ebe mi var yâ Daşomar Fâdıma yâ da Erzurum Fâdıma" diyerek soru sorulan adına cevabı hemen  yapıştırırdı

Aslında " eben kim senin? " diye soran çocuğun amacı, öteki ile bir sosyal bağ kurabilmekti. Kaynaşma çabası yani.

Hele de, aynı ebe bunların doğumunu yaptırmışsa değme keyflerine, elleri birbirinin omuzların da arkadaş oldular bile...

Modern anlam da kadrolu ebeliğin Göksun' da sayısının çok az, mevcut resmi bir kaç ebenin de hem ilçe hem köylere yetişmesinin zor olduğu dönemler de, bu kutsal görevi de iki Fâdıma'mız yıllarca üstlenmiş hem de "off !" bile demeden.

İlçe Merkezi ve civar köylerin doğum  ve kadın hastalıklarına koşuşturan bu iki Fâdıma, diğer yandan da kâynanasının ardın da, ezile-büzüle, korku ve heyecan için de evine gelen geline de, kadınlara da üşenmeden, yılmadan çareler aramışlar bizim bu iki Fâdıma'mız.

O zorlu dönemler de hiç de kolay olmayan sabır ve fedakârlıkları şimdi  gözünüzün önüne getirerek bi düşünün bakalım. Metrelerce kar ! yol yok, araba yok, bir binek sırtı veya alel acele koşulmuş bir kağnı bulunabilmişse ne mutlu onlara...

Bir taraf da, elleri böğürlerin de "tüh nerde gâldılar ki ?" diye bir o yana bir bu yana iki büklüm sabırsızca onları bekleyen kadınların acılı mırıltıları, diger yanda da yoldan geleni daha iyi görmek için elini alnına durna yapan "acep gelen var m'ola ?" diye dam başında ki gözetleyicilerin, dört gözle bekleledikleri de yine bizim bu iki Fâdıma'ydı elbet.

Doğum başarılıysa aileyle birlikte sevinen, gittiği yer varlıklı biriyse, günler öncesi kendi için hazırlanan 'hediye bohçası'na ya da garibanın 'çıkın'ını tereddütsüz kabul eden, aksine hallerde, ana veya yavruya bir hâl olmussa da bir köşeye çekilip üzülen, ağlayan da yine o Fâdıma'lardı...

Şüphesiz hemen her köy ve oba da yaralara merhem olan 'bilge' analarımız vardı, onları da burada rahmetle yâd ederken, Göksun tarihine de not düşmek adına bu İki Fâdıma'mız belki de çok yoğun bir çevreye hizmetlerinden olsa gerek adları da izleri de unutulmadı hiç.

Göksun da iz bırakan bu iki Fâdıma'mız kimler miydi ?;

Rahmetli 'Daşomar Fâdıma', eskilerin

"Gâzi" veya " Ğıyı" dedikleri şimdi ki Yenimahalle'miz de, yine aynı adla anılan 'Daşomarlar' (Koyuncu ) kabilesinden, aslen Geben'li olup Göksun'a gelin gelmiştir. Rahmetli Yusuf Koyuncu'nun  anası, emekli ögretmen Ramazan Koyuncu ile merhum Ömer, Emekli Albay Recep ve Mustafa Koyuncu'ların baba anneleriydi O.

Rahmetli 'Erzurum Fâdıma' ise, "Ğayalık" olarak da bilinen Kayabaşı Mahallemizden "Erzurumlar" kabilesinden olup, Rahmetli 'Erzurum Abdulla'nın eşi, merhumlar ticaret erbabı Mehmet, Eski Göksun Belediye Başkanı Celal ve Ali Erzurum'un öz, Erzurum Süleyman ve Kâzım'ın üvey analarıdır. Aynı zaman da emekli emniyet müdürü Remzi Erzurum ile Fevzi ve Doktor Abdullah ile Kubilay Erzurum'un da baba anneleridir.

Adları geçtiği her yerde onları bilen ve duyan Göksun'lu bu fedakâr insanını hep rahmet ve minnetle anmaktadırlar.

Şimdi Göksun'lu bu fedakâr anneleri için ne istiyor biliyor musunuz?

Her ikisinin de adının birlikte yaşatılacağı

"İKİ FÂDIMA" adın da, bir park veya cadde ismin de onlar unutulsun istemiyor...

"İKİ FÂDIMA" yazısını park veya cadde de gören yeni nesil de soracak elbet,

"niye ve kim bu 'İKİ FÂDIMÂ' ?" diye,

öğrenecekler ve bir 'fatiha' ile yâd edecekler onları...

Çok mu bişey istendi yoksa ?

Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,

Henüz yayımlanmamış,

"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri