Yağcılık, yalakalık ve soytarılık!

Her dönemde, yazının başlığına aldığım bu üç kavram tartışma konusu olmuştur. Sürekli birileri, bir diğerini dışlama adına “yağcı-yalaka veya soytarı” olduğunu söyler ama bunu söyleyenin de yağ yaktığı bir tarafın olması, işin ciddiyetini kaçırır. Hatta bazıları da “kendisine yağ yaktırma” telaşındadır, derdindedir.

Öyleyse nedir bu kavramlar, suçlu sadece yağ yakanlar mıdır, yaktıranlar mıdır, hem yak yaktıranlar, günü geldiğinden soytarıdan daha fazla yağ yakma becerisine sahip midir?

Doğal olarak ortada bir yağ yakma varsa bu kendisinden üstün görülenler içindir. Daha çok da bu sahip olunan/olunacak bir makam veya elde edilen/edilecek bir güce karşı yapılır.

Yağcılık veya yalakalık yapan her devirde bolca bulunacağı gibi “kendisine soytarı arayan” padişah bozmaları da hiç eksik olmaz.

İnsanlar sıkça suçlanır; daha düne kadar falancanın yanındaydın, şimdi ne oldu da buna bu kadar yağ yakıyorsun, el insaf!

İşte anlatmak istediğim asıl sorun da burada başlıyor.

Siyasiler, yöneticiler veya gücü elinde bulunduranlar, yaptıklarının doğru olduğunu söyleyecek insanları etrafında ararlar.

Akşam başını yastığa koyduğunda, “helal be, yine neler becerdim” diyebilmelidir.

Çalsa da bu değişmez, çırpsa da, hak yese de, zulmetse de…

O kendi içini rahatlatma derdindedir.

Çoğunun bedeli bile yok, gönüllü yalakalık yapanlar vardır, bir umut diye bekleyenler vardır, bir gün işine yarayacağından çok emindir.

Veya sadece “onun yanında olmak” başkalarına hava basmak için yeterlidir.

Yağ yakılmayı bekleyense yaptıkları iyi veya kötü işin onaylanmasını istiyordur hepsi o.

Eğer “aykırı” ses çıkmaya başlarsa “yok, bu konuda hata yaptın” derse yeni bir yağcı bulmanın şimdi tam sırasıdır.

Öyleyse saf değiştiren yağcılar değildir.

Dün attığım tweet gibi, yağ yakılmayı bekleyen farklı bir limana demir almak zorunda kalmıştır.

Yağ teknesi boş kalmamalı, farklı teknelerle bir süre daha bu işi götürmelidir.

Masraf çok önemli değil.

Zaten bir kısmı masrafsız yağcıdır.

Arada çıkan masraflar da nasılsa yaptığı kötü işlerden elde edilen kârla kapatılacak kadar basit, bahse konu bile edilmeyecek bir miktardır.

Öyleyse falan gitmiş, filan gelmiş çok önemli değil.

Giden yeni yağlayacak bir limanı bulmakta zorlanmayacak, gelen yeni görevine adapte olmakta bir sıkıntı çekmeyecektir.

Bu anlattıklarım elbette “kötü” olarak tarif edilecek makam ve güç sahipleri içindir.

Yoksa iyi diye bildiklerimizin yıkama ve yağlamaya asla ihtiyaç duymayacakları kesindir.

Ne yazık ki iyilerin yanında da bu tiplere çokça rastlanıyor.

Kimisi yağlı bela olmuş, kimisinin yaktığı yağı fark etmeyecek kadar basiretten yoksundur.

Liderlik, tam da burada başlar.

Etrafınızdaki insanlara iyi bakın.

Size olan sadakatleri, sizin iyi bir şeyler yaptığınızdan mıdır, yoksa iyi kötü fark etmez ne yaparsanız yapın başını emme basma tulumba gibi sallamanın dışında bir de “siz var ya siz” diye başlayıp, övgüler dizen midir?

Yanınızdakiler, hatanızı düzelten midir, yoksa sizi hata üstüne hata yapmanızı sağlayanlar mıdır?

Kendi çıkarını mı düşünmektedir, yoksa milletin refahı önce mi gelmektedir?

Bu ayrımı yapabilmek, liderliğin vasıflarından birisidir.

Peki nedir bu yağcılık, yalakalık ve soytarılık…

Sondan başlayalım…

Soytarı, kişilik sahibi olmayan, sırf sizi güldürme amacı güden, genellikle akıl sağlığı yerinde olmayan tiplerdir.Bunların zararı sadece kendilerine bilinir ama değil, siz de zarar verebilmektedir. Soytarılığı, kendisinin hiç önemsenmemesini sağlar ama bu arada yanınızda bulunması nedeniyle de sizi itibarsızlaştırır.

Yağcı ve yalakalar ise çok zor anlaşılır.

Bunların çoğu zekidir.

Ne yaptığını iyi bilir, nerede ve nasıl etkilerini kullanacağını kimse kestiremez.

Sürekli sizi onaylarlar ama…

Asla hatanızı görmez, sizden daha fazla hatanızı örtmek için akıl almaz çareler üretirler…

Ve siz, bulunduğunuz güç durumdan kurtulduğunuzu sanırken, o yükünü tutmuş olarak başka sağılacak inek ararlar…

Çünkü yağcı ve yalakaların esas amacı, sağılacak birisinin peşi sıra gözünü karartarak gitmesidir.

Sizin kim olduğunuzun önemi yok, ürün veren makamınız ve gücünüz olsun yeterlidir…

Hem yağcı ve yalakalar, umut veren yerlerde bulunur, umutsuz yerlerde değil…

Tweetimden seçmeler

“Adam, adam ama pehlivan başka adam” derdi eskiler. Ne güzel adamlık tarifi!

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi