NASUH TÖVBESİ

Necati Bey, On beş yıllık polisti. Masanın başında çayını yudumlarken eski günler gözünün önünden film şerdi gibi geçmeye başladı. Lise yıllarında tekvando sporuyla ilgilenmiş, birçok müsabakaya katılmış, şampiyonluklar yaşamış ve siyah kuşak sahibiydi. Liseyi bitirdikten sonra kısa yoldan polis olmaya karar vermişti. Bu sebeple askere gitti. Askerliğini komando olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaptı. Bütün silahları ustalıkla kullanmasını öğrendi, komutanları ve arkadaşları tarafından çok sevildi. Komutanları çavuş olarak askerde kalmasını istediler ama aklında polis olmak vardı. Terhis olduktan sonra polis olmak için müracaat etti. O yıllarda mülakat sınavıyla polis alıyorlardı. Askerliğini komando olarak yaptığı için, boylu poslu, güçlü kuvvetli olması nedeniyle Çevik Kuvvet’e seçildi.

Mahallesinden belli bir sülalenin kızı olan Şükran Hanım’a lise yıllarından beri âşıktı. Necati Bey’in aşkı karşılıksız değildi. Şükran hanım, uzun boylu, beyaz tenli, siyah gözlü, güzel bir kızdı; bakışlarıyla, gülümsemesiyle Necati’ye ümit veriyordu. Şark zorunlu hizmetini tamamladığı yıl evlenmeye karar verdi. Allah’ın emriyle Şükran’ı ailesinden istetti ve iki aile söz kestiler. Bir yıla yakın nişanlı kaldılar. Necati Bey,  yeni görev yeri olan İstanbul’da evini tuttu, ev eşyalarını tamamladı. Nişanlılık döneminde eşini yakından tanına fırsat buldu. Doğru bir karar vermişti çünkü Şükran Hanım ve hareketleriyle, konuşmasıyla, davranışlarıyla asaletini gösteriyordu. Necati Bey’i en çok etkileyen Şükran Hanım’ın simsiyah gözleriydi. Birçok şeyi konuşmadan bakışlarıyla anlatıyordu. Kendisini mutlu ediyordu. Nihayetinde bir yıl sonra geleneklere uygun bir düğünle evlendiler.

Necati Bey’in yeni görev yeri İstanbul Beşiktaş Çevik Kuvvetti. Şükran Hanım’la evliliğinden peş peşe üç çocuğu dünyaya geldi: Aslıhan, Neslihan ve Gökhan. Zaman su gibi akıp geçiyordu. Aslıhan ilkokul üçüncü sınıfa,Neslihan ilkokul birinci sınıfa ,Gökhan anaokuluna gidiyordu.Şükran Hanım  çok mutluydu çünkü Necati Bey, gözünün içine bakıyordu;bir dediğini iki etmiyordu.Çocuklarını çok seviyor,mümkün olduğu ölçüde onlarla vakit geçiriyordu.Çocuklar devlet okuluna gidiyordu,ikisi de sınıf birincisiydi.Necati Bey’in hiç kötü alışkanlığı yoktu.İçkiyi bırakın sporla uğraştığından sigara bile içmiyordu.

Bir gün, bir arkadaşının vesilesiyle zengin bir iş insanının yemeğine davetli gittiler.Lüks bir otelde yemeklerini yediler.Yemek sonunda canlı müzik ve içki ikramı da vardı.Arkadaşları içmeye başladılar,Necati Bey,içki içmeyeceğini söylediği halde ,arkadaşları ısrarcı oldular’’Bir kereden bir şey olmaz,bizi kırma’’…Israrlar neticesinde,  tiksinerek yüzünü buruşturarak bir bardak rakıyı zorlanarak içti. Atalarımız boşuna dememiş’’Kır atan yanında duran ya huyundan ya suyundan…’’Arkadaşları haline gülüyorlardı.Başka bir arkadaşı ‘’Sen meyve suyu iç!.. ‘’diyerek meyve suyuna viski,votka  karıştırarak  Necati Bey’e ikram etti.Onu da yüzünü buruşturarak içti.Başı hafif hafif dönmeye başlamıştı.Alışkan olmadığından sarhoş olmuştu,ne konuştuğunu,ne söylediğini artık bilmiyordu. Ne verirlerse içiyordu.Arkadaşları onun bu haline katıla katıla gülüyordu.Hepsi de sarhoş olmuştu.Emniyetten bir arkadaşlarını çağırdılar.Herkesi evlerine birer birer dağıttılar.Şükran Hanım,kocasını sarhoş görünce çok şaşırdı.Çocuklar da babalarının hastalandığını sandılar.Necati Bey,sündüre sündüre konuşuyor, kendi kendine gülümsüyor.Tuhaf tuhaf hareketler yapıyordu.Yüreği bulanıyor,kusası geliyordu; onu zorlanarak lavaboya götürdü,  kocası içtiklerini birden kustu.Her taraf berbat olmuş,pis  bir koku  bütün evi  yayılmıştı.Şükran Hanım, burnunu kapatarak pislikleri temizledi.Kocasının elini yüzünü yıkadı .Yatağına yatırmasıyla derin bir uykuya daldı.

Necati Bey, uyandığında başında şiddetli bir ağrı vardı.Yaşadıklarını hayal meyal hatırlıyordu.Şükran Hanım,bakışlarıyla kocasının yanlış yaptığını anlatıyordu.Necati Bey,bu simsiyah gözler karşısında eziliyordu:

---Hanım,Surat asma, bir daha olmaz;arkadaşları kıramadım…Yemeğe katılmasam ayıp olurdu.Büyütecek bir şey yok!..

Şükran Hanım, hiçbir şey söylemeden kocasını  sessizce dinledi.İçinden’’İnşallah,böyle bir şey bir daha olmaz .’’diye dua etti.

Necati Bey’in içine şeytan girmişti bir kere.İçkili yemeklere katılmaya devam etti.Evde huzursuzluk başlamıştı.Evin ihtiyaçları tam karşılanmıyordu.Bazı aylar, ev kirasını geciktiriyordu.Bundan dolayı ev sahibi evden çıkmalarını istiyordu.Faturalar zamanında ödenmiyordu.İçkiyle birlikte Necati Bey,kumar oynamaya da başlamıştı.Her seferinde Şükran Hanım’la tartışıyorlar,içki içmeyeceğine, kumar oynamayacağına söz veriyor ama içindeki şeytan onu rahat bırakmıyordu.Bu durum yaklaşık iki yıl sürdü.Bir keresinde gece kulübünde kazanırım ümidiyle kumar oynadı fakat  aldığı maaşının hepsini kaybetti.Karısına ne cevap vereceğini kara kara düşünmeye başladı..Eve geç gidiyor,erken ayrılıyordu.Hanımını da çocukları da ihmal ediyordu.Kendisini uyaran arkadaşlarını da dinlemiyor,onlarla tartışıyordu...Görevini de aksatmaya başlamıştı.Bundan dolayı kınama cezası aldı.Görev yerinde de huzuru kalmamıştı.Emniyet müdürü,emekliliği gelmiş, babacan  ,dürüst,çalışkan,güvenilir bir adamdı.Olaylardan haberdardı.Necati Bey’i yanına çağırdı. Bir baba edasıyla her şeyi eksiksiz anlatmasını istedi.Necati Bey de müdürünü sevdiği ve güvendiği için yaşadıklarını bir bir anlattı.Müdür Bey:

---Evladım Necati,çok yanlışlar yapmışsın!..On iki yıldır İstanbul’da görev yapıyorsun.Şark hizmetini de daha önce yaptığın için Anadolu’da bir ilçeye tayin iste.Atamanın yapılması için ben yardımcı olacağım.İstanbul’da her şey çok pahalı…Attığın her adımda para harcıyorsun .Ev kiraları çok pahalı…Gıda çok pahalı..Yeni görev yerinde  içki ve kumardan uzak durursan, aldığın maaşınla rahat rahat geçinirsin.Huzurlu bir hayatın olur.Hayata pozitif bak,ailenin kıymetini bil,sabret ve haline şükret…

Necati Bey,hürmetle ve  minnetle müdürünün elini öpmek istedi fakat müdür bey elini öptürmedi, sırtını okşayarak onu uğurladı.Necati Bey’in İç Anadolu’da yirmi bin nüfuslu, küçük şirin bir ilçeye tayini çıktı.Şükran Hanım bu tayine çok seviniyordu ama çocuklar çok sevdikleri öğretmenlerinden,arkadaşlarından ayrılacakları için üzülüyorlardı.Karı,koca arasında bir soğukluk vardı ama çocuklara yansıtmamaya çalışıyorlardı…

Çocuklarını, komşularına emanet ederek ilçeye ev tutmaya  gittiler.Dört katlı apartmanın ikici katını-üç artı bir daire- kiraladılar.İstanbul’a göre ev kirası yarı yarıya ucuzdu.Dört katlı apartmanın  sahibi altmış yaşlarında çocuksuz, emekli iki öğretmendi.Ev sahipleri üçüncü katta  oturuyorlardı.Bir hafta sonra eve taşındılar.Necati Bey, emniyete giderek görevine başladı.Çocukların okul nakillerini yaptırdılar.Ev sahipleri Ömer Bey ve Ayşe Hanım yeni kiracılarının taşınmasına yardım etti.Ayşe Hanım,Şükran Hanım’ı ve çocukları çok sevmişti.Şükran Hanım da Ayşe Hanım’a ısınmıştı.

Hayatlarında yeni bir dönem başlamıştı.Necati Bey de hayatına yeni bir sayfa açmak istiyordu.Çocuklar okula yürüyerek gidip geliyorlardı.Anaokulu da evin yakınında yürüme mesafesindeydi.İstanbul’un gürültüsünden,kargaşasından,pahalılığından kurtulmuşlardı.Sakin mutlu bir hayat başlamıştı.Necati Bey, huzur içerisinde emniyete yürüyerek gidip geliyordu.Her şey olağandı.Ömer Bey ve Ayşe Hanım ikisi de emekli sınıf öğretmeni oldukları için çocukların ödevlerine yardımcı oluyorlardı.İkisi de Hacca gidip gelmişlerdi.Mahallede herkes tarafından sevilip sayılan kişilerdi.Komşularının hepsine, maddi manevi yardımcı oluyorlardı.Necati Bey,beş vakit namaz kılmıyordu ama Cuma namazlarını kılıyordu.Şükran Hanım öteden beri ibadetlerini ihmal etmiyordu.Çocuklarına gerekli dini bilgileri veriyordu.Her şey yoluna girmişti.

İlçe Emniyet Müdürü’nün tayini çıkınca bir veda yemeği verilecekti.Yemeğe ilçe Kaymakamı ile birlikte protokol üyelerinin hepsi  katılacaktı.Necati Bey organizasyondan görevliydi.Karayollarının misafirhanesinde yemek verilecekti.Yemekte isteyen kişilere içki ikramı da yapılacaktı.Beklenen gün geldi.Sadece erkek davetlilerin olduğu yemek ikramı başlamadan önce Kaymakam Bey,açış konuşması yaparak başarılı çalışmalarından dolayı, emniyet müdürüne teşekkür etti.Emniyet Müdürü de kısa bir veda konuşması yaparak  başta Kaymakam Bey,Garnizon Komutanı,Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Savcısı olmak üzere, yemeğe katılan daire müdürlerine,kurum amirlerine,basın mensuplarına teşekkür ettikten sonra yemek faslı başladı.Emniyet Müdürü, yemek maslarını dolaşarak kısa sohbetler ediyordu.Bu arada içki servisi de yapılmaya başlamıştı.Necat Bey ,bir yıldan beri yemin ettiği için içki içmiyordu.Eşi Şükran Hanım’a söz vermişti,tövbe etmişti ama İçindeki şeytan kendini rahat koymuyordu.Ortamın cazibesine daha fazla dayanamadı.Kendisine ikram edilen bir kadeh rakıyı sulandırarak içti.Damak tadı gelmişti,yanındaki arkadaşlarının  ısrarıyla ikinci kadehi de  içti… İçmeye devam etti.,.Sarhoş olmuştu artık aklı başında değildi.Tuhaf tuhaf konuşmalar oluyor ,herkes karşılıklı gülüşüyor ve zaman zaman da birbirlerine sarılarak sevgi  ve saygılılarını gösteriyor,kocaman makam sahipleri içkinin etkisiyle adeta çocuk gibi davranıyorlardı.

Vakit gece yarısına yaklaşmıştı,veda yemeğine gelenler ayrılmaya başlamıştı.Sarhoş olanlara, içki içmeyen arkadaşlarına  evlerine gitmede yardımcı oluyordu.Necati Bey’e de bir arkadaşı yardımcı olarak evinin önüne kadar götürdü.Cebinden kapının anahtarını çıkardı.Sessizce eve girecekti ama bir türlü anahtarı kilide takamadı.Bu haliyle karısıyla karşılaşmak istemiyordu.Sonunda kapıyı  açtı  ama karısıyla  karşı karşıyaydı.Şükran Hanım’ın manalı bakışları karşısında erim erim eridi.Hanımı hiç konuşmadan odasın gitti.Kendiside yavaşça salondaki kanepeye uzandı.Sabaha doğru şiddetli bir baş ağrısıyla uyandı.Çocuklar uyanmadan ,elini yüzünü yıkayarak sesizce evden ayrıldı.

Akşama doğru elinde poşetlerle eve döndü.Elindekileri mutfağa bıraktı.Çocuklarla şakalaştı ama eşi kendisiyle  konuşmuyor, yüzüne bile bakmıyordu.Yatak odasında işi olduğunu   söyleyerek salondan ayrıldı. Eşine  duyduğu öfke geçmemişti.Bu vakitte cam silmesi bir bahaneydi.Çocuklar televizyon izlerken kendisi eşinden özür dilemek için yatak odasına girdi.Pişman olduğunu söyleyerek özür diledi ama hanımı yüzüne bile bakmıyordu.Elinden tutmak, konuşmak istiyordu.Eşi ani bir hareketle ondan uzaklaşmak için adımını hızlıca atınca, ıslak olan muşambadan dolayı ayağı kaydı,başını kenarda duran  çeyiz sandığına çarparak yere düştü.Her şey  bir anda olmuştu.Çocuklar gürültüye geldiklerinde Şükran Hanım bayılmıştı.Necati Bey hemen müdahele etti ,kolonya koklattılar,yüzünü soğuk su ile yıkadılar.Şükran Hanım, yavaş yavaş kendine geldi.Ayağı kaydığı için düştüğünü söyledi.Biraz sonra kafasının arka kısmında bir kanama olduğunu gördüler.Necati Bey acile gitmek için hanımına ısrar ettiyse de eşi gitmek istemiyordu.Necati Bey,Aslıhan’dan ev sahipleri Ayşe Hanım’ı çağırmasını istedi.Ayşe Hanım ,Şükran Hanım’ın başını kontrol etti,başı ceviz sandığının sivri köşesine gelmiş ,kanıyordu.Vakit kaybetmeden Ömer Bey’in arabasıyla hastane aciline gittiler.Acildeki doktor muayene ettikten sonra ,her ihtimale karşı başının röntgen filminin çekilmesini istedi.Acilde Şükran Hanım’ın başına beş dikiş atıldı,kanama durmuştu,hemşire doktorun söylediği bir iğneyi yaptı.Röntgen filmi çıkmıştı,Doktor, röntgen filmini dikkatlice inceledikten sonra,kafada çatlak olduğunu söyledi.Bundan dolayı, bu gece hastanın müşahede altında tutulacağını söyledi.Hastanın uyumaması için yanında bir  yakınının bulunmasını  söyledi.Necati Bey, moralmen çökmüştü,canı çok sıkılıyordu.Bütün bu olanların sorumlusu olarak kendisini suçluyordu.Ömer Bey eve döndü.Necati Bey hanımını uyutmamak için durmadan konuşuyor,ondan tekrar tekrar özür diliyordu.Eşinin de kendisiyle konuşmasını, kendisine kızmasını istiyor ama Şükran Hanım donuk gözlerle ona bakıyor,konuşmoyor;sadece sessizce dinliyordu.Necati Bey,özellikle de bulantısının olup olmadığını sık sık soruyordu.Ertesi gün olduğunda Şükran Hanım’ın durumu daha iyiydi.Doktor ,hastasını tekrar muayene etti,birtakım sorular sorduktan sonra,reçete yazarak taburcu etti.En az bir hafta hiçbir iş yapmadan evde dinlemesini ,iyi bakılmasını,stresten uzak durmasını  tavsiye etti.Kafadaki çatlağın da zaman içerisinde kaynayacağını söyledi.

Eve geldiklerinde çocuklar,annelerine sevinçle sarıldılar.Ev sahipleri Ayşe Hanım ve Ömer Bey de geçmiş olsun ziyareti için eve geldi.Ayşe Hanım, getirdiği dolma tenceresini mutfağa bıraktı.Canın istediği bir yemek olursa yapacağını söyledi.Şükran Hanım,ev sahiplerine teşekkür etti.İyi olduğunu ağrısının olmadığını söyledi.

Necati Bey,Ayşe Hanım ve Ömer Bey’in  yanında, karısında özür dileyerek bir an önce barışmak istiyordu.Bu fırsatı kaçırmak istemiyordu.Çünkü Şükran Hanım’ın ok gibi iğneleyen bakışları karşısında eziliyor,dünyası kararıyordu.Ağlamaklı bir sesle konuşmaya başladı:

---Yüce Allah’ın huzurunda,sizlerin şahitliğinde, bundan böyle içki içmeyeceğime, kumar oynamayacağıma,eşimi ve çocuklarımı üzmeyeceğime’’ NASUH TÖVBESİ ‘’ediyorum.Şükran Hanım’dan bu zamana kadar yaptığım hatalar için özür diliyorum…

Eşi ve çocukları daha önce babalarının içki ve kumar konusunda defalarca tövbe ettiğini ama tövbesini hep  bozduğunu biliyorlardı.Fakat ‘’Nasuh Tövbesi’’ni ilk defa duyuyorlar ve anlamını bilmiyorlardı.İmdatlarına Ömer Bey yetişti:

---Nasuh ismi,  Yüce kitabimız Kur’an’ı Kerim’in Tahrim suresinin 8.ayetinde geçmektedir.

Bismillahirrahmanirrahim.

‘’Ey iman edenler!..Nasuh bir tevbe ile(içtenlik ve karlılık içinde)Allah’a tevbe edin.Umulur ki  Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlerine koyar.’’

Peygamber Efendimize(SAV.) bir sahabi ‘’Ey Allah’ın Resulü,Nasuh Tevbesi nedir?diye sormuş.Resulallah şöyle cevap vermiş’’Kişinin yapmış olduğu günaha pişmanlık duyup ve Allah’a özünü arz edip sonra da sütün memeye geri dönmediği gibi günaha dönmemesidir.’’demiş.

Ben  de Necati Bey’in Nasuh Tövbesi’ni bozmayacağına inanıyorum...Size, Mevlana’nın Mesnevi’sinde geçen Nasuh Tövbesi’nin hikayesini anlatayım:

Yıllar önce Nasuh diye bir genç varmış.Nasuh, kadınlar hamamında tellaklık eder,böylece onlara kolaylıkla yaklaşır,dokunur,uygun olanları avlayarak  onları baştan çıkarırmış.Nasuh,yıllarca kadınlar hamamında tellaklık etmiş;kimse onun erkek olduğunun farkına varmamış.Yüzü kadın yüzü gibi tüysüzmüş,bu yüzden erkek hüviyetini rahatlıkla gizlermiş.Çünkü siması kadınsı,sesi kadın sesi gibiymiş.Bu konuda mahir, aranan bir tellakmış.Padişahın kızlarını  bile, hamamda keseler,ovalar ve yıkarmış.Kadınlar gibi çarşaf giyer,peçe takarmış.Şehvetine engel olamayan azgın bir gençmiş.

Aradan zaman geçince Nasuh bu işten pişman olmuş,tövbe etmiş fakat alışkanlığını bırakıp tövbesini tutamamış.Bu defalarca böyle olmuş.Bir gün Nasuh Allah dostu bir adama gitmiş,durumunu anlatmış.

‘’Bana dua et!..’’ diye ricada bulunmuş.Allah’ın o veli kulu da ona dua etmiş.

Nasuh,bir gün yine hamamda her zamanki işini yaparken  Padişahın kızının kıymetli bir incisi kaybolmuş.Bütün kadınlar, inciyi aramaya başlamışlar.Herkesin eşyasını aramak için, hamamın çıkış kapıları kapatılmış.Sonra başlamışlar aramaya fakat inci bir türlü bulunamamış.Bunun üzerine görevliler daha sıkı bir arama başlatmışlar:

----İhtiyar,genç,herkes anadan doğma soyunsun!..Her yeriniz aranacak!...diye  bağırmışlar!..

Nasuh ,korkusundan bir kenara çekilmiş,yüzü sararmış,dudakları titriyormuş…Ölüm korkusu her yanını sarmış.Nihayet foyası meydana çıkacakmış…Kendi kendine:

----Yarabbi! Birçok defalar tövbe ettim ama tövbemi bir türlü tutamadım.Eğer,beni bu beladan rezil,rüsvay olmadan kurtarırsan; söz veriyorum,bütün yaptıklarıma tövbe ettim,demiş.

Görevliler hamamda herkesi sırasıyla kontrol etmeye başlamışlar…Sıra Nasuh’a yaklaşmış.Artık kurtuluşunun olmadığını anlamış… Tam onu arayacakları sırada  ansızın’’İnci bulundu, inci bulundu!..’’ diye bir  ses gelmiş.Artık Nasuh’u aramaya gerek kalmamış.Böylece Nasuh rezil rüsvay  olmaktan,ölümden kurtulmuş.İnci bulunduğu için herkes bayram ediyor,seviniyormuş.Bu sevinç dalgası geçtikten sonra Nasuh’u çağırmışlar:

----Ey mahir tellak!...Padişahın kızı seni çağırıyor,gel,onu kesle,yıka!.. demişler.

Nasuh,bir mazeret uydurarak hamamdan çıkıp gitmiş ve Allah’a şükredip ölünceye kadar  da tövbesini bozmamış

Günler,aylar,yıllar su gibi geçti.Necati Bey’in büyük kızı Aslıhan öğretmen oldu, bir öğretmenle evlendi.Mutlu bir yuva kurdu.Bir oğlu  dünyaya geldi.Necati Bey dede,Şükran Hanım anneanne olmuştu.Mutluluklarına diyecek yoktu. Küçük kızı Neslihan Doktor oldu,küçük oğlu Gökhan  kaliteli bir üniversitenin makine mühendisliği bölümü kazandı.

Necati Bey ,Nasuh  Tövbesi’ni hiç bozmadı.Ailesinin huzuru ve mutluluğu için, bütün zorluklara göğüs gerdi.Hem mahallede hem emniyette sevilip sayıldı.Mesleğinin otuzuncu yılında, kendi isteği ile emekli oldu.Aynı ilçeden güzel bir ev aldı.Şükran Hanım,artık kocasına gülümseyerek tatlı tatlı bakıyor;.ikisi de Allah’a şükrediyordu…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Harun Çitil Arşivi