Yoldan çıkanı bekleyen muhalefet

Bu kadar stresli bir seçim geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Normal şartlarda, iktidarın stres içinde olması gerek ama stres, iktidar partisinde değil, muhalefette var. Bu da çok ilginç bir süreç geçirdiğimizi gösterir.

Muhalefet, 25 Mart’a kilitlenmişti…

Bir kaset çıkacak, başbakan istifa edecek ve halk oyunu CHP’ye verecek…

Komik elbet ama böyle bir beklenti var.

Hatta bu beklentinin ötesinde, “bütün planlarını buna ayarlamış” gibi bekliyorlar…

Çünkü halka verecek hiçbir şeyleri yok.

Kurulduğu tarihten bu yana halktan alan, halka zulmeden CHP’nin, seçim üzeri, halka vadedeceği hiçbir şey de olamaz.

Nitekim bu seçimde yok…

Ama beklentileri var.

Ergenekon, misyonunu yerine getiremedi…

O kadar darbe planı yaptılar, birisini bile hayata geçiremediler.

Daha önce muhtırayla bu işi kotaracaklardı ama ters tepti.

Ergenekon’a çok güveniyorlardı, umutları suya düştü.

Avukatı oldular, hararetli şekilde savunmaya geçtiler…

Tutmadı…

O zaman Ergenekon’a “cemaat destek verdi” diye veryansın ediyorlardı.

Bütün cemaatçileri düşman biliyorlardı.

Gün oldu, devran döndü, ortak noktada buluştular.

Önce Gezi’de, “bütün illegal örgütlerle” birlikte sokağa döküldüler…

Gezi’nin yolu, iktidara çıkmadı.

Paralel yapı son bir ümitti onlar için…

17 Aralık, “yolsuzluk” kılıfıyla aslında güzel bir bahaneydi.

25 Aralık’ta hükümet düşecek, CHP iktidar olacaktı.

25 Aralık planı, görevden alma ve yer değiştirmeler nedeniyle gerçekleşmedi.

Tarih ertelediler, bilgisayarları sildiler, bilgileri yedeklediler…

MİT tırının durdurulması da, İHH’nın yardımlarının engelleme çabaları da CHP’ye yol, su ve elektrik olarak dönmedi.

Sonra kasetlere ümit bağladılar…

Ahhh, keşke birisi bir yanlış yapsa da, yer yerinden oynasa…

Ne olurdu yani, birisi nefsine yenik düşse…

Şeytanın tuzağı tutsa…

Gönlü kaysa, nefsi oynasa, yüreği kıpırdasa, bir hata yapsa…

25 Mart, büyük bir beklenti getirdi…

Twitter yasaklanınca “yayılması” sorun oldu…

Ama beklenti vardı…

Miting alanlarına sığmayan milleti “montajla” geçiştirmeye, görmemeye çalıştılar ya, İstanbul mitingi kâbuslarını arttırdı.

Ama henüz 25 Mart gelmemişti…

Önceki gece sabaha kadar “de hadi, tuzağa düşen yok mu?” diye tellal birle çağıracaklardı.

Bir ara “kaset duasına” çıkan oldu mu diye merak ettim.

Ama kime dua edeceklerdi, sorun buradaydı…

25 Aralık’ta Defne Samyeli bombasını patlatmak istediler ama “ayıp” etiler…

Samyeli, uzun süre hastalıkla pençeleşmiş ve zalim hastalığı henüz yenmişti…

Bu iftira, onun için pek kolay atlatılacak bir durum değildi.

Ama yaptılar.

Güya Başbakan, Defne Samyeli’yle muta nikâhı kıymışmış…

Kimse yutmadı ve ayıpladılar…

Sonra başka beklentileri vardı; asıl bomba nerede?

Çıkmadı…

Neyse ki 26 Mart vardı.

Olmazsa 27 Mart…

Yoksa 28 Mart…

Hiç olmadı 29 Mart…

30 Mart’ta ise yapacak bir şey yok, bu halkı artık kim tutar?

Böyle bir muhalefetin olması, bir ülke için çok kötüdür.

Bir başkasının “hatasını” bekleyerek, iktidar düşlemek, siyaseten bitmek demektir.

Hani sizin projeleriniz?

Hani sizin partinizin farklılığı?

Alternatifleriniz ne?

Sağlıkta, eğitimde, ekonomide, ulaşımda, demokratikleşmede ve hayatın her alanında AK Parti hükümetinden veya diğer partilerden bir beden üstün yönünüzü ortaya koyacak söylemleriniz nerede?

Siz halkın gönlüne giremeyince, halkın gönlünden birilerinin çıkmasını mı bekleyeceksiniz?

Bir kaset çıkacak, AK Parti sarsılacak ve halk, oyunu CHP’ye verecek.

Belki güzel bir rüya olabilir ama güzel bir gerçek asla olamaz.

İyisi mi siz, halkın gönlünü fethetmeye bakın, gelecek seçime kadar zamanınız çok…

Tweetimden seçmeler

Bir ülkede hükümetin “ahlak dışı” şekilde düşmesini bekleyen muhalefet olduğu müddetçe, milletin iradesi ahlaklı şekilde tecelli etmeye devam edecektir.

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi