Jülide DEMİRTAŞ

Jülide DEMİRTAŞ

Sevdiğim Bu Şehir…

Ne kadar uzun zaman olmuş sevdiğim bu şehri gezmeyeli.

Tarih kokan sokaklarında yürümeyi ve sevdiğim şehir bu İstanbul mudur ? demeyi. Önce Edirnekapı’ya gitmek, şehitliği ziyaret etmek istedim. Metrobüsün hafta sonu daha da kalabalık olduğunu bilmeyen yoktur bu şehirde. Kalabalığa karışıp, yürüyen merdivenlerden tünele indim ve turnikede sıramı bekleyip, İstanbul kartımı basarak geçtim. Yeniden yürüyen merdivenlere binip metrobüse binmek için insanların akımına kapıldım.

Duraktan geçen biraz daha sakini olsun diye beklememe karşın geçen üç metrobüste doluydu. Daha fazla beklemek zaman kaybıydı. Artık gelen ilk metrobüse binmek için durağın en baş kısmına doğru yürümeye başladım.ve gelen metrobüsün orta kapısından bindim. Kalabalıkta bir yer buldum, ayakta gidecektim ama iyi tutunmalıydım ki yeni binenlere ve inenlere engel olmamalıydım. Geçtiğimiz her durakta inende oluyordu binende. Metrobüs kendi özel yolundan gidip geldiği için trafik yoğunluğu onu ilgilendirmiyordu.

Edirnekapı durağına yaklaşınca inmek için kapıya yaklaşıp, düğmeye bastım. Ve durakta benimle birlikte inenler oldu. Ben istikamet şehitlik deyip oraya doğru yöneldim. Arkadaşımla şehitlik girişinde buluşacaktık Çapa’dan gelecekti.Abideye doğru yürüdüm. Bu arada son durağa kadar gitmediğim için iademi almak üzere iade makinesine İstanbul kartımı bastım. İlerlerken Ayşe’yi gördüm. Kırmızı montunu giymişti. Siyah kısa saçları özenle taranmıştı. Kucaklaştık. Şehitlik ikiye ayrılıyordu. Biri yolun sağında diğeri yolun solunda idi. Biz sağdan başladık. Kurtuluş savaşı şehitlerini gezdik, memleketlerini okuduk, dualar ettik. Diğer aile mezarlıkları vardı onların yanından 15 Temmuz şehitlerine yöneldik.

Sonrası yolun karşı tarafında devam eden şehitliğe geçtik. Orada da şehit mezarları vardı. Ve Mehmet Akif Ersoy’un başucunda yazılanları okuduk .Fotoğraflamak istedik ama ,askeri alan olduğu için izin vermediler.

Aşağı doğru indikçe Osmanlı mezarları ve aile kabristanlarını ve yapılan çeşmeleri gezdik. Yine dualarımızı gönderdik. Görevliler vardı temizleyip bakım yapan, selamlaştık.

Edirnekapı’dan karşıya geçip Eyüp minibüslerinin geçtiği durakta bekledik ve minibüse belki de bu ikinci binişim Sevgili İstanbul’da. Ayşe bu konuda benden daha iyi olduğu için yolları da daha iyi biliyor. Birlikte gelen minibüse binip ,Eyüp semtinin yolunu tuttuk. Eyüp Sultan’ın yakınında indik ve türbesini ziyaret ettik. Sonra orada bulunan mezarlıkları gezdik. Ne çok Osmanlı mezarlıkları vardı. Taşları hep aldığı mevkiye göre kavuklu oluyordu. büyüklü küçüklü kavuklar vardı. çocuk mezarları da mevcuttu. Kadın mezarlarında kavuk yoktu ve düz üzerinde arapça yazılar mevcuttu. yeşile boyalı olanlar vardı aralarında. Hiç boyanmamış gri renkte olanlar daha çoktu. Kalabalıktı burası. içeri girenler giremeyenler…

Lakin ziyaretin verdiği bir huzur kaplamıştı ikimizi de. Etrafını gezdik ve yokuş yukarı olan büyük mezarlığa doğru ilerlerken, yol boyunca asılı levhalarda yazılı özlü sözleri okuduk. Her biri ayrı bir tecrübeyi anlatıyordu.

Basamaklardan tırmanarak piyer Loti merdivenlerini tırmanmaya başladık. Özlü sözler devam ediyor, birçok eski mezarlıklar bizi karşılıyordu yol boyunca. Amacımız büyük üstad Necip Fazıl’ı görmek ve bir kahve molası vermekti en tepede.

Necip Fazıl’ın mezarını bulduk. Çok sade ve yalındı. Duamızı ettik. Yanında eşi ve akrabalarınında mezarı bulunuyordu. Ayak ucunda ise  yeni vefat ettiği için  mezarı dahi yapılmamış olan Salih Mirzaoğlu’nun mezarı vardı. Biraz yukarı çıkınca merdivenlerden Mareşal Fevzi Çakmak ve ailesinin mezarlıklarını gördük.

Yorulmuştuk. Yürümek sağlık açsından iyiydi lakin fazla yürüdüğümüz için yorulmuştuk. Oturmak için Piyer Loti’ye çıkmak gerekiyordu.

Tanrım ! Bu ne kalabalık, insanlar birbirine değerek yürüyor. Oturacak yer bulmak çok zor. Yukarı doğru çıktık biraz daha ve en üst basamakta bir boş masa bulduk. Hemen oturduk. Oturduk lakin ne gelen garson var, ne giden garson var.

Bizzat kendimiz siparişimizi vermek için gidip söyledim.

Masamızda oturup muhteşem manzaraya karşı kahvelerimizi içtik. Fotoğraflar çekildik. kabristan ziyaretine birçok insan gelmişti.

Birçok yazar, çizer, kadı, devlet adamı ve daha niceleri… Her yaştan her gruptan insanlar vardı. Onları orada görmek, kalabalığın bu kadar anlamlı olduğu başka yer var mı bilmem. Akrabası olmadığı halde kalkıp gelmiş dua eden insanları gördükçe daha bir anlamlı oluyor gezi.

İniyoruz merdivenlerden. Şöyle bakıyoruz üstadın mezarının başında gençler var. sırayla fotoğraf çekiyorlar. Bu hoşuma gitti doğrusu. Yeni nesil tanıyor yani, duasız bırakmayacak hakkedenleri.

Bazen hiçbir neden yokken kabristanları ziyaret etmek gerektiğine inanlardanım. Bir zamanlar bir hayatları vardı, yaşanmışlıkları vardı ve son bulan yaşamdan geriye bir dikili taş kaldı.

Huzur bulurum ben, düşündürür ve hüzünlenirim. Bu dünyada ne çok şeyi kıymetlendirdiğimize yanarım sonra.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Jülide DEMİRTAŞ Arşivi