Asuman SOYDAN ATASAYAR

Asuman SOYDAN ATASAYAR

Maraşlı Senem Ayşe

Ilgıt ılgıt yaramdan kan gidiyor can gidiyor!

Ayağımın altından koskoca vatan gidiyor!

 

“Uy Maraş Maraş da bu nasıl Maraş

Kara gözlerinde yaş, bağrında ataş.”

Ne yapsın Orhan Şaik, neyi yazmalı kalem?

Yetişmiyor ifade, naçar şimdi tüm kelam!

 

Can, namus emniyeti ayaklara düşünce

Milletimi kaplamıştı kara kara düşünce

Toprağımda bunca ecnebinin işi ne?

Ülkem sancı çekerken

Kollarımın bedenimde işi ne?

*

Mondros Mütarekesinden

Bulaşan bir amansız illet ki;

İşgâlin melun yüzü; İngiliz, Fransız, Ermeni

Maraş’ım yolgeçen hanı sanki!

 

Kalmadı yaşanmayan zulüm ve zillet

Çekilecek dert mi bu, bitsin artık rezalet!

Kale’mde salınmayan şanlı al bayrak yoksa,

Maraşlı hazmedemez böyle alçak bir şeyi

“Geleceği olanın göreceği var” deyi!

Bu milleti kolay mı zapt etmek?

Çekti Sütçü İmam tetiği!

Dirayetle şahlanıp sarstılar yer küreyi.

 

Bayrak yoksa can nedir? Düşer bütün değerler

Aşığa Bağdat zor değil, dağı bile delerler

Aşkın gözü kördür ya, Leyla Mecnun misâli

Maşuk yolunda ölmek; vuslat düğün misali!

 

Umudun, imanın, cesaretin gücüyle

Kurtuluşta “biz” olup, yürekten ant içtiler

Ölüm yolunda kenetlenip kol kola

Maraş’lı Mehmetler ve Ayşeler

 

Millî birlik dayanışma ordusundan bir örnek;

Maraş’ın Kahraman Senem Ayşe’si

Kutsal mücadelede kader birliğinin sembolü

Koçyiğit bir annesi.

***

Vurun Maraşlım vurun, namus günüdür!

Atılan her kurşun zilletin ölümüdür!

Her geçen süre aleyhime işliyor

Bunca alçak çizmeler, toprağımı dişliyor

Uçurum sağım solum, arkam önüm

Emir büyük yerden geldi

"Ya istiklâl ya ölüm..!”

***

Koşuyor her diyardan bir öncü

Emsalsiz savunmada ülkenin asal gücü

Ok yaydan çıktı artık, yaşamak haram ona

Çeliğe su verirken, kâbus oldu düşmana.

Teyakkuzda bekleyen istiklâl inancıyla

Şehit olmaya aday, bizde nice yiğit var

 

Hangi kuvvet yıkacak, görsün namussuz işgal

Kadın, erkek et duvar; bulsun nerde geçit var?

Çete olarak harbe katılan Senem Ayşe’ydi,

Erkeğiyle birlikte vuruşarak dişe diş,

Sonucu; diriliş ve silkiniş

 

Vatan sevdası ile uyku nedir unuttu

Attığı her adım, harlı birer umuttu.

Aş pişirip, yara saran, kurşun atan,

Vatan diye çırpınan kadın, gülmek nedir unuttu.

 

Beş günlük canhıraş mücadele ardından

Vurulup alnından koç gibi yatan kocasının

Sürerek kanını gül yüzüne

Ant içerek fırlamıştı deli fişek

İntikam ateşinde pişerek…

Eline geçirdiği silahla gözü kara bir halde

Yaylım ateşiyle saldırdı hain düşman inine

"Haydi ALLAH! Bismillah!”

Vurdu vurdu savurdu

Kurşun bitti…Silah bitti…

Ne yapsın şimdi ?

Çareler aradı silâhlar bulmak için

İntikam ateşinden çabuk kurtulmak için

Israr ile askerden cephane isteyince

Reddettiler ilk önce, onu korumuş olmak için

 

Güneş yükseliyor ülkemize Samsun’dan

Kuvvetleri topluyor Sivas’tan Amasya’dan

Zafer bizim inanın, sevinin ve dayanın

Vahâmete kapılıp, ateşe atlamayın!

-Sen evine git ana, biz ne güne dururuz?

Bu işi bilemezsin, biz sizleri koruruz!

Diyen kocaman yürek, bir vatan evlâdıydı

Kadınların keyf safa sürmesinden yanaydı

 

Senem bu, durur mu?

-Vatan benim içimde, ben vatan değil miyim?

Şehit kanı içerek yanan ben değil miyim?

Paşa bana silâh ver, safahat vakti değil!

Beni bir sına hele zayıf ve cahil miyim?

 

Atışı on ikiden vuran Senem Ayşe’ye

İtiraz edilir mi artık, Paşa hayret içinde:

-Heybetinle karşımda vakurla duransın sen

Deneme atışını tam hedef vuransın sen

Her maharet var sende, bu milletin kadını

Düşmanı örseleyip yolunda yoransın sen!

 

Vurun yiğitlerim sabah yakındır

Sefer var sabahlara bu bir akındır!

Cephaneye kavuşan cesaretin simgesi;

İmha plânı kurdu, ölümlere gülerek

Ermeni’nin evinde saklanan cephaneyi

Uçurmanın uğruna evini yaktı bilerek

 

Onlar, bükülmez çelikten bilek,

Düşmana karanlık dehliz

Sorun bakalım? Kaç bucakmış bu dehliz?

Millî dayanışma ruhu için en güzel örnek

Mezalime adımları, dar etti şükür felek!

 

Şubat’ın On İkisi, Sene Yirmiydi takvim

Pervasızca toprağıma giren hayâsız da kim?

Sütçü İmam silâhından ilk darbeyi alanlar

Toz oldular şehrimden rahatladık nitekim!

Zahmetten rahmet doğdu, kan pahası vatanın

Yatacak yeri olmasın bu ülkeyi satanın!

                      Asuman Soydan

 

*************

Senem Ayşe Gençay (1879-1954)

 

Maraş'ın Fransızlar tarafından işgal edilmesi ve hemen arkasından Maraşlılarla birlikte yaşayan Ermenilerin de Fransızlarla birlikte hareket ederek taşkınlıklar yapmaya başlaması üzerine halk Kuva-i-Milliye anlayışı ile mahalle örgütlenmesine başlamıştır. Bu örgütlenme sürecinde, Senem Ayşe'nin kocası Ramazan da kendisine bağlı aşiret mensupları ile Kümbet ve Kayabaşı mahallerinde çete örgütlenmesi yapmıştır. Harbin beşinci günü Kümbet cephesinde Senem Ayşe’nin kocası Ramazan şehit düşmüştür. Senem Ayşe Kocası Ramazan'ın şehit olduğunu duyunca, göz yaşlarıyla şehit kocasının baş ucuna gelerek, kanını alnına sürmüş ve onun çete kıyafetlerini giyerek silahlı mücadeleye bıraktığı yerden devam etmiştir.

Maraş'ın kurtuluşuna karınca kaderince bir şeyler katıp, vatanı ve namusu için savaşmayı bir görev bilen Senem Ayşe, 1954 yılında Duraklı mahallesindeki evinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Ruhu şâd olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asuman SOYDAN ATASAYAR Arşivi