Bela ve musibetlerle sınanıyoruz

.

Orman yangınları, sel felaketleri, korona faciası derken zemheride zelzele oldu. Evimiz başımıza yıkıldı, ocaklarımız söndü.

Bir gecede kabristana, sadece Kahramanmaraş'ta yirmi binin üzerinde vatandaşı gömdük.

İnsanoğlunun gözünü bir avuç toprak doyururmuş. Önden gidenlerin gözü doydu mu bilemem, arkada kalanlar zalim oldu. Sabah akşam insanı sağından ve solundan denetleyen bekçiler kül yutmuyor. Zelzeleden geriye kalanlardan ve bir kısım öteye taşınanlardan bazısının kolon kestiği tespit edilmiş. Mahkeme bilirkişisi, öyle rapor eylemiş. Eğer doğruysa, kolon kesenler, o apartmanda enkaz altında kalanların hepsinin katilidir. Marul bahcelerini ve patlıcan tarlalarını imara açarak, çok katlı binalara ruhsat verenler de, enaz müteahhit ve kolon kesenler kadar suçludur.

İnsan neden süte su katar, neden binanın kolonunu keser? Daha fazla para kazanmak için..Dünyevileşme ve hırs..Evet, süte su katanla, biraz genişleteyim de daha fazla para kazanayım diyerek kolon kesen arasında pek bir fark yok. Onu anladık da, kardeşleri Yusuf'u kuyuya neden atmışlardı? Para ile mevki arasında sıkı bir ilişki vardır. Siz siz olun, evlatlarınız arasında adaletli davranın. Adaletin sevgiye sözü geçmez ama, sevgi adaleti her daim diri tutar. Yakup peygamberin Yusuf'a karşı özel bir sevgisi vardı. Kardeşleri bu durumdan rahatsızdı. Babalarının Yusuf'a olan sevgisini kendi uzerlerine çekebilmek için (aslında Yusuf'un kardeşlerinin kıskanç, egoist olduklarını söyleyebiliriz), Yusuf'a bir plan kurdular. Önce döverek hırpaladılar. Sonra öldürmek istediler. Kenan diyarında İsrailoğulları  kardeşlerinin kanını döktü. İşlerinden birisi biraz merhametli olduğu için, öldürmeyi değil de Yusuf'u kuyuya atmayı teklif etti. Teklif kabul gördü. Kuyudan zindana, oradan da iktidara uzanan hikayenin bundan sonrasını biliyorsunuz. Yusuf'un kardeşleri de çiğ süt emmişti. Lakin onları kötülüğe sevk eden ona dinamiğin çiğ süt olduğunu düşünmüyorum. İnsan,  nefsine köle olup efendisine yalakalık yaptığından beri durum böyledir. Yalanı su gibi içer. Süte su katar, teraziyi eksik eksik tartar. Faiz yer, zina yapar. Velhasıl, yüce yaratıcının ne kadar yapma dediği fiil varsa hepsini yapar. Sonra da kalkar bu haliyle Gazze' deki mazlumlara dua eder. Yıllardır Kudüs'ün özgür olması ve İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi için slogan atar dururuz. Slogan, adı üstünde, boş lakırdı. Harama bulaşmış, çok yemekten tapınağın kahinleri gibi şişmiş olan bizlerin ne duasının ne de sloganının hiçbir önemi yoktur. Filistin bizlerden kavli ve fiili dua bekliyor.

Devam edelim..

Beni İsrail (İsrailoğulları)Yakup'un soyundan geliyor. Bu kavim ihtiraslı ve gözü dönmüştür. Nefis ve hevası uğruna her şeyi yapar. İşgalcidir, katildir, habistir. İnsan hakları, demokrasi hak getire. Garantör, iki devletli çözüm gibi sulh ve barışa giden seçenekleri tanımazlar. Siyonist, tıpkı dağdaki PKK gibidir. Racon kesmeyi maharet bilir. Savaşın da bir hukuku, kuralı ve ahlakı vardır. Harp esnasında çocuklara, kadınlara, yaşlılara, yani sivillere ilişilmez. Çevreye, ağaçlara zarar verilmez. Sen gel de bunu Yahudiye anlat. Kendi peygamberini boğazlayan İsrailoğullarının bugünkü torunları hastane bombalamış, çok mu? Ölen Müslümansa, onlar için gerisi teferruattır.

İnsan, tıpkı bilgisayar gibi kendisini güncelleyen bir varlık. Hiçbir şey onu değiştirmeye muktedir olamıyor. Can çıkıyor ama huy çıkmıyor. O yüzden bizleri korona ve zelzele dahi değiştiremedi. Dinini hevasına göre değiştiren insanı ne değiştirebilir ki? Depremden önce 5 bin lira olan evinin kira bedelini deprem sonrasında 15 bin liraya yükselten afetzede de devlete kin biliyor.  Musibetlerden de ders çıkarmaz olduk. Kefenin cebi yok diyen de insan, deveyi hamuduyla yutan da insan. Sahi devletler neden birbiriyle savaşır?

Devam edelim..

Hz.Hüseyin'i Kerbela'da susuz bırakıp, sonrasında kafasını keserek Yezid'e sunan kimdi? Ömer bin Saad.  Aşere-i mübeşşereden olan değerli sahabenin oğlu. "Hz Hüseyin'i öldürmenin cezası cehennemdir ama valilik de güzel bir makam" diyerek Yezid'in teklifini kabul eden Ömer bin Saad da dünyevileşmenin ve nefsinin kurbanıydı. Yusuf'a tuzak kurup, sonrasında tüm kapıları kapatarak, Yusuf'u elde edeceğini düşünen Züleyha da nefsinin kurbanı oldu. Sonuç? Dünya, ne Yezid'e kaldı, ne de valilik için Hz Hüseyin'i katledene... Ogün bugün Irak toprakları bir türlü huzur bulmaz.

Dünya, hastane bombalayan Siyonist Netanyahu'ya da kalmaz elbet. Ne söylemeye çalışıyorum,  biliyor musunuz? Herşey insanda başlayıp yine insanda bitiyor. Afet ve felaketler birer imtihandır. İnsanın başına gelen her kötülük, kendi ellerinin yaptıklarının bedelidir.

Merak ediyorum, Filistinli siviller, masumlar öldürüldükçe, hala sıra gecesi yapanlar hangi dinden?

İsrail, son yirmi yılda 8 bine yakın (çocuk ve kadın) Filistinli sivili katletti. 23 yılda Hamas saldırısına kadar öldürülen İsrailli sayısı ise 310. Orantısız güç kullanmak böyle bir şey.

"Kış gelirken erkeklerin, kadınların, çocukların suyunun, elektriğinin ve ısınmasının böyle kesilmesi tam bir terör eylemidir." Bu sözleri Avrupa Komisyonu Başkanı söylemiş. Kimler için ve ne zaman söylemiş. Avrupalı Hristiyan başkan, bu sözleri tam 1 yıl önce Rusya’nın Ukrayna işgali üzerine yaptığı konuşmada söylemişti. Aynı kişiden Gazze için de böyle bir açıklama beklerdik. İnsan olmak bunu gerektirir. Ama o, gitti İsrail'in yanında saf tuttu. Hey uluslararası toplum ve uyuyan İslam dünyası, size sesleniyorum: Siyonist İsrail'in soykırıma varan katliamına sessiz kaldığınız için, sizler de İsrail'in suç ortağısınız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri