BİR DİKTATÖRÜ TANIMA DERSLERİ

.

Böyle bir ders var mıdır bilemem ama olsaydı, hepimiz diktatörü gözünden tanıyabilirdik. Elbette bir diktatörü tanımanın ders kitabı yok ama kitapları çok ve onları tanımanın yolları da çok.

Latince bir kelime olan Diktatörün “emir veren, dikte ettiren” şeklindeki tarifi, diktatörü tarif etmeye de, anlamaya da yetmez.

Diktatör “mutlak” ve “sınırsız” bir gücün sahibidir.

En azından kendisine böyle bir dünya çizmiş, “başına bela olduğu” ülkeye “nimet” olduğunu düşünecek kadar hasta ruhludur.

İyisi mi biz aynen böyle devam edelim ve filozofların çetrefilli tariflerine hiç takılmayalım.

Diktatörlerin en belirgin özelliği, ülkelerini kapalı kutu yapmaları diyebiliriz.

Bu kapalı kutuyu, bugünkü yaşam şekliyle anmamak ve anlamlandırmak çok zor…

Kuzey Kore'de yaşasaydık veya Ortadoğu'da herhangi bir ülkede hayatımız geçiyor olsaydı, çok daha iyi anlar ve anlamlandır bilirdik.

Belki de Cumhuriyetin ilk yılları ve darbe dönemlerini yaşamak gerekirdi.

Demokratik bir ülkede “diktatör” diye yöneticileri suçlamak çok kolay, diktatörlükle yönetilen bir ülkede düşünmesi bile mümkün değil.

Yani siz şimdi Kuzey Kore’de, gazetede veya televizyonlarda ya da sağda veya solda “diktatör” diye bir laf edeceksiniz ve henüz kelimeyi tamamlamadan sağ kalacaksınız..

Bu mümkün değil...

Elbette diktatör olmak için illa da öyle bir yönetim gerekmez.

Ne yazık ki, diktatörlük insanoğlunun mayasında var.

Kızdığımızda “sallandıracaksın üçünü beşini” dememiz boşuna değil.

Tabi diktatörlükle tek adamlığı da iyi bilmek gerekir. İlla her şeyin adı, aradığınız ve andığınız ad olmayabilir.

Küçücük bir dernekte bile sizden başkasına hayat hakkı tanımıyor, her şeyi sadece sizin yapabileceğinize inanıyor ve o makamın doğuştan kazanılmış bir hak olarak görüyor ve ona göre de olmadık ayak oyunları yapıyorsanız, sevine bilirsiniz. Siz de kendi çapında bir diktatörsünüz.

Peki diktatörlerin ortak özelliği yok mu?

Olmaz mı, elbette var...

Neredeyse bütün diktatörler hasta bir kişiliğe sahiptir. Birçoğunun zeki olması, hasta ruhlu olmadıkları manasına gelmez.

Diktatörlerin tamamı kendini beğenmiştir (ama bu öyle böyle bir beğenme değil, dünyada istisnası olmayan yüce bir varlık) ve her şeyi en iyi kendilerinin bildiğine inanırlar.

Üstün bir varlık olduğunu düşünür, Hitler gibi, sonraki bütün neslin kendisinden peydahlanmasını isteyecek kadar sapık bir ruh haline bürünürler.

Firavun gibi, Nemrut gibi ilahlık taslamasalar da kendilerini “tanrı” yerine koyarlar.

İlginç yasakları vardır...

Dil yasağı, kıyafet yasağı, tek tip giyinme ve her konuda aynı düşünmeye zorlama.. bunlardan bir kaçı.

Kendisinden öncesi yokmuş veya olan da çök kötü bir durummuş gibi kafalara yerleştirmek için “tarih değiştirme” diktatörlerin ortak özelliğidir.

Bu yalancı tarihte kendisine ayrılan alan, “o olmasaydı, biz olmazdık” anlayışını getirmeli ve bütün okullarda ilk ve tek ders olarak sürekli okutulmalıdır.

Kendisinin bir inancı olmamasına rağmen halkın dini inançlarını ve ibadetlerin şeklini, dilini ve ne kadar olacağını belirleme hakkının kendisinde olduğuna inanır.

Hayatın her alanını kendisi tanzim eder.

İnsanlar neyi be kadar yapar, nereye gidebilir, ne düşünebilir, ne konuşabilir, neleri seçebilir, neleri sevemez...

Bütün bunları belirleme hakkı diktatörün elindedir ve bu sürekli değişebilir.

Diktatör eleştirilmez, hatta eleştirilmesi dahi düşünülemez.

İletişim araçlarını hiçbir diktatör sevmez. Yayın organlarının tamamı devletindir. O yayın organlarının tek işi diktatörü göklere çıkarmaktır.

Eğitimi hiç sevmez diktatörler ve eğitim yatırımı yapmaz, bildiklerini bile unutsunlar diye dillerini bile değiştirir.

Diktatörlerin ülkesinde devasa yatırımlar yapılmaz. Bazı şeyler bedava olabilir ama onun da “karneye” bağlayarak sınıflandırabilir; Bu benzin olur, elektrik olur, su olur, ekmek olur veya sağlık olur.

Diktatörlerin ülkesinde seçim olmaz. Olsa da rakipsiz olarak seçime gider ve halkın tamamının kendisine oy vermesini sağlayacak tedbirleri de alır.

Bütün bunların tamamı ve daha fazlası diktatörü tarif etmeye yeterli sebeptir.

Ama sakın, kendinizde bunlardan birisini bulunca “yoksa bende diktatör müyüm” diye düşünmeyin. Doktorlar, hastalık belirtilerini internetten arayıp, kendi teşhisinizi kendiniz koyun diyor mu, demiyor.

Her insan biraz diktadır, belki genimizde var ama önemli olan “insanlığın” galebe çalmasıdır, gerisi çok kolay…

Tweetimden seçmeler

Kan, kalbimizi çalıştıran sıvıdır ama onu besleyen sevgidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri