Aşırı teşhis hastalığı(ATH)

.

Böyle bir  hastalıkla karşı karşıya olduğunun bilincinde olmayan on binlerce kendini hasta sayan insanın  var olduğunu söylesem mübalağa olmaz.

Hekimlerimiz  ihtisaslaştıkça ,sağlık teknolojisinin imkanları da arttıkça bu hastaların sayısı füze gibi hızla artmaya devam edecek gibi görünüyor.

Ne demek istediğimi basit birkaç örnekle aktarırsam meramım daha iyi anlaşılır.

Hastalarımız şöyle veya böyle sebeplerle sağlık kuruluşlarımıza müracaat ediyor. İlk muhatap olduğu hekimin yaklaşımına göre bir yerlerden araştırma başlıyor.

 Hekimliğin  olmazsa olmaz  birinci şartı  olan hastalıkların hikayesini iyi dinlemek.    Çeşitli sebeplerle bu süre kısaltılınca  aşırı teşhis hastalının bulguları baş göstermeye başlıyor.

Basit bir baş ağrısı şikayeti ile  sağlık kuruluşuna baş vuran bir hastanın  eline MR istek formu tutuşturuluyor sapa sağlam gittiği kurumdan , beyin tümörü veya benzer bir ön teşhisle çıkış yapabiliyor.

Aynı şekilde   basit bir  üşütme ile ilgili  şikayetle   hastaneye veya polikliniğe müracaat eden bir hastanın eline tomoğrafi  istek formu yanında , akciğer grafisi ve çek-up olarak adlandırılan kan tetkikleri istenirken ön tanıya pnömoni ,bronşit hatta daha ağır teşhisler yazılarak bir anda  ATH hastası haline geliveriyor insan. .

Örnekler o kadar çok ki, gerçekten içler acısı acınacak haller içerisinde çok sayıda hasta ile maalesef sıkça karşılaşır oldum. Hocam bende şu var bu varlı kelimelerle  konuşmaya başlayan hastalarımızı , sağlıklı oldukları  hususunda  ikna etmek kolay olmuyor.

Hastalığı sahiplenme ve onunla duygusal bir ilişki içerisine girmeyi seven bir toplumuz gibime geliyor. Aykırı bir cümle ile başlayacak bir açıklamaya çoğunun tahammülü bile yok.

Paylaşılacak daha çok mesele var.

Amacım kimseyi yargılamak değil elbet.

Sağlık bilincimiz yeterli değil.

Hekimlerimizin zaman  sorunu yanında moral ve motivasyon eksikliği sorunu da var.

Son 15 yılda sağlık sistemimizde devrim diyebileceğim olumlu gelişmeleri yok sayacak da değilim. Ancak bir yerlerde sorun var değerli dostlar. Un-yağ –şeker olmasına rağmen helva yapmada kat ettiğimiz mesafe maalesef yeterli düzeylerde değil. Bir türlü helva yapamıyoruz.

Durum böyle olunca sağlık sisteminden olumlu sonuç alamayan insanlar hekim dışı yollara baş vurarak  dimyata pirince giderken evlerindeki bulgurdan oluveriyorlar.

Sağlıkta arz-talep dengesinde esas amaç talebi  azaltmak olmalı.

Koruyucu hekimlik ve sağlık bilinci geliştirilmesi gibi sağlık sistemine  talep azaltıcı önlemler  yerine ha bire tetkik ve abartılı teşhis yollarının labirentinde sağlıklı insanlarımız hasta oluyor.

Mevcut hastanelerimiz yetmezmiş gibi şimdi devasa  şehir hastaneler zinciri ile çare ve çözüm peşinde koşuluyor. Amaç  üzüm yemek olsa amenna. Ancak bağcıları dövmek gibi bir riskin olduğunu unutmamalıyız.

Sağlıkta arzı artırmanın hasta sayısını ve hastalık sayısını artırarak aşırı teşhis  almış hastalar üretmek gibi bir riskinin olduğunu açık seçik beyan etmek isterim.

Endüstriyel tıbbın birincil amacının ekonomik gelir üretmek olduğu akıldan çıkarılmamalı.

Reçete memurluğu yapan meslektaşlarımız ister istemez endüstriyel tıbbın birer elemanı olmak gibi bir kadersizliklerinin olduğu akıldan çıkarılmamalı ve buradaki tehlike ciddiye alınmalı.

Benim hekimlik yaptığım yıllar içerisinde yüzlerce mucize ilaç şöyle veya böyle sebeplerle insan sağlığına şifa değil zarar verdikleri için toplatılarak yok edildi.

Bizlere güvenerek yardım talep eden hastalarımıza yaptığımız yanlışlar nedeni ile  bir anlamda özür dileyerek kendimizi temize çıkarmamız zor gibime geliyor.

Hafif yaramaz diyebileceğimiz çocuklara dikkat  eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu teşhis koymak veya kaygı düzeyi biraz yüksek bir kişiye anksiete demek hatta tertipli düzenli bir insana da OKB tanısı koymak …

Örnekler o kadar çok ki,  hangi birisi dedirtecek cinsten.

Siz siz olun aşırı teşhis konulmuş bir hastalıkla yaftalanmadan  önce  iyi sorgulayarak sağlığınıza sahip çıkın. Aşırı teşhis koyarak sağılığınıza zarar veren kişi ve kurumlardan da uzak durun diyorum. Bu günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri