Torpil, Haksızlık Vatandaşa Reva Mı?

İnsan olmakla, elbette eksik yönlerimiz var. Fakat bazen oluyor ki göz göre göre haksızlığa uğruyoruz. Sesimizi duyuracak mercii arıyoruz. Her şikayetimizi mahkemeye götürecek halimiz de yok. İnsan kayırmaları, adama göre muamele ve kılık kıyafete bakma, işe başvuru sırasında torpil, hastanede, bankada, resmi kurumlarda, özel iş yerlerinde torpilsiz iş yapmak neredeyse  mümkün olmuyor.

Adamın yoksa, tanıdığın yoksa, referansın yoksa; iş takibini, alacağını, projeni ve ihtiyacın normal şartlarda karşılanması zordur. Hele makam sahiplerinin sekreterleri bile makam sahibinden havalı, “ Bugün git, yarın gel. Biz sizi ararız. Size dönüş yapacağız.” Derler. Bir iş için kurumdan sıra matikten, sıra alıyorsun. Beklerken torpilliler aradan girip işlerini hallediyorlar. Güvenlik görevlisinden, hademesinden, memurundan hep kayırmaları artık gözler önünde yapılıyor. Şikayetçi olsanız, belki işiniz yapılmaz sekteye uğrar. Müdürüne şikayet etsen, müdür personelini tutar. Kimi kime şikayet edeceksin ki herkes bakar, bir de sana destek değil köstek olurlar.

Bu düzene alışılmış, düzene isyan edeceksin karşında muhatabın yok. Öyle CİMER ile düzelecek değil insaniyet ölüyor. Bazı açık gözlerin kendi şahsi meselesi, toplum meselesinden önce geliyor. Yani küçük bir işimizi yapmak için toplumun hakkını alıyoruz da hiç hesaba çekileceğimiz aklımıza gelmiyor.

Bu ufak gördüğümüz kayırmalar, bazen insanı çileden çıkarıyor. Ne zaman torpilsiz, hakkımıza razı olacağız? Ne zaman bu ülke düzelir? Yaptığımız iyilikten bile menfaat bekler olduk. Millet olarak düzelmek için ne yapmalıyız? Düzen mi bozuk insanlarımız mı bozuk? Düzelmek için ne yapmalıyız? Gerçekten bu torpilli hayattan memnun muyuz?

Yangın çarşıda, işte, evdedir. Daha ötesi içerimizde nefsimizdedir. Her tarafta yetişmiş insan olmaya muhtacız. Ah eğitimsizlik, bir türlü rayına oturmayan eğitim politikaları diyorum.

“Emr-i bil maruf nehyi anil münker” ve “Kader, çabaya bağlıdır.” ayetleri düsturumuz,

 “Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır.” Hadisi Şerif düsturumuz,

 “Adem buğday ben saman, adem yahşi ben yaman” ( Şah-ı Nakşibendi Hazretleri.) düsturumuz,

“Görev istenmez, verilir”  düsturumuz,

 Tasavvuf ta, “Adam yetiştiririz ama yerleştirme bizim işimiz değil” düsturumuz,

İşlerimiz için Allah’tan vesileler aramak düsturumuz,

Her işi ehlinden öğrenmek düsturumuz,

“Önce canım sonra cananım” atasözü düsturumuz, yani kendisini kurtaramayan başkasını kurtaramaz,

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın,

Toplumu, kendinden önce görebilen fedakar insan olabilirsek,

İşte bütün bu düsturları yerli yerinde karıştırmadan yapabilirsek galiba düzeliriz.

Ya Sabır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömer IŞIK Arşivi