Uluslararası Terör Örgütleri -6 "FETÖ"

Polis Akademisi II. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu Raporu: “Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye için en önemli güvenlik sorunlarının başında, belki de nevi şahsına münhasır yapısından dolayı en başında gelmektedir. Şüphesiz her terör örgütü Türkiye için tehdittir ancak FETÖ’nün güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik öğeleri içinde barındırması, ezoterik kültist bir yapısı olması, üyelerinin kendilerini terör örgütüne adama seviyeleri, takiyye yaparak kripto elemanlar olarak uyuyan hücrelere dönüşmeleri, kendi çıkarları için diğer tüm terör örgütler ya da yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği yapabilmeleri ve kısaca amaca ulaşmak için her yolu mubah saymalarından dolayı en büyük ve önemli tehlike olduğunu söylemek mümkündür.”

“FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletlerarası ilişkileri etkileyen Yeni Nesil Bir Terör Örgütüdür. Zira FETÖ, uluslararası alanda faaliyet halinde olan diğer terör örgütlerinin radikalleşme süreçlerinden ciddi farklılık göstermektedir; 30 yılı aşkın bir zaman diliminde radikalleşme süreci olan FETÖ yapısı modern kültist radikalleşmenin, günümüzdeki en son, en kanlı ve en küresel yapısını oluşturmaktadır. Ne var ki, FETÖ kendisini başarılı bir şekilde “dinler arası diyalog” ya da “eğitim/yardım hareketi” olarak göstererek uluslararası terör ve suç örgütü kimliğini maskelemektedir. Böylece esas faaliyetlerini gizleyen ve buna paralel kendisini olduğundan farklı olarak tanıtan FETÖ, farklı alanlarda kolayca illegal faaliyetler yürütmekte ve uluslararası istihbarat örgütlerinin aparatı olarak hareket ederek çıkar sağlayabilmektedir. Bu yönüyle FETÖ kullandığı yöntem ve stratejiler marifetiyle faaliyet gösterdiği ülkeleri içeriden zayıflatarak dışarıya karşı savunmasız hale getirebilmektir. Buradan hareketle, FETÖ’nün küresel tehdit potansiyeli dikkate alındığında sadece Türkiye için değil, faaliyet halinde olduğu tüm ülkeler için de tehdit oluşturduğu açıktır.”  

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Fetullah Gülen'in öz geçmişi ve faaliyetlerine yer verilen, bu kişinin görünen ve örtülü olmak üzere iki temel amacı bulunduğu anlatılan fezlekede, "Örgüt tabanına 'İlay-ı Kelimetullah' gayesi ile hareket edildiği, Türkiye ve Türk coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirme arzusunda olunduğu vurgusu yapılmakta ise de asıl amacın Türkiye'de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek ve aynı zamanda uluslararası düzeyde büyük ve etkili bir siyasi ve ekonomik güç haline gelmek olduğu söylenmiştir.  

Gülen'in ilk etapta devlete karşı savaş vererek hedeflere ulaşmanın yıpratıcı  olacağını teşhis ettiği ve bu nedenle mevcut sistemi yıkmak yerine, devlet modeline uygun bir örgütlenmeyle devlete alternatif bir sistem kurmayı hedeflediği belirtilerek, kamuoyunda örgüt için daha çok "paralel devlet yapılanması" ve "F tipi örgüt" kavramlarının kullanılmasının temel nedeninin de bu olduğu öne sürüldü.

Fezlekede devamla; Gülen liderliğindeki örgütün bilinen yasa dışı örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapılanması bulunduğu, ona doğrudan bağlı "Tayin Heyeti", "İstişare Kurulu", "Mollalar Grubu" ve "Meclis" olarak adlandırılan birimlerin yer aldığı, örgütün üst organlar olarak bu birimler tarafından idare edildiği aktarılan fezlekede, "Meclis'te alınan kararlar, meclis üyesi olan örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt birimlere kadar iletilmektedir.  Bu talimatlar hiyerarşi içerisinde yer alan 'dünya imamı, coğrafi bölge imamı, ülke imamı, bölge imamı, il imamı, ilçe imamı, semt imamı, mahalle imamı, ev imamı, serrehberler, belletmenler, öğrenci ve cemaat mensupları' tarafından gizliliğe, istihbarata ve sır saklamaya özen gösterilerek koşulsuzca yerine getirilmektedir. Ayrıca örgütün mali kaynaklarının ne şekilde kullanılacağını 'mütevelli heyeti' belirlemektedir" ifadeleri kullanılmıştır.

FETULLAH GÜLEN :

Örgütün kurucusu ve lideri olan Fetullah Gülen 27 Nisan 1941 tarihinde Erzurum’un Pasinler ilçesinin Korucuk köyünde doğmuştur. Gülen'in babası Ramiz Gülen cami imamı, annesi Refia Gülen ev hanımıdır. Fetullah Gülen, altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisidir. Ama  Fetullah Gülen 10 Kasım 1938 doğumlu olduğunu iddia eder. İddiasının temelinde de kendini Mustafa Kemal’le mukayese etmesi vardır. Buna göre Türkiye’deki dînî hayatı ifsad eden Mustafa Kemal ölür ölmez, dînî hayatı irşad edecek olan kurtarıcı, yani Gülen imajı  doğmuştur.

Gülen 17 yaşındayken, Mehmet Kırkıncı Hoca’nın davetiyle Erzurum'a gelen Said Nursi'nin talebeleri ile tanışmış ve Risale-i Nur derslerine katılmaya başlamıştır.

Gülen’in tartışmalı “Nurculuğu” böylelikle Edirne’ye gittiğinde umduğunu bulamaz, Kırklareli’ne geçer. Dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür ona sahip çıkar. Nurettin Veren’le 1966 yılında İzmir’deki Kestanepazarı Camii’nde tanışırlar. İzmir’de camide vaaz ederken ihtiyaç sahibi talebeler için cemaatten yardım talep eder. Bu talebeler için ev açar. 1970’te bu evlerin sayısı 10-12’yi bulur. Bunlara IŞIK EVİ denmektedir. Gülen, IŞIK EVLERİ’nde disiplini sağlamak için 18 maddelik bir yemin listesi hazırlar. İlk sıraya kendine biat edilmesi maddesini koymuştur ama sonra o maddede ismini karalayıp yerine Kur’an yazar. Civardakiler Gülen’in örgütlenmesinden rahatsız olur ve Gülen o çevreyi terk eder. Nefi Akyazılı isimli bir kimse Gülen’e boş bir arazi tahsis eder. 1972’de bir yurt inşaatına başlarlar ve 1977’de yurt biter. Yurt başta bir dernek adı altında kurulmuştur ama sonradan ihtilal zamanında daha emniyetli olur diye vakıf statüsüne geçer. Adı da Akyazılı Vakfı olur. Ege’de bu yurtların sayısı zamanla artar. Gülen cemaati “dînî” bir cemaat olması sebebiyle 12 Eylül (1980) darbesinden sonra sıkı takibe alındı.

Gülen 7 sene boyunca duvar ilanlarıyla arandı, ülke içinde kaçak hayatı yaşadı. Nurettin Veren’in anlattığına göre Gülen kaçtığı zamanlarda kendini gıda uzmanı Abdullah olarak tanıtıyordu. Gülen’in okullarda Mustafa Kemal büstü bulunması sebebiyle okul kurma fikrine soğuk bakmasına rağmen 1982’de Yamanlar Koleji kuruldu. Okulun başına İzmir’in emekli il milli eğitim müdür Sami Yıldırım (Sezen Aksu’nun babası) getirildi. Amaç dindar okul imajını kırmaktı. 1986’da Zaman gazetesi kuruldu ve 1987 yılında Gülen’ciler gazeteyi kuran ekibi tasfiye edip gazeteyi ele geçirdi. 1993’te STV kurulur. 1994’te Cihan Haber ajansı kurulur.

Fetullah Gülen liderliğindeki yapılanma, 2013 yılı sonlarına kadar başta “Cemaat” ve “Gülen Cemaati” olmak üzere, “Fetullah Gülen Cemaati”, “Fetullahçı Yapılanma”, “Fetullah Gülen Örgütü”, “Camia”, “Hizmet Hareketi”, “Gönüllüler Hareketi” vb. ifadelerle anılmıştır. 2013 yılında hükümete karşı tertip edilen 17-25 Aralık yargısal darbe girişiminin ardından ise yapılanmanın özüne, maksadına, karakteristiğine ve eylemlerine daha uygun analitik ve teknik tanım ve ifadeler kullanıma sokulmuş ve “Paralel Devlet Yapılanması (PDY)” ve “Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” olarak anılmaya başlanmıştır.  

Özellikle son 10 yılda, örgütün gizli amacına adanmış hakim, savcı ve emniyet mensuplarıyla, kendilerine engel gördükleri çok sayıda askeri, polisi, bürokratı, gazeteciyi, akademisyeni ve yazarı uydurma delillerle ağır hapis cezalarına mahkum ettirmişlerdir. Böylelikle devletin bütün makamlarını ele geçirmeyi amaçlamışlardır.

Sistemi ele geçirmek için artık yeterince güçlü olduğunu düşünen FETÖ ilk darbe girişimini Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Kürt Sorununun çözümü için yürüttüğü çalışmaları gerekçe göstererek yapmaya kalkmıştır. 17-25 Aralık 2013’te ikinci darbe denemesinde uydurma yolsuzluk iddialarıyla hükümet üyelerini tutuklama girişiminde bulunmuştur. Kendisini barışçıl dini bir hareket gibi gösteren ve hoşgörü, diyalog gibi kavramları kullanan FETÖ, hiçbir şekilde o alanlarda kalmayıp güvenlik, yargı ve istihbarat alanlarında kadrolaşıp yasa dışı faaliyetlerde bulunmaktadır.

Fetullah Gülen’i ve takipçilerini gerek maddi gerekse de psikolojik ve sosyolojik olarak özel bir konuma, fakat aynı zamanda bir o kadar patolojik, kibirli ve sorunlu bir konuma getirmiştir: Örgüt kendisini “Hizmet” için “Seçilmiş” kişiler topluluğu ve Gülen’i de “Kurtarıcı Mehdi” olarak konumlandırmıştır.

15 TEMMUZ 2016 Darbe Girişimi:  

Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde ordu içerisinde ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan Fetullah Gülen’in liderliğini yaptığı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ye bağlı bir grup tarafından, TSK içindeki mensupları öncülüğünde askeri darbe girişiminde bulunulmuştur. 241 kişinin hayatını kaybettiği belirlenen darbe girişimi milletimizin insanlığa örnek direnişi ve devletin diğer unsurlarının karşı koymasıyla başarısızlığa uğratılmıştır.  

Temmuz 2016 tarihinde ordu içerisinde örgütlenmiş olan FETÖ, savaş uçakları, helikopter ve tanklarla kanlı ve çılgın yeni bir darbe girişiminde bulunmuştur. Sokakta darbeye karşı çıkan vatandaşların üzerine tankları sürmüştür. Ankara ve İstanbul’da, Cumhurbaşkanlığı, parlamento, emniyet ve kamu binaları ile darbeye karşı çıkan insanları savaş uçaklarıyla bombalayan FETÖ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da suikast girişiminde bulunmuştur. Darbe girişimi halkın ve devletin diğer unsurlarının karşı koymasıyla başarısız olmuştur. Darbe girişimi sırasında 173 sivil, 62 polis ve 5 asker hayatını kaybetmiştir. Darbecilerin saldırısında ayrıca 1491 kişi de yaralanmıştır. Darbe girişimi başarılı olsaydı, binlerce masum insan hayatını kaybetmiş, demokrasi ve özgürlükler ortadan kaldırılmış ve Fetullah Gülen’in sapkın dini görüşleri ekseninde askeri bir diktatörlük kurulmuş olacaktı. Bu çağ dışı darbe girişimine farklı düşünceden toplumun bütün kesimleri; siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, medya ve iş dünyası şiddetle karşı koymuşlardır. Gelinen noktada kanlı darbe girişimi bastırılmış, devlet kurumları büyük oranda olağan işleyişine dönmüştür.

FETÖ sadece Türkiye İçin mi tehlikeli?   

Son darbe girişiminde görüldüğü gibi sapkın bir dini inanışa dayanarak askeri bir diktatörlük kurmak isteyen FETÖ, amacına ulaşmak için hiçbir sınır, ilke ve kural tanımamaktadır. 15 Temmuz’daki girişimde silahsız masum insanları doğrudan öldürmeye yönelik saldırılarda bulunmuştur. Diyalog, hoşgörü gibi kavramları kullanan örgüt, bir STK/hareketin hiçbir şekilde ilişkisinin olmaması gereken stratejik alanlarda örgütlenmektedir. Uzun yıllara dayalı aldıkları eğitim ve öğrendikleri yöntemlerle kendilerini gizlemekte ve yaptıklarını hiçbir şekilde sahiplenmemektedirler. Örgüt, gizli sapkın dini anlayışı, gizli ajandası, amaca ulaşmak için her türlü yöntemi kullanabilmesi nedeniyle sadece Türkiye için değil faaliyet gösterdikleri bütün ülkelerde devletler ve insanlık için bir tehdittir. Örgüt, çalışma yaptığı ülkelerde, Türkiye’de daha önce izlediği stratejinin oldukça benzerini izlemekte, şimdilik kitlelere şirin görünecek faaliyetler gerçekleştirmektedir.  

ÖZETLE: FETÖ, CIA projesidir. Teşkilatlanması Mason localarına benzetilmiştir. Alt tabakası ibadet, ortası ticaret ve üst tabakasının ihanet ettiği ispatlanmıştır. Amerika'nın FETÖ'den vazgeçmesi ve örgütün lideri Fetullah Gülen'i iade etmesi pek mümkün görünmüyor. FETÖ liderini Türkiye’ye getirtip yargılamak için Adalet ve Dışişleri Bakanlığımız yoğun bir faaliyet yürütüyor. ABD yetkilileri, ilk başlarda, “Fetullah Gülen’in darbeci olduğuna ilişkin elinizde inandırıcı belge var mı?” diyorlardı. Kaç yıldır ABD’ye “inandırıcı belge” sunuluyor. Bugüne kadar ABD’ye gönderilen mahkeme kaydı ve belgenin miktarı 90 koliyi geçti.

Bütün bu verilere göre hala FETÖ’nün terör örgütü olmadığına inanan kimseler vardır. Aynı PKK gibi. Rabbım bizlere sağ duyu ve basiret  versin, düşmanımızı ve dostumuzu iyi tanıtsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer IŞIK Arşivi