Durmak Yok Yola Devam!..

.

 

“Dokuzuncu Köy”den merhaba..

Kısa süreli bir ayrılıktan sonra siz sevgili okurlarla yeniden birlikteyim!

Sevene de, sevmeyene de merhaba; “nereye kayboldu bu adam” diyene de merhaba; “oh be kurtulduk şu adamdan” diyene de merhaba, “sen de kimsin be adam” diyene de merhaba, bıyık altından gülene de merhaba, tebessüm edene de merhaba, suratını asana da…

***

Köşemin ismini değiştirmeye karar verdim.

“Dokuzuncu köy”ü ben bulmadım tabi!

Bu isim, “elit-laik tabaka”nın yazarı Bekir Coşkun’a ait. Hani şu kucağında köpeğiyle poz veren ve Ak Parti’ye oy verenlere “göbeğini kaşıyanlar” diyerek hakaret eden adam(!!?)

Yıllardır, vatandaşa hakaret ettiği köşesinde bu ismi kullandı. “Peki o halde neden aynı ismi kullanıyorsun?” diyebilirsiniz.

Haklısınız!

Anlatayım: Ben oradan yola çıkmadım. “Farklı nasıl bir isim kullanırım” diye düşünürken aklıma geldi. Anlamlı bulduğum bu ismi kullanmaya karar verdim. Sonra bir araştırma yaptığımda gördüm ki daha önce Bekir Coşkun tarafından kullanılmış.

Bekir Coşkun’u sevmem!

Dünya görüşlerimiz bir birine siyahla-beyaz kadar terstir!

Fakat öyle de olsa O’nun tarafından kullanılmış olması benim kullanmamı engellemez. Zîra aynı köşe ismini kullanan yüzlerce köşe yazarı var. O yüzden bundan böyle “dokuzuncu köy”den sesleneceğim.

***

“Son” olamayan ve de olmayacak olan “son yazı”dan sonra olayları kendi akışına bıraktım. Sonra, bu yazımla kaldığım yerden, aynı yerde, aynı köşede, gününde ve saatinde(!!), (önceki yazdığım bütün yazıların hiç ama hiç birinde en küçük bir pişmanlık duymadan) “durmak yok yola devam” demeye karar verdim.

Diklenmeden ama dik durarak, doğruların yanında; yanlışların, yamuklukların, yavşaklıkların karşısında durarak, doğru bildiklerimi yazıya dökmeye; siz kıymetli okurlarla paylaşmaya devam edeceğim. Klavyenin her tuşuna dokunuşta  Hakk’kı gözeterek, kantarın topuzunu kaçırmadan halk için, adalet için...

***

Bu kokuşmuş, çürümüş, yalama olmuş, şaftı kaymış, ağzına kadar oportünizme batmış düzen içinde, her şeyin parayla ölçüldüğü, bütün insani değerlerin sanallaştığı, kültürlerin yok olduğu, maneviyatın çöktüğü, haramzadelerin her bir tarafı sardığı günümüzde bunu ne kadar başarabilirim o ayrı mesele..

Gerçi başaramasam da, “İbrahim” olamasam da, “İbrahimce” bir duruş sergilemeye çalışacağım! Bunu başarmanın “zor”, hatta “imkansız” olduğunun farkındayım.

Ama tesellim ne biliyor musunuz?

Tesellim o mübarek karınca. İbrahim yanmasın diye Nemrut’un ateşine su taşıyan ve “sen bir karıncasın, taşıdığın su ne olacak” diyerek kendisiyle alay edenlere “ateşi söndüremesem de safımı da mı belli edemem” diyerek o muhteşem cevabı veren karınca!!!..

***

Yazılarıma devam etmem konusunda olumlu tepkiler aldım. Ya devam edip “var” olacaktım, ya da köşeme çekilip “yok”

Ben birincisini yeğledim.

Üstelik aynı yerde!

Diğer yandan Maraşgündem’de yazmanın bir farkındalık olduğunun farkındayım. Hepsi bir birinden değerli, yılların birikimine sahip usta kalemlerin arasında olabilmenin bir yandan şerefi, diğer yandan derin mahcubiyeti içerisindeyim.

***

İlk yazım, 2010 Yılının 6 Temmuzu’nda yayınlanmıştı Maraşgündem’deki köşemde. Elbette o gün ve müteakip yazılarımda çok heyecanlıydım. Şimdi de öyle; kısmetse bundan sonra da öyle olacak. O gün siz çok kıymetli okurlara bir “selam” bile veremeyip “paldır-küldür” konuya dalmıştım. Bir daha da fırsatım olmamıştı!

“Her şeyde bir hayır vardır” derler. Demek ki Allah’ın selamını vermek ve can-ı gönülden bir “merhaba” demek bu güne kısmetmiş.

O gün, bu günmüş!

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu..

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri