Gönül Dünyamızı Aydınlatan Mümtaz Şahsiyetler -22-

.

Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan şahsiyetlerimizi unutmamak adına O zatların, miladi ya da hicri vefat yıldönümleri geldiğinde, hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerek her Cumartesi bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:

GÖNENLİ MEHMET EFENDİ

Büyük bir İslâm âlimi ve hizmetkârı. 1903 de Gönen’de dünyaya geldi. Hâfızlığını ikâme ettikten sonra ilim merkezi İstanbul’a geldi. Serezli Ahmed Şükrü Efendi den kıraat ilminde eğitim görerek 1925 senesinde icâzet aldı. Medreselerin kapatılması üzerine, hayata geçirilmiş olan İmam-Hatip okuluna girerek buradan mezun oldu ve imamlık vazifesine başladı. 1954 senesinde atandığı Sultan Ahmed Camii’nde 28 seneden fazla görev yaparak 1982 senesinde emekliye ayrıldı. Bu arada 1976 senesinde, Reisülkurrâ Üsküdarlı Ali Efendi’nin vefatı üzerine Reisülkurrâ makamına vâsıl oldu. Kur’an-ı yedi kıraat üzere okuyan, üstad hafızların duayeni oldu.

1940-1980 seneleri arasında pek çok Kur’ân-ı Kerîm kursunun açılmasına öncülük etti; birçok kursta vazife yaptı. Talebe bulmanın zor olduğu dönemlerde talebelerin eğitim masraflarının karşılanması konusunda büyük gayret gösterdi. Adına kurulan vakıflar yoluyla başlattığı hizmetler hâlen devam etmektedir. Bediüzzaman Said Nursi, Gönenli Mehmet Efendi’ye “Kahraman Hoca” dediği biliniyor. 2 Ocak 1991 senesinde vefat ettiğinde cenazesi Fatih Camii’nde, büyük bir cemaatin iştirakiyle kılınması ardından, Edirnekapı Sakızağacı şehitliğine defnedildi. Rahmetle anıyoruz.

SEYYİD AHMET ARVASİ

Fikir adamı, şair ve yazar Seyyit Ahmet Arvasi, 15 Şubat 1932 yılında Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde doğmuştur. Erzurum Öğretmen Okulu'nda eğitim gördü. Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü'nden mezun oldu. Bursa, Balıkesir ve İstanbul gibi şehirlerde hocalık yaptı. 1979 da emekli olarak siyaset hayatına atıldı. Milliyetçi Hareket Partisi Genel İdare Kurulu'nda yer aldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesine kadar bu görevini sürdürdü. Daha sonra tutuklanarak Mamak Cezaevi'ne götürüldü. Burada çeşitli işkenceler gördü.

“Ne Türk, İslam’ın tezi ne de İslam, Türk’ün antitezidir. Tez ve antitez sentezi oluşturur. İslam ve Türk birbirlerinin antitezleri değil ki ... Sentez oluştursunlar” diyen Ahmet Arvasi,“Hayretle gördüm ki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var. Yine hayretle gördüm ki, bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var. Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede Türk ve İslam kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.”  Demişti. Bir başka sözünde “Ben Afrika’nın ortasında doğmuş bir zenci olsaydım ve bu aklım da bende olsaydı yine Türk milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Amentü’ye iman ettiğim gibi iman ediyorum ki, Türk Milletinin de İslâm aleminin de mazlum milletlerin de kurtuluşu Türk milliyetçilerindedir, Türk – İslâm ülkücülerindedir.”

Türk-İslam Ülküsü, Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi, Emperyalizmin Oyunları, Devletin Dini Olur mu? İnsanın Yalnızlığı. Gibi birçok esere imza attı. 31 Aralık 1988 de İstanbul’da vefat etti. Rahmetle anıyoruz.

ZEKİ ARİF ATAERGİN

Musıki üstadı, bestekar, 1896 yılında İstanbul’da doğdu. Babası ünlü bestekâr ve kânunî Hacı Ârif Bey’dir. Ataları, Zindankulesi civarında türbesi bulunan “Sâdât-ı Hüseyniye”den Baba Cafer soyuna dayanıyor. İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Adliye teşkilatında çeşitli görevlerde bulundu, hakimlik ve avukatlık yaptı. Son görevi Fatih noterliği idi ve buradan emekli oldu.Daha çocukluk yaşında,Tanburî Cemil Bey, Kemençeci Vasilâki, Udî Nevres Bey, gibi dönemin meşhur müzik adamlarıyla tanıştı Uzun süre Hacı Kirami Efendi ile Lâmekâni Mustafa Efendi’den mûsikî dersleri aldı.

Kemanî Seyyid Abdülkadir Töre ile tanışması onun sanat hayatında bir dönüm noktası oldu. Ondan aldığı ilhamla başta Dilkeşhâveran makamı olmak üzere, özellikle eski ve unutulmaya yüz tutmuş makamlara eğildi. Hanende olarak da eski tarz söyleyiş uslûbunun ve Gazel formunun son ustasıydı. Zengin oktavlı, pest ve tiz perdeleri aynı güçte, parlak bir sesi vardı. Burhaneddin Ökte “Gazel okuduğu zamanlar tiz perdelerde sazlar bazen karşılık veremezlerdi” demişti. Şehnaz şarkısı “Beni ateşlere salan o kapkara siyah gözler”, Saba  “ Bir nigah et kahr ile sen bakma Allah aşkına”, Hicaz ”Ne müşkülmüş güzel sevmek meğer” gibi çok sayıda şarkılar besteledi. Saz semaisi, Beste, Ağır ve Yürük Semai, Tevşih, İlâhi, Şarkı olmak üzere iki yüz’e yakın eser bestelemiştir. Güçlü nota bilgisi olduğu için eserlerini kendisi notaya almıştır. 5 Ocak 1964 günü vefat etti, Karacaahmet Mezarlığı’ndadır. Rahmetle anıyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri