DARBEYE KARŞI SELÂ, EZAN, MİLLET

.

15 Temmuz darbecilerinin hesap edemedikleri üç şey vardı: Selâ, ezan ve millet. Üçü de din-i İslâm’dan neşet eden mefhum ve vecibe… Darbeciler bu üç ulvî değerin kendilerini akamete uğratacağını bilemediler.

Çünkü 1932’den bu yana ezân-ı Muhammedîye’ye, selâya ve millete karşıydılar. “Allahü Ekber Allahü Ekber… / Eşhedû en lâ ilâhe illallah … / Eşhedû enne Muhammeden Resûlullah…” sadâsının Müslüman Türk milletiyle ulvî bağını ve cihada çağırdığını bilselerdi, millete silah çekebilirler miydi?

SELÂ VE EZANIN GÜCÜNÜ BİLSELERDİ DARBEYE KALKIŞIRLAR MIYDI?

Kucağında yaşadıkları milletin tarih ve devlet şuuruna sahip olduğunu bilip düşünselerdi böylesine şenî bir darbeye girişebilirler miydi? Kurşun sıktıkları Türk milletinin seciyesini ve asaletini, celâdet ve kahramanlığını unutmamış olsalardı, alçaklıktan daha aşağı bu darbeye kalkışabilirler miydi?

Tanklarla ezmek istedikleri milletin İslâmla aynı mânaya geldiğini ve Türkiye’de milleti İslâm’ın hâdimi ve bayraktarı olan Türklerin temsil ettiğini bilmiş olsalardı katliam yapabilirler miydi?                                                               

Selâ ve ezan okunan yerin Müslümanların vatanı olacağını, dolayısıyla orada yaşayanlar için selâ ve ezanın yedi kat göklerden uhrevî nağmeler taşıyan, câmiye dâvet eden, yâni bir ve diri tutan ulvî bir güç olduğunu kavrayabilselerdi böylesine kanlı ve menfur bir darbeye teşebbüs edebilirler miydi?

CİHAD SELÂLARIYLA VATAN MÜDAFAASINA KOŞAN MİLLET        

Birinci Harpte, Millî Mücadele’de ve ardından 15 Temmuz’da cihad selâlarıyla vatan müdafaasına koşan milletiz biz. Selâ ve ezan 15 Temmuz gecesi darülislâm olan Türk devletine kastedenleri yine mücadeleye, Allah ve Resûlü aşkına meydanlara ve cihada çağırıyordu. Gecenin ikinci yarısında “İsrafil’in sûr’u gibi heybetli” bir dâvetti bu... Lacivert göklerde yıldızlar da selâ ve ezanı dinliyor ve ışıklarını Hakk’a tapan Türk milletinin vatanı Türkiye’nin semâlarına yolluyordu. 

15 Temmuz gecesi selâ ve ezanın uhrevî dâvet ve mûsikîsiyle bin yıldır günde beş vakit ruh ve îmanını kavî kılan Türk milleti bin miligramlık ulvî cezbe ve îmanla coşuyor, ibadete gider gibi meydanlara, sokaklara iniyordu. “Lâ İlâhe İllallah Muhammeden Resûlullah…” dâvetini işiten Türk Ülkesi’nin bütün Müslümanları Çanakkale’de ve İstiklâl Harbi’nde olduğu gibi 15 Temmuz’da da “din ü devlet, mülkü millet bahsi bu” diyerek vecd ile tanklara karşı duruyor, Mehmed Âkif’in söyleyişiyle hangi çılgın benim devletime darbe yapacakmış, şaşarım nârâsıyla darbecileri hezimete uğratıyordu.

EY SELÂ! EY EZAN! EY MİLLET! DARBECİLERİN YÜZÜ KAPKARA

Selâ ve ezanın okunduğu dakikalar fizik gücünün bittiği, göklerin ve yerlerin ulvî sadâya kesildiği, katil darbecilerin apoletlerinin yerlere düştüğü, silah tutan ellerinin tutmaz olduğu, İblisçe plânlarının tarumar olduğu ânlardı…  O selâlar ve ezanlar sâyesindedir ki darbeciler göklerden gelen ulvî şimşeklerin hücumuna uğramışçasına şaşa kaldılar… 

Tarih boyunca Doğuda ve Batıda gecenin sabahına varmadan yer ile yeksan olan, millet karşısında mağlûp düşen böyle bir darbe ve darbeciler görülmedi. Darbeler tarihi bunu böyle yazacak. Ey selâ! Ey ezan! Ey millet! Kadrini ve ulviyetini bilmeyen gâfil darbecilerin yüzü kapkara… (ilbeyali@hotmail.com)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri