Ahmet Doğan İLBEY

Ahmet Doğan İLBEY

Maraş Maraş derler de uy amman amman

Birçok türkünün birinci mısraı “Maraş Maraş derler de...” mısraıyla başlar. Bunun sebebi, göçebe ve yerleşik köylümüz için Maraş, medeniyetin ve idarenin merkezidir, yâni bir koca şehirdir. Başına bir sıkıntı geldiğinde çâresini bulmak için yönünü Maraş’a çevirir. Duygularında sitem olduğu gibi, hayranlık ve imrenme de vardır. O bakımdan türkülerinin çoğunda “Maraş Maraş derler de...” mısraı bir girizgâh olarak söylenir.

“Derler de” ifadesinden sonra çeşitli sıfat ve isim getirilmiştir: “Maraş Maraş derler de anam...”, Maraş Maraş derler bir büyük şehir”, “Maraş Maraş derler bu nasıl Maraş”, “Maraş Maraş derler uy amman amman” gibi farklı ifadeler kullanılmıştır. Ayrıca “Al kanlar içinde can veren kardaş” mısraı da birçok Maraş türküsünde tekrarlanır.

Köyünden gelip Maraş’ta şehit düşen bir yiğide yakılan şu Maraş türküsünü dinleyip duygulanmadan Maraşlı olmak mümkün mü? “Maraş Maraş derler de yâr aman aman / Bu nasıl Maraş bu nasıl da Maraş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Kardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim of of / Kalk da kardaş hanemize gidelim / Evimize gidelim yurdumuza gidelim of of.”

VALLAH BİR BEN ÖLMEYİNEN DE GARDAŞ MARAŞ YIKILMAZ

Maraşlı ecdadın yüreğinde olup bitenleri bilmenin bir yolu da türkülerden geçer. Bu türkülerden biri de “Vallah Bir Ben Ölmeyinen Gardaş Maraş Yıkılmaz” adlı türküdür.

Bu türküyü bilmeyen ve uyandırdığı tedaileriyle duygu ve düşünceleri Maraş’ın en az yüz yıl önceki sosyal tarihine kanatlanmayan biri Maraşlı İslâmlardan, yani Maraşlı Türklerden sayılamaz.

Kazancı Bedih’in kendine has uzun havayla söylediği ve güftesinde küçük değişiklikler yapılan bu türkünün yine ilk dört kıtası aynı fakat ikinci kıtası şöyle biter: “Ufak taşınan da uy amman amman bina yapılmaz / Vallah bir ben ölmeyinen gardaş Maraş yıkılmaz / Gardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim / Yollar çamurlu kurusunda gidelim / Lale sümbül büyüsünde gidelim /  Kardaş gidelim ay ay ay.”

Bir başka uyarlamada ise aynı türkünün son iki mısraı şöyle bitiyor: “Bizim eller gırçıllıdır geçilmez / Yollar çamur kurusunda gidelim, burdan gidelim.”

 

Bir asır öncesine gidin ve bir dağ köyünden çâresiz bir hastalıkla yola çıkıp şehr-i Maraş’ın taş döşeli şirin ve asûde sokaklarında şöyle garip ve mahcup bir hâlde dolaşın. Sonra da kendinizi Kâtiphan’da izbe bir odaya zar-zor atın bakalım; içinize nasıl bir türkü doğar? “Maraş’a vardım da sığmadım hana / Doğurmaz olaydın sen beni ana / Kimsem yoktur ki derdime yana / Bize mesken oldu Maraş illeri.”

Türkünün devamında anası dile gelir: “Kömüşlerim gelmiş yağlayamadım / Dikmenin dibinde oturamadım / Gitme Ali’im, dedim getiremedim / Bize mesken oldu Maraş illeri.” 

Ali, öleceğini bile bile çıkmış köyünden. Garip anası da bilmiş onun dermansızlığını ki, “Gitme Ali’im, dedim getiremedim” diye yanıp yakılıyor.

Hâsılı, her memleketin insan hikâyelerini öğrenmenin bir kaynağı olan türkülerde Şehr-i Maraş’ın mâzisindeki insan hikâyelerini de bulabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İLBEY Arşivi