1 Kasım’da tek başına iktidar var mı?

.

12 Gün sonra sandık başına giderek tercih edeceğimiz bir siyasal partiye oy vereceğiz.

7 Haziran Genel Seçimlerinin bir tekrarı olarak gördüğüm bu seçimde Kahramanmaraş’ta sonucun 6-1-1 gibi olacağını öngörüyorum. Tabii bu sonuca neredeyse seçime katılan bütün partiler itiraz edecektir. Ama ben büyük fotoğrafı böyle okuyorum.

Nitekim 7 Haziran seçimleri öncesinde 2 Haziran tarihinde sonucun 6-2 olacağını ve CHP’nin milletvekili çıkartamayacağını yazdığımızda da bu eleştirileri almıştık.

Türkiye’nin dört bir yanında meslektaşlarımız var. Bu insanlarla yaptığımız görüşmelerde ortaya konulan iki önemli gerekçe var. Bu da Ak Parti ile CHP’nin oylarını artırırken diğer iki partinin oylarının düştüğü yönünde.

Vatandaşın bu eğilimine baktığımızda sosyolojik olarak; seçmen tek başına iktidar istiyor diye bir sonuca gidebiliriz.

12 Eylül sonrasının Türkiye’sine baktığımızda tek başına iktidar olunan dönemlerde hizmetlerin daha yoğun verildiğini söyleyebiliriz. Bizim siyasi düşüncelerimiz, beklentilerimiz, kültürel derinliğimiz koalisyon kültürüne uzaktır.

Nitekim insanlar istikrarsız dönemlerde birikimlerinin ellerinden kayıp gittiğini de çok iyi biliyorlar.

Hani bir zamanlar merhum Özal; “Türkiye’de 2.5 parti kalacak!” şeklinde bir söz etmişti.

Şimdi o sürece doğru gidiyoruz. Hatırlayacağınız gibi ABD’de iki büyük parti vardır. Bunlar Demokratlar ve Cumhuriyetçiler olarak kendini ifade ederler. Bu iki partiden Başkan seçilir.

Türkiye belki de 2019 seçimlerine girerken vatandaş sadece Başkanlık seçimi için oy kullanacaktır.

Türkiye’de sistem arayışları uzun senelerdir vardır. Türkiye’de sosyal hukuk devletinin inşa edilebilmesi için arayışlar devam ediyor. Bu Başkanlık modeli de olmayabilir. Güçlü parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı ve özgürlükçü sivil bir anayasa ile de bunun sağlanması mümkündür.

Sözün kısası sistem tıkanmıştır. Mevcut parlamenter sistem, siyasi partiler yasası ve seçim yasası değiştirilmelidir. Seçimlerde baraj olması ve mevcut haliyle % 10 barajının korunması bir partinin tek başına iktidar olmasını sağlıyor. Bu da ülkeye istikrar getiriyor. Türkiye’de istikrarın olduğu dönemlerde de aynı oranda ekonomi büyümüştür.

**

Türkiye gibi jeopolitik önemi olan ülkelerde dış güçlerin, uluslarası sermayenin kendine yer ve taban bulabilmesi için maniplasyon yapması, terörü kışkırtması, terör örgütlerine destek vermesi bu coğrafyanın alın yazgısıdır.

SSCB’nin (Sovyetler Birliğinin) dağılması ile birlikte 1990’lardan 2015’lere kadar tek kutuplu bir dünya söz konusuydu. Ancak şimdiki Rusya; Suriye de yaptıkları ile tek kutuplu bir dünya sanki çatırdamaya başladı.

BM’nin varlığının tartışıldığı, Dünya’nın 5’ten büyük olduğunun sık sık dile getirilmesi Dünya sisteminde de değişiklik olacağının ilk işaretleri olarak görülebilir.

Dünya’da siyasal ve sistem noktasında yeni arayışlar olurken bu süreçten Türkiye’nin etkilenmemesi ve yeni sisteme adapte noktasında girişimlerde bulunulmaması sanırım bir saf anlayış olarak çıkar karşımıza.

Yani sözün açıkçası; 1 Kasım seçimlerine giderken bunun sadece bir seçim olduğu ve ülkeyi dört yıllığına yönetme yetkisini bir partiye vermekten ibaret olmadığını anlatmaya çalışıyorum.

**

1 Kasım seçimlerinde tek başına bir partinin iktidar olması, dönüşüm noktasında hızlı ve seri bir dönüşüm yapabilir.

Görünen o ki bu seçimde de tek başına bir iktidar olabilir de olmayabilir de.

Benim için olursa da sürpriz sayılmaz.

Olmazsa da sürpriz sayılmaz.

Çünkü ekonomi de her iki çıkacak sonuca göre kendini planlamış gözüküyor.

Büyük şirketler yatırımlarına hız kesmeden devam ederken, para çıkışı kadar belki de ondan fazla da bu ülkeye para girişi oluyor.

Sonuç ne olursa olsun; ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olsun.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yazarlar Haberleri