Ahmet Doğan İLBEY

Ahmet Doğan İLBEY

MÜSLÜMAN HAYÂSIZ SEKÜLER MEKÂNLARDA TÂTİL YAPMAZ

Tâtil, sürdürülen bir işi, bir faaliyeti belli bir süre durdurmak veya ara vermek mânasına gelir. Müslüman kültüründe ve Osmanlı asırlarında hastalık dışında, iştigal edilen işlerden geri kalmak ve tehir etmek mânasına gelen “tâtil” diye bir mefhum yok. Hastalık ve yaşlılık gibi sebeplerden dolayı istirahat vardır.

Avrupa’nın sanayi toplumunda başlayan ve Osmanlı’nın son döneminde toplum bünyemize giren “tâtil-i eşgal”, istenilen ücret ve hakların verilmesi için iş bırakma olarak adlandırılıyordu. Bizim meselemiz ne budur, ne de resmî tatillerdir. Derdimiz seküler mekânlardaki utanç verici tâtil tarzı ve anlayışıdır.

MÜSLÜMANLAR UTANÇ VERİCİ TÂTİL TURİZMİNİN KISKACINDA

Bize ait olmayan birçok âdet gibi, yarı çıplak insanların pespâye bir tarzda cümbür cemaat doluştuğu seküler mekânlarda tâtil yapması Cumhuriyet Batılılaşmasıyla başlamıştır. İnsanlar lâdinî ve gayr-ı ahlâkî “tâtil turizmi” nin bir parçası olmak için koşturuyorlar, yırtınıyorlar. Batılılaşma projesinin bir parçası olarak Türkiye’yi “tâtil cenneti” yapan Kemalist Cumhuriyet düzeninin günahlarından biridir bu… “Tâtil turizmi” nin devlet eliyle teşvik edilmesi “sosyal ve ekonomik” bir projedir. Yüz kızartıcı, yâni seküler mekânlara tâtile koşanların millî hassasiyetleri zayıfladıkça “tâtil turizm” nin patronları şeytanice seviniyorlar.

Batılı insan tâtili “özel hayat” sayar ve ertelenemez bir vecibe olarak görür. Bu mânada tâtil seküler bir tavırdır, yâni İslâmî hayat tarzından tâviz vermektir. Müslümanların, hususen Müslüman Türklerin gayr-ı ahlâkîlik taşıyan seküler tâtil anlayışı ve “özel hayatı” yoktur.

SEKÜLER MEKÂNLARDA TÂTİL MÜSLÜMAN KİMLİĞİNE İHÂNETTİR

Türkiye’nin kıyılarındaki Batı tarzı lâdinî tâtil mekânları yüz kızartıcı yerlerdir. Müslüman toplumun bir kısmı modernlere özenerek, her köşesinden edepsizlik akan bu tâtil mekânlarına akın ediyorlar. Alkolün ve çıplaklığın yaygın olduğu bu hayâsız mekânlarda Müslümanların tâtil yapması eşref-i mahlûkat kimliğine ihânettir. Modernleşmeyi Avrupalılaşmak zanneden güçler seküler hayat tarzını alabildiğine genişletmek için “maksimum tâtil”, “tâtilinizde sınırsız eğlence”, “ Avrupaî tâtil köyleri”, “deniz manzaralı lüks oteller”, “kamplar, plajlar, yüzme havuzları…” gibi ifsad edici reklâmlarla Müslümanları mahremiyet sınırları olmayan tâtile teşvik ediyorlar.

“MODERN İNSANIN İŞİDİR TÂTİL”

Ali Yurtgezen hocanın Semerkand Dergisi/Mayıs 2018 sayısındaki “Tâtilde Huzur Aramak” yazısı tâtil yapmak gafletine düşenleri nâzikâne bir dille uyarıyor: “Tâtilde huzur aranmaz. İnsan kendini tâtil edemez. Tâtil, modern anlayışın belirlediği bir hayat tarzıdır. Fâniliğini unutan, rızâya yabancılaşan, mânevî ve toplum mes’uliyetlerinden kaçan, problemlerin üzerini örten, modern insanın işidir tâtil… Hayatı birbiriyle irtibatsız kompartımanlara ayıran ve insanı ‘makine’ olarak gören modern anlayışın ihtiyaç saydığı tâtil, sanayi inkılâbından sonra Batı’da ortaya çıkan bir kavram. Müslümanlar olarak bizim tâtile değil, ‘şerh-i sadr’ ihsanına ihtiyacımız var. Bunun için Fatiha’daki ‘ihdina’ niyazına samimiyetle devam…” 

TÂTİL “AKLETMEYİ ENGELLEYEN BİR UYUŞTURUCUDUR”

Adı geçen yazıda tâtilin nefsimizi ayartan, hayatımızı yozlaştıran bir uyuşturucu olduğu anlatılıyor: “…Zannedildiği gibi bir dinlenme metodu değil. Mânasını kaybetmiş bir hayatı sorgulama… korkusunun, yâni bir trajedinin bastırılması çabasıdır. İnsanların akletmesini geçici bir süre de olsa engelleyen bir çeşit uyuşturucu sanki. İslâm’da elbette bu mânada bir tâtil yok… ama ‘istirahat’ var… Cuma dahi tâtil değil, bayramdır. Cuma günlerinin tâtil edilmesi, Batı’ya yöneldikten sonradır. Arapça bir kelime olan ‘tâtil’in lügatteki mânalarını dikkate alanlar, bu kavramın insan için kullanıldığında bir tezyifi ifade ettiğini görür. Tâtil, ‘işsiz kalmak, iş görmekten mahrum olmak’ mânasına ‘a-ta-le’ fiilinden türemedir. ‘Kullanılmayan, faydalanılamayan, çalışmaz halde olan’ karşılığı ‘âtıl’ ile ‘tembellik’ demek olan ‘atâlet de aynı kökten gelir. Artık işe yaramadığı için terk edilen nesneler ‘muattal’dır.”

ÖRNEK ŞAHSİYETLER İÇİN TÂTİL YÜZ KIZARTICI FİİLDİR           

Bu yazıya göre, “tâtil yapan” mânasına gelen “muattal” itibarlı bir sıfat değil. Kimliğinden kopuk modern zümreler bu menfî sıfatı zaten taşıyorlar. Esef verici olan, maddiyat sahibi olmuş sonradan görme muhafazakârlar da “muattal” duruma düşüyorlar. Çünkü enerjilerinin ve vakitlerinin çoğunu tâtil yapmakla tüketiyorlar. Kafalarında daima tâtil hesabı var. Müdâvimi oldukları vâkıf ve derneklere uğramaktan geri kalmak istemezler. Fakat akılları hep tâtildedir. Öyleleri var ki, senede birkaç defa seküler deniz sahillerine gidip semirirler ve Müslümanlıklarını zedeleyerek dönerler. Böylesine tâtiller mes’uliyet sahibi örnek şahıslar için yüz kızartıcı fiillerdir.

TÂTİLİN RÛHU VE FİKRİYOKTUR    

  Sözün hatmi; kültür ve medeniyet coğrafyamıza seyahat etmenin seküler tâtille benzerliği yoktur. Tebdil-i mekânda fayda var elbet. Fakat Müslümanca gaye ve usûl ile… Tâtilin rûhu ve fikri yoktur. Tâtilsizlik, Müslümanın ve mes’uliyet sahiplerinin her an yaşadığı bir hâldir. ([email protected])

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İLBEY Arşivi