A.Süreyya Durna

A.Süreyya Durna

Tutarsızlık Ve Yalan

Dokunuş

Gam değil yarışta geride kalmak,

Mühim olan gönüllerde yer almak,

Durup düşünecek bir konu varsa;

İrtifa kaybedip tümden alçalmak…

                                      A.S.D                        

Nasıl da kandırmışlar milletimizi? Esas kandırmanın da ötesinde, nasıl bir sulta kurmuşlar üzerinde? Nasıl da totaliter biçimde inanmasını ve kabullenmesini sağlamaya çalışmışlar? Korkutarak, yıldırarak, zora ki yönlendirerek, sindirerek ve canından bezdirerek adeta…

       Yerleşmeyen ve yerleşmesini asla istemedikleri “Demokrasi” yalellisiyle…

       Uygulanmayan ve uygulanmasını sadece kendileri için istedikleri “Laikçilik” teranesiyle…

       Sözde ve havada kalan “İnsan Hakları” yutturmacasıyla…

       Güçlülere ve imtiyazlılara işlemeyen “Hak, hukuk, eşitlik” nağmeleriyle…

       Henüz tanışmadığımız ve semtine yaklaştırılmadığımız  “Özgürlük” masalıyla vs.

       Eğer “Sosyal Bilgiler”  kitabında yanlış yazıp, yanlış öğretmedilerse; “Demokrasi” denilen sihirli kelimenin açılımı kısaca: “Halkın kendi kendini yönetme biçimi” şeklindeydi galiba? Yani seçimdi, sandıktı, hür iradeydi esprisi…  Katılımcılıktı, çoğulculuktu, bireysel tercihti, ilericilikti…

       Tamam, iyi, kabul de…

       Öyleyse, halkın kahir ekseriyeti hür iradesini belli bir ölçüde belli bir partiden yana kullandığında, şu kendilerini çok beğenen şom ağızlı demokrasi havarileri(!)nin; “Koyun, bidon kafa, sürü, göbeğini kaşıyan adam” haysiyetsizliğindeki hakaretleri ne peki?

       Aklın, insanlığın, vicdanın, teamülün, saygının, medeniliğin, duvarını yıkacak denli bayağılaşarak; seçimle gelmiş meşru bir hükümeti meşru yollar dururken, çeşitli kumpaslarla ve iğrenç entrikalarla devirmeye yeltenen diğer paralel kulvardaki zübüklerin kalkışması ne o zaman?

       Niçin olgunluk göstermezler ve niçin sandıktan çıkan iradeye boyun eğmezler? Niçin halkın verdiği mesajı bir türlü anlamazlar ve niçin ibret almaya yanaşmazlar? Hukuk çerçevesinde çizilmiş bir seçim süresini niçin beklemezler, niçin mȃkul strateji geliştirmezler?

       Bıraksınlar da toplum karar versin, toplum yargılasın seçtiklerini…

       Görev yüklediklerinin, günahıyla sevabıyla toplum yapsın muhasebesini…

       Toplum gömsün sandığa beğenmediklerini, toplum taçlandırsın sevdiklerini…

       Olması gerekende bu değil mi, sıkça özümsediklerini ve önemsediklerini beyan ettikleri (!) demokrasi kültüründe?

       O halde ne oluyor bunlara?

       Ne çemkirip, zırlıyorlar ikide bir?

       Dolap beygiri gibi ne dönüp duruyorlar bir fasit dairede?

       Tükürdüklerini yalamak, acaba ne zamandan beri adettir aralarında?

       Yetmiş altı milyon ülke insanıyla dalga mı geçiyorlar yoksa?

       Evet, yoksa bunlar, gerçekten de ne dediğini ve ne savunduğunu bilmeyen “eçhel”ler tayfasına mı mensupturlar gönüllü?

       Tabir caizse çaplarının, çarpanla çarpılanla toru topu bumu nitekim?

       Rahmetli Adnan Menderes’i uyduruk yalanlarla, iftiralarla ve bir nevi meslek ittihaz ettikleri cellâtlıkla sehpada sallandırdılar, yetmedi!

       Rahmetli Özal’ın yüzüne kaç kez ölüm fermanı okudular, yetmedi!

       Rahmetli Erbakan Hoca’ya kan kusturdular, yetmedi!

       Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu, kirli ve karanlık yöntemlerle hayattan erken koparttılar, yetmedi!

       Haricen sayısız  “faili meçhul”lere kapı araladılar, yetmedi!

       Şimdi de Recep Tayyip Erdoğan’la yatıp, onunla kalkıyorlar. Adam yeme alışkanlıklarından ve yamyamlıklarından mülhem, azı dişlerinin sızladığını biliyoruz. Nerelerden beslendiklerini, nerelerden direktif aldıklarını biliyoruz. Güç kaynaklarının, esin kaynaklarının, ışınlanmalarının odak noktalarını biliyoruz. Taşıdıkları baş ve beden kendilerinin olsa da, beyinlerinin kumanda merkez operatörlerini biliyoruz.

       Bilmek için illa da “müneccim”liğe gerek yok zaten. Sipariş vazifelerini ağızlarına yüzlerine bulaştırmalarından çok iyi anlamaktayız. Kıytırık eylemlerinden, icra-i faaliyetlerinden, tutsaklıklarından kestirmek zor değil bilcümle zavallılıklarını…  Gayet rahat anlaşılmakta...

        Mevcut yapılarına bakıldığında, görülür ki ancak ruhunu satlığa çıkartanlar böyle aceleci ve sorumsuz davranır. Ancak hoyratlar ve haydutlar böyle şer cephesi oluşturur. Ancak hayattan umudunu kesenler, başkasının yokluğunda varlık ararlar. Kan bürüyen gözlerine “kıymık” batmış galiba ki, seçimlere ramak kala tozutup saldırganlaşıyorlar?

       Peki sizin hak hukuk anlayışınız, demokrasi anlayışınız ve laikçi düşünceniz bu kadar mı bre nadanlar?!. Devşirmelik sermayenizin hepsi bu kadarcık mı, bre kaos bezirganları?!. Vatan sevginizin kat sayısı sadece kargaşadan mı ibaret, söyleyin hele?!.

       Belli ki savunduklarınız, kesinlikle samimiyetten uzak ve külliyen yalandır. Lütfen biraz tutarlılık sergileyerek, barışın kendinizle ve barışın milletle…

       Güven telkin edemiyorsunuz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
A.Süreyya Durna Arşivi