Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Abdulbaki GÜNIŞIĞI

Korucular Vatan Haini Mi?

Hükümet nerede ise on beş yıldır Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde yapılan karakeçili Yörükleri Türkmen şenliğini iptal ettiğini ve bunu da karakeçili Türkmenlerinin istediğini ve sebep olarak ta bu şenliğin bölge insanı üzerindeki etkisinin kışkırtıcılık ve ayırımcılık olarak görüldüğünü, bu hususta Siverek kaymakamlığına  hitaben bizzat karakeçili Yörüklerinin kendi beyanlarının bulunduğunu ve bu beyana dayanarak şenliğin iptal edildiğini ilgililere duyurmuştur. Bu iptal üzerine Karacadağ’da meskun olan ve bir kısmı kurmanca ve bir kısmı da zazaca konuşan oğuz beğdilli boyu Türkanlı oymağı mensubu Türkmenler, kaymakamlıktan bu şenlik ile ilgili olarak ayrılan ödeneğin karacadağ Türkmen derneğine verilerek , bundan sonra bölgenin tamamını içine alan bir Yörük ve Türkmen şenliği için kullanılmasını talep etmişlerdir.Bu talebe turizm bakanlığının ilgili müdürlüğünden, şimdi Türkmenliğin sırası mı, ortalığı karıştırmayın diyerek müsaade edilmemiştir.Bu ifade ile sayın müdürlük önce Kürtçülüğün yapılmasının önemine binaen önceliğin Kürtçülere ve onları kışkırtan ermeni döllerine verildiğini, elimizde kalanlar üzerinde ise ki eğer kalırsa ondan sonra Türklüğe ve Türkmenliğe dair bir şeyler yapılmasına izin verileceğini bizlere öğretmiş oldular. Biz buna ataların yerde kalmayan sözlerinden birisini anladığımızı ifade ile yazalım. Ne demiş atalarımız böyle haller için “ taşları bağlayıp itleri serbest bırakmak” işte tamda bu hal için söylenmiş bir ata sözümüz.

       Bu durumdan azami derecede faydalanan PKK ve onun siyasi uzantıları, Karacadağda meskun doksanın üzerinde köy ve mezrası bulunan , Türkçenin yanında nerede ise seksen yıldır kurmanca ve Zazaca da konuşan, Oğuz Beğdilli boyu Türkan oymağının köylerinin bulunduğu Karacadağın kışlık kayak tesislerinde bundan sonra sürekli ve uluslar arası olmak üzere şenlik ve toplantı yapma kararı almışlar ve valilik ve kaymakamlık, taşları bağlama işini üstlenmiş ve gerisini PKK’lılara havale etmişlerdir. İşte bu aziz Türk milletinin ısırılması için hazırlık çalışmalarının yapılacağı toplantıların ilki bu sene mayıs ayının sonlarında hayata geçirilmiş ve bu toplantıda aziz Türk milletinin vergileri ile kendisine hakaret edilmesine zemin hazırlanmıştır. Taşlar hala tutulmağa ve bunun için Karacadağ da meskun Türkmen köylerine, bayrağımıza ve milliyetimize ne derlerse desinler, sakın hadise çıkarmayınız, sessiz olunuz, ağır olunuz, mümkünse alkışlayınız diye tembih edilmiştir. Aziz Türk milleti bu kabilden nasihatlara alışkındır. Yunanlı, ermeni, rum v.s her türlü terbiyesizliği ve seviyesizliıği yapar, fakat bütün dünya başta hıristiyan dünyası olarak. daima taviz vermesi gereken taraf biz olmamız hususunda kulağımız çekilir, üstü örtülü tehdit ediliriz.  Artı olarak mümkünse üstüne para vermemizde tembih edilir ve çektiğimiz bütün sıkıntılar da kesemize kalır idi. Şimdi bu dünyaya karşı dik durduğumuzu söyleyen ve öylede görünen bir hükümete sahibiz, fakat neden ise kendi içimizde bizi başkaları adına bizi ısıranlara ne zaman taş atmak istesek elimizdeki taşları sakın atmayın diyenlerin galebe çaldığını ve bunun üçüncü köprümüze adını verdiğimiz ve sadece Türkmenlere ve Kıpçaklara galebe çalmak ve onların taşlarını bağlamak görevini başarı ile ifa eden yağuz padişahımızdan beride hep aynı olduğunu görmekteyiz.

          Aziz Türk milleti nankör değildir. Türkistanda, Atayurdumuz da, ceddimiz Bilge kağanın hazinesini ortaya çıkaran ve onu güzel bir şekilde sahiplenen hükümetimizin bu çalışmalarını takdirle takip etmekteyiz. Osmanlı coğrafyamızda aziz ceddimizden kalan eserlerin tamir ve bakımı ile hayata kazandırılmasındaki gayretlerini inkar etmemiz mümkün değildir. Aziz Türk milletinin hayat seviyesinin çıktığı seviyeyi de görmemek için kör olmak lazım. Uzaydaki gururumuzun adının Göktürk olması, atak helikopterimiz ve Altay tankımız ve benzeri eserler yüreğimizin tellerini titretiyor. Bütün bu güzel işler yapılmış olmasa zaten kimseden oy almaları mümkün değildir. Türk milleti maküs talihini değiştireceğine inandığı için bu insanları baş tacı etmedi mi. Başta başbakan olmak üzere aile hayatlarının İslam çizgisinde olması ve güzel emsal teşkil etmelerini aziz millet zaten takdir ediyor. Fakat bütün bu güzel işlerin karşılığı vatanımızın bir kısmında devletin geri çekilip, bir kısım görevlilerimizin sadece taşları tutmak ile yetinip, bu millete kan gibi düşman olanların serbestçe bu boşluğu doldurması olmamalı idi. Adı geçen menfur toplantıda konuşmaları yapan Ahmet Türk ve Altan Tan gibi kişiler, çeçenistanı ve Arnavutluğu misal vererek bu halkların küçük nüfuslarına rağmen devletleri var ve biz kırkmilyon kürdüz( bu nüfus normal yollarla oluşmaz ancak böyle palavralar ile ve Türk milletinin büyük çoğunluğunu kürt göstererek elde edilir.) neden devletimiz yok diyerek neyi hedeflediklerini ve bu hedefleri için bizim paralarımızı nasıl çarçur ettiklerini ve edeceklerini ve bu devletin bekası için canını seve seve veren aziz korucularımızı hedef gösterip herkesin içinde onlara bunlar (korucular) haindir ve bunların bu hainliğinden hesap sorulacaktır diyebilmeleri acaba devlet olmak ile ilgili sıkıntımızın olduğunu göstermez mi? Özellikle Karacadağda ki Türkanlı oymağı mensubu korucuların bu konuşmalara çok içerlediklerini ve bu sözlerin koğuşturma konusu olmasını beklediklerini ifade etmek isterim. Aksi halde bu insanlar ve diğer köylerdeki korucular büyük yara alacak ve Allah korusun böyle benzeri hallerde koruculuk yapacak insan bulamayacağız. Bir insan kendi devletini, namusunu ve bayrağını koruduğu için kendi köyünde ve kendi insanlarının içinde alenen hainlikle itham edilir ve buna savcılarımız müdahale etmez ve bu hal devam eder ise asıl hainlik kimde ve kimler yapıyor diyerek bu devlete olan inançlarını yitirmeleri ve PKK gibi kuruluşların hedeflerinin de bu bölge insanı üzerinde aziz Türk devletinin gölgesinin kalkması ve devlete olan inançlarının yıkılmasını sağlamak değilmidir.

            Barış olsun , kan dursun bunu en çok biz isteriz. Biz biliriz ki barış ortamında daima İslam ve aklı-ı selim galib gelir. Anarşiden kimlerin medet umduğu, bir avuç ağaç bahane edilerek aziz Türk devletine ve millete zarar vermek için hiçbir fırsatı kaçırmayan her türlü Türk(İslam) düşmanlarının gezi parkı meselesi bahane edilerek kalkışma denemeleri yaptığını görmemek için kör olmak lazım.Bu kalkışmaların tek sebebi Türk milletinin kaderine seçimle ve normal yollarla hakim olamayacaklarını bilen azılı İslam düşmanlarının ve onları para ile besleyen tarihi düşmanlarımızın çalışmalarının neticesidir. Türk devletinin palazlandığını ve kendisine lozanda biçilen elbiseyi atmağa başladığını gören ve balık hafızalı olmayan ve bizi bizden daha iyi tanıyan düşmanlarımızın uyumadığını göstermesi bakımından dikkate alınması geren bir kalkışmadır. Fakat bu kalkışmaları bir iç politika çıkışı ve zararsız bir protesto  zan eden ve maalesef Türk milliyetçisi olduğunu söyleyenlerinde sınıfta kaldıkları bir neticeyi doğurması elem verici olmuştur. Bu her sudan sebeple, vatandaşın malına ve canına azami derecede zarar vermeğe çalışan, polisimizi ve askerimizi vuran, devlete zarar versin de nasıl verebilirse versin diye çırpınan, ve kanımızı kene gibi sömüren zihniyetin yanında, sırf iç politik sebeplerle durmağa ve maalesef onları arkalamağa çalışan güya Türk milliyetçisi kişi ve kurumlar sınıfta kalmışlardır. Bu kalkışmanın hükümete değil daima ve daima aziz Türk devletine karşı yapıldığını bilemeyecek kadar iç politika ile gözleri kör olmuş olanlara kimlerin yanında nasıl durduklarını millet sandıkta soracaktır ve sormuştur da.

         Hiçbir Türk Milletiyetçisinin, İslamla kavgalı olanların, yurt dışında tarihi düşmanlarımıza kendi milletini şikayet edenlerin, bayrağımızı her fırsatta yakanların, çeşitli çaputlar ile Lenine ve Staline Allah diyenlerin yanında durma lüksü olamaz. Bu millet bunu af etmez. Muhalefet yanlışın söylenmesi ve doğrunun takdir edilmesi ile olmalıdır. Hükümetin her yaptığına yanlış diyenlerin sözünün bir değerinin olmayacağı aşikardır. Biz doğu ve güneydoğumuz meseleleri ile hükümeti akl-ı selime davet ediyoruz ve Türkmenleri hem yurdumuzda, hem Irak ta ve hem de Suriye de mahzun bırakmayınız. Aksi halde bu Nasrettin hocanın oturduğu dalı kesmesine benzer diyoruz. Gerisi hükümet edenlere kalmış. Vesselam. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulbaki GÜNIŞIĞI Arşivi