Anadolu Hazinelerinin Yok Oluşu

.

Çoğunluğu, Alman arkeoloğu Schliemann’ın kazılarında olmak üzere, Troya’da, on yedi tane hazine bulunmuştur.

Schliemann, Düşüncesi Gereği, Ne Yapmaktan Sakınmamıştır?

Alman arkeoloğu Schliemann, Troya’nın höyüğü oluşturan katların en alttakinde olması gerektiğini düşünmüştür.

Ki; bu düşüncesinden ötürü, höyüğün üstteki katlarını, katiyen özen göstermeden kazmıştır.

Rastlantı Sonucu

Kazıları sonucunda, 1873 yılında, bazı sur parçalarına rastlamıştır.

Surlar arasında ise, bir hazine bulmuştur.

Öyle ki; bu hazine, altın eşyalardan oluşmaktaydı.

Hazine’nin Almanya’ya Kaçırılışı

Alman arkeoloğu Schliemann, kazıları sonucu bulduğu Kral Priamos’un bu hazinesini, eşi Sophia’nın yardımıyla, Almanya’ya kaçırmıştır.

Aslında, Schliemann’ın Troya’da bulup Almanya’ya kaçırdığı hazineler içerisinde, Berlin Müzesi’nde sergilenenler, ne ilginçtir ki; İkinci Dünya Savaşı sonrası kaybolmuştur.

Bunları, Sovyet İşgal Kuvvetleri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) götürmüştür.

Gerçekten, ne denli ilginç, değil mi?

“Troya’daki Eski Yapıtlar” (1874)

Alman arkeoloğu Schliemann, 1874 yılında, Troya keşiflerini ve bu konudaki düşüncelerini, kalemiyle, dile getirmiştir. (1874; Troya’daki Eski Yapıtlar)

Ne var ki; pek çok uzman, Schliemann’ın bu düşüncelerini, şüpheyle karşılamıştır.

Bunun üzerine, Schliemann, 1874 yılında, Hisarlık’ta, yeniden çalışmak istemiştir.

Lâkin, Osmanlı makamları, çalışması için, Schliemann’a izin vermemiştir.

Kazıları sonucunda çıkardıklarını, devletin payını vermeden yurtdışına götürmekten dolayı, hakkında, ayrıca, dava açılmıştır.

Aslında, 1878 yılında, Hisarlık’ta, Schliemann, tekrardan çalışmaya başlamıştır.

Bu bağlamda, Schliemann’a 1879 yılında, Troya kazılarında, Burnout ve Virchow, yardımda bulunmuşlardır.

Burnout ve Virchow Kimdi?

Burnout, klâsik arkeoloğdu. Virchow ise, Alman Antropoloji, Etnoloji ve Tarihöncesi Enstitüsü’nün kurucusuydu.

Kazılara Ölene Dek Devam

Schliemann, 1882 – 1883 yılları arasında, üçüncü; 1888 – 1890 yılları arasında ise, dördüncü kazısını yapmıştır. Zaten, 1890 yılında, ölmüştür.

Son iki kazı döneminde, Schliemann, Dörpfeld ile çalışmıştır.

Ki; Dörpfeld, stratigrafiyi daha açık çözebilmiştir.

Hem üstelik, Dörpfeld, Troya kazılarına yeni bir sistem getirmiştir.

Schliemann ve Kitabı

Schliemann, Homeros’un Troya Savaşı’nı anlattığı destanı İlyada’da adı geçen Anadolu’daki ve özellikle de Küçük Asya’daki yerleri gezmiştir.

Ardından, gezgin arkeolog, bir kitap yazmıştır.

Hisarlık, Troya Mıdır?

Keza, 1869 yılında yazdığı bu kitabında, Troya’nın Pınarbaşı’nda değil, kuzeyindeki Hisarlık’ta olduğunu iddia etmiştir. Aslında, Schliemann’dan daha önce, Hisarlık’ın Troya olduğunu, 1822 yılında, ilk defa, Maclaren, ileri sürmüştür.

Schliemann, kitabında, ayrıca, Yunanlı Komutan Agamemnon ile karısının mezarlarının sur dışında değil, sur içinde olduğunu iddia etmiştir.

Kitabında yer verdiği iddialarının doğruluğunuysa, kazılarıyla kanıtlamıştır.

1865 yılında, Hisarlık’ta, Amerikan Konsolosu Calvert ise, deneme niteliğinde, ilk kazıyı gerçekleştirmiştir.

Zaten, Hisarlık’ı Schliemann’a 1868 yılında, Calvert tanıtmıştır.

Hem ayrıca, Schliemann bile, arkeolojide kabul edilen hiçbir kazı tekniğinin olmadığı bir dönemde, kazıya başlamıştır.

Schliemann’ın Kazı Bilimi ve Yöntemi

Schliemann’ın kazı bilimi, araştırma metotlarından çok uzaktı.

Dahası, uyguladığı kazı yöntemi sonucunda, kazı katları, birbirine karışmaktaydı.

Dolayısıyla, Anadolu’da, bilimsel boyutta, ilk arkeoloji araştırmasını, Schliemann değil, Dörpfeld yapmıştır.

Dörpfeld, 1882 – 1890 yılları arasında, ayrıca, Schliemann’ın Troya kazılarına katılmıştır.

Etkili Yeni Düzen

Hatta, Schliemann’ın çalışmalarına daha etkili yeni bir düzen getirmiştir.

Keza, 1893 – 1894 yılları arasında, Troya’da yaptığı kazılarda, Dörpfeld, höyüğün tüm katlarını kapsayan bir kronoloji geliştirmiştir.

Zeus Sunağı Kabartmalarının Bulunuşu

Bir başka Alman arkeologu ve aynı zamanda, mühendis olan Humann, 1878 yılında, Osmanlı hükümeti için demiryolu yapımını yönetirken, tesadüfen, Zeus Sunağı kabartmalarını bulmuştur.

Sunağın toprak altında kalan parçalarınıysa, kazı yaparak çıkarmıştır.

Osmanlı hükümetinin izniyle ve Berlin Müzesi’nin desteğiyle, kaidesi haricinde, tümüyle sökülen ve paçalar halinde, Berlin’e taşınan sunak, ne yazık ki; Pergamon Müzesi’nde, yeniden monte edilmiştir.

Gerçi, Humann’dan çok daha önce, İ.Ö. 41. yüzyılda, Pergamon’daki yapıtlar, Mısır’a kaçırılmıştır.

Öyle ki; bu yapıtları, Antonius, Cleopatra’ya armağan etmek üzere, beraberinde, ülkesine götürmüştür.

İngiliz arkeologu Sir Charles Thomas Newton da kazıları sonucu ele geçirdiği yapıtları, ülkesine götürmüştür.

Bu Yapıtlar Nedir?

Sir Charles Thomas Newton’un beraberinde, ülkesine götürdüğü yapıtlar, şu şekilde sıralanabilir:

Öncelikle, Mausoleion’un kalıntıları olmak üzere, Knidos’taki büyük aslan ve Didyma yolunun iki yanındaki Brankhidai heykelleri.

Buna ilaveten, bir Demeter heykeli ve bir Delphoi Yılanı.

Yalan Değil, Tunçtan Yılan

Ki; bu yılan, yalan değil, tunçtandı.

İngiliz Engellense De Hazine, Çoktan Kaybolmuştur

1963 yılında, İngiliz arkeoloğu Mellaart’ın adı, Dorak Hazinesi Skandalı’na karışmıştır.

Dahası, İngiliz arkeoloğu, Türk makamlarına bilgi vermekten de kaçınmıştır.

Dolayısıyla, Çatalhöyük kazısı durdurulmuştur.

Mellaart, 1964 yılında, Dorak Hazinesi’ne kaçak kazılarda bulunulduğunu; kendisinin ise, bu buluntuları gördüğünü fakat ne olduklarını bilmediğini ileri sürmüştür.

Böylesine bir iddiada bulunmuştur.

Ne var ki; Dorak Hazinesi’ne ilişkin ilk bilgiler, Mellaart’tan kaynaklanmaktadır.

Aynı şekilde, hazinede ele geçen zengin arkeolojik buluntular da tamamıyla, Mellaart’tan kaynaklanmaktadır.

Peki Ya, Bu Buluntular Nedir?

Dorak Hazinesi’ne ilişkin arkeolojik buluntular, üstün işçilikle işlenmiş heykelciklerdir.

Ki; tüm bu küçük heykeller, birer metaldir.

Ayrıca, çok fazla sayıda, altın ve gümüş silah bulunmuştur.

Bunun dışında, mobilya ve yer döşemesi parçalarıyla, çanak çömlek de Dorak Hazinesi’ne ait diğer arkeolojik buluntulardır.

Bu bağlamda, Dorak Hazinesi’ndeki buluntuları, Mellaart’ın ele geçirdiği çıkarımında bulunulabilir.

 

   

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri