EVİMİZ KÜLTÜRÜMÜZÜ YANSITIR

.

Eski Maraş'ta Gayrimüslimler; gurur, kibir, gösteriş merakları yüzünden, konaklarını ve mabetlerini yükseklere yaparken,

Müslüman Maraş Halkı ise, tevazu sahibi olmasından dolayı evlerini, konaklarını; alçak yerlere, ovalara yapmışlardır.

Eski Maraş evlerini gözünüzün önüne getirdiğinizde ne demek istediğimizi anlayacaksınız. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz

Gayrimüslim Toplumlar kudreti ve gücü; saltanatta, tahtta, taç'ta, ihtişamlı saraylarda ve konaklarda gördüklerinden dolayı gurur ve kibire kapılmışlardır.

Müslüman toplumlar ise; güç ve kuvveti hak namına kullanır. Yapacağı işleri ve eylemleri Allah Rızası için yapar. Kibir ve gururdan uzak dururdu.

Maraş'ın kurtuluşunda yer alan Mücahitler, savaştan sonra maddi menfaat ve konak beklentisi içerisinde olmamışlardır.

Gayrimüslimler evlerini, konaklarını gösterişli, şatafatlı yaparken, Evlerinin çevresine ise bahçe yapma anlayışları yoktur. Gayrimüslim evlerine girildiğinde ise salonda oturulurdu. Çünkü gayrimüslim milletlerde namahrem anlayışı yoktu. Ve bu yüzden çok rahat hareket ederlerdi.

Oysa Eski Maraş ve Anadolu'da namahrem kültürü vardı. Bu yüzden evin içinde ve dışında çalışırken özellikle hanımlar hassas davranmak zorunda idi.

Maraşlılar mevsimine göre; salça, kuruluk, şıra, tarhana, bulgur kaynatma, nişe çıkarma gibi işler yaparlardı. Ve adına "zahire tutma" denilirdi.

Bu işleri yaparken Maraşlılar rahat çalışmak zorundadırlar. Bu yüzdende Maraş'ta evler bahçe duvarı ile çevrilir, ayaz damlar yapılırdı. İmkanı olmayanlarda ev bahçelerinin kenarlarını; ağaç, çalı, ve taş ile çevirirlerdi. Ve işlerini bu korunaklı alanlarda rahatça görürlerdi.

Anadolu İnsanı; kimi zaman evlerini, ahırlarını, damlarını ortak kullanmışlardır. Evin sahibi çocuklarını evlendirdikleri zaman, önce kayınvalide terbiyesi ve eğitimi alabilmesi için gelini ayrı ev yerine, kayınpederin ve kaynananın bulunduğu evin içerisine getirmişlerdir. Ve bu sayede yeni gelin, kısa bir sürede gelin olarak geldiği ailenin, yaşamı ve kültürü hakkında bilgi sahibi olmuş ve daha sonraki süreçte adaptasyon zorluğu çekmemiştir.

Batı toplumu ise; her şeyi kendi rahatı, kendi egosu, kendi dünyası için kurguladığından, eşi, sevgilisi ve uşakları dışındaki kişileri, mevcut bulunduğu yerden uzaklaştırmış ve akrabalık ve komşuluk bağını koparmıştır. Hayatlar gönül ilişkisinden ziyade çıkar ilişkisine dönüşmüştür.

Eskilerde Anadolu insanı, eve geleni Hak misafiri olarak gördükleri için, kulakları kapıda olurmuş. Şimdi davullu zillerde çalsa, insanlar duymazlıktan gelmektedir. Çünkü gönül ilişkisi çıkar ilişkisine dönüşmüştür. Ya da gönül ilişkileri arzu ve heveslere dönüştürülmüştür. Dolasıyla gerçek gönül ilişkilerinin olmadığı ev ya oteldir. Yada arzu ve heveslerin giderildiği, egoların tatmin edildiği şer abideleridir.

Özellikle Batı menşeli filmlerde, yada Etiler kültürünün anlatıldığı film ve dizilerde, evlere girişlere ve ortamlara dikkat ettiniz mi acaba?

Ayakkabı ile içeri girilip, salondaki kişiye selam denildikten sonra, ayak ayak üstüne atılan, Kadının kullandığı alan ile erkeğin kullandığı alanın aynı olduğu ve aynı yerde "Amerikan mutfak" denilen alanda, hazır gıdaların yenildiği ve hazır içeceklerin içildiği emeksiz acayip bir ortam bulunmaktadır.

Oysa bizim kültürümüzde evin erkeği, misafire karşı derli toplu hareket eder, misafir rahat etmesi için elinden geleni yapar.

Evin hanımı ise misafiri için emek harcar. Dışarıdan yemek getirmez. Kendisi evinde hazırlar ve keyifle misafirlerine ikram eder. Çünkü Misafir Hak misafiridir. Hak namına gelende baş tacı edilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri