Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan

.

Bu ülkede yaşayan herkes biliyor ki çok bunalmıştık. Ülkedeki siyasi ve ekonomik gerginlikler yüzünden yüzlerimiz gülmez olmuştu. Uzun bir süredir bitkin ve yorgun düşmüştük. Ayların en güzeli, bolluk ve bereket ayı diye adlandırdığımız ‘Şehri Ramazan’ ayına kavuşmamıza sayılı günler kaldı.  

Cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların zincirlere vurulduğu, o şeytanların bizleri günaha sokacağı yolların Rabbimizin lütfu ile azaldığı, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azad edilme müjdesinin verildiği bir ay yaşayacağız. Ramazan ayının hürmetine nefislerimizi terbiye edeceğiz.

Büyüklerin buyurur ki; “Cenâb-ı Hak önce ‘aklı’ yaratmış ve ona; ‘Ben kimim’ diye sormuş. Akıl cevap vermiş; ‘beni yaratansın, ben ise aciz bir kulum’ demiş. Cenâb-ı Hak bu cevaptan hoşnut olmuş. ‘Senden daha aziz bir şey yaratmadım’ diye övgüde bulunmuş. ”

Sonra ‘Nefsi’ yaratmış ve ona da; ‘Ben kimim?’ diye sormuş. Nefis; ‘Ben benim, Sen de Sensin’ diyerek âsi olmuş. Allah-ü Teâlâ da onu ıslah için ‘Orucu’ farz kılmış. Bu bilgileri bize aktaran büyüklerimiz biz çocukken oruç tutanlar için yüzlerce müjdeli haber verirler ve bizi oruç tutmaya özendirirlerdi. Bunların elbette tamamı doğrudur. Belki gençlerimizden bir kaçının kulağında kalır düşüncesiyle bu müjdelerden aklımda kalan, hatırladığım ikisini paylaşmak istiyorum:

“Oruçlunun uykusu ibadet, susması tespihat, amelleri diğer zamanlara göre kat kat kıymetli ve duası makbul olur.”

“Oruç sabırdır. Sabredenlerin mükâfatı ise hesapsızdır. Oruç diğer ameller gibi değildir, onun sevabı kullar tarafından bilinmez. Orucun sevabını yalnız Allah bilir. Bunun böyle olduğu bizlere şu Hadisi Kutsi ile  ‘Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ben ihsan ederim’ bildirilmiştir.

Ramazan ayı hürmetine tek düze devam eden yaşantımız renklenecektir; iftar, teravih, sahur ve mukabele ibadetleri gönüllerimize sevinç ve huzur doldururken bin aydan daha hayırlı olduğu müjdelenen Kadir Gecesine kavuşmak ve bu geceyi layıkıyla ihya etmenin tatlı telaşını yaşayacağız. Bazı günler sofralarımızı misafirlerimizle paylaşırken bazı günlerde başkalarının sofralarında bulunarak yeniden Müslüman’ca paylaşmanın zevkini yaşayacağız.

Ramazan boyunca gücümüz elverdiğince camilerimizi gezeceğiz. Teravih namazımızı her gün farklı bir camide kılmaya özen göstereceğiz. Yıllardan beri içerisini görmediğimiz ve de namaz kılmadığımız, hafızalarımızda çocukluğumuzdan kalan onlarca anı bulunan camilerimizi bir bir ziyaret edeceğiz.

Bu cami ziyaretlerimizde çok özlediğimiz, yüzü hep gülen, gönlü ve kapısı hep açık olan dostlarımıza rastlayarak eski günleri ve kaybettiğimiz tüm güzellikleri tekrar hatırlamanın mutluluğunu yaşayacağız. Aramızdan ayrılan büyüklerimize Fatihalar yollayarak hayırla yad edeceğiz.

Anne ve babalarımızı, ağabey ve ablalarımızı, damatlar ve gelinlerimizi, torunlar, yeğenler, teyzeler, halalar, amcalar ve dayılarımızı velhasıl tüm akrabalarımızı bu ayın hürmetine evimizde konuk etmeye çalışacağız. Araya, eş ve dostlarımızı da sıkıştırmaya çalışacağız.

Allahın emrettiği şekliyle zekâtlarımızı verip hayır ve hasenat yapacağız. Etrafımızdaki fakir fukaraların, garip ve gurebaların, öksüzlerin, yetimlerin yardımına koşacağız. ‘Birliğimizin bozulmaması, Vatanımızın bölünmemesi, Bayrağımızın inmemesi, Ezanımızın susmaması, Evlatlarımızın ölmemesi’ için dualar edeceğiz.

Cenabı Hak; ‘Habibi Muhammed Mustafa hürmetine, Şehri Kuran hürmetine, Şehri Ramazan hürmetine dualarımızı kabul etsin. Bizleri kabir azabından ve cehennem ateşinden muhafaza eylesin…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri