Hikmeti Yanlış Yerde Aramak

.

Biz aslında birçok şeyi yanlış yerde arıyoruz. Hikmet de bunların içerisinde belki de en önemlisi, yanlış yerde aranan, bulunmadığında da yerine çok başka şeyler konulanıdır.

Hikmet, doğru yerde aranınca bir anlam ifade ediyor, yanlış yerde, yanlıştır. Asla doğru olamaz…

Ama yılmıyoruz; Aradığımız yerde olmadığında da, durduğu yerin yanlış olduğunu iddia ediyoruz.

Sadece biz değil, siz de öyle, diğerleri de öyle, öbürleri de öyle…

Belki de hikmeti, salt bir isim sanıp, “Hikmetttt!’ diye bağırarak arıyoruz ama Hikmet, muhtemelen kendisinin arandığından bihaber olarak ya işine gitmiştir ya evine ya da uğraşına…

O kadar kutuplaştık ki, o kadar uç noktalarda gezer olduk ki, ortada buluşmayı artık unutur olduk.

Sağ ve sol gibi,

Ön ve arka gibi,

İleri ve geri gibi,

Uzak ve yakın gibi,

Siyah ve beyaz gibi..

ama illa da uç nokta olarak bir yerlerde duruyoruz, her birimiz.

Olayları da durduğumuz yere göre değerlendiriyoruz.

Bakış açımızın uzaktakini ‘net’ olarak göremeyeceğini düşünmüyor, olayı ilk ağızdan duyma zahmetine katlanmıyor, iki tarafı dinlemeyi bile gereksiz görüyoruz.

Hatta tek tarafı bile dinlemeden hem hâkim hem savcı hem avukat hem cellat olabiliyoruz.

Olay karşı tarafla ilgiliyse acımasızca ve akılsızca eleştiriyoruz.

Olay bizim tarafla ilgiliyse düşünmeden ve akılsızca savunuyoruz.

Olayın bir kişiyle veya bir grupla alakalı olup olmadığına bakmıyoruz.

Nettir tavrımız; karşı tarafsa haksız, bizim tarafsa haklı…

Bu o kadar çığırından çıktı ki, bulunduğumuz tarafta herhangi birisi bir zulüm yapsa, o zulmü savunan da çıkıyor, sessiz kalan da, hikmetinden sual olmayacağını düşünen de.

Yolsuzluk, arsızlık, hırsızlık olsa da hikmeti bir yerlerde arayıp duranlar oluyor.

Ellerine fener alıyorlar mı bilmem ama her köşeye, her bucağa, her kuytuya, her şeyin altına bakarak, “Bu işte de bir hikmet var” diye aranıp duruyorlar.

Hikmet yok…

Yolsuzluk var,

Arsızlık var,

Rüşvet var,

Suiistimal var,

Adam kayırma var,

İhanet var,

Ajanlık var..

Belki çok daha kötü şeyler var ama hikmet yok.

Ama şu var; her kötü şeyden iyi bir şey çıkaracak akıl var, izan var, ufuk var, yürek var, ruh var.

Kullanmayı bilirsek, her kötü şey, bize bir iyiliği de beraberinde getirir.

Adam tanırız en azından.

Kimin, kimin yanında olduğunu, kimin kimlerle iş tuttuğunu veya kimin dava sattığını, kimin davayla nerelere geldiğini görüp, ibret alabiliriz.

Hikmet burada…

Biz hikmeti, “suçluyu aklama” şeklinde algılıyor ve kullanıyoruz.

Hikmet, kimseyi aklama bilgeliği değildir.

Suç bireyseldir.

Suçu işleyenin cezasını çekmesini sağlamak, doğru ve dürüst olan herkesin görevidir.

Suçlunun sizin yanınızda, sizden birisi olması hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gibi, aksine daha onurlu, daha şerefli, daha olgun, daha adaletli, daha hakkaniyetli bir hale bürünmesine neden olur.

Hikmet aramak çok güzel bir şey…

İnsanı bilgeliğe kadar götürür ama hikmeti doğru yerde aramak böyledir, yanlış yerde aramak insanın var olan bilgeliğini de köreltir.

Kuru bir cahil yapar.

Taassupla gözü kör olur, bütün algıları kapanır.

Bütün değer yargıları yerle bir olur.

İnsani yanlarını kaybetmeye başlar.

Vicdanı ve merhamet en başta kaybolan değerimiz olmakla kalmaz, yerini dolduran bizi bizden eder.

Böylece tek tek yok olan insani değerleri, onu farkında olmadan bir canavara, bir caniye, bir zorbaya, adaletsiz bir insana dönüştürür.

Ve ne yazık ki, bugün hikmeti yanlış yerde arayan kalabalıkların arasında hiçbir şeyi doğru değerlendirmiyor, hiçbir hakkı haklıya teslim edemiyoruz.

Ve sonra da sızlanıp duruyoruz.

Kendi elimizle, kendi geleceğimizi karartıyoruz, kör bir tarafgirlik uğruna…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri