Jülide DEMİRTAŞ

Jülide DEMİRTAŞ

KARANTİNAM BİTTİ!..

Dizlerimdeki ağrı hiç geçmeyecek gibi…

Her gün erken saatte kalkıyor, servisin beni aldığı durağa gidiyorum.

Yine öyle bir gündü. Fakat işyerinde huzursuz bir gün geçirip eve geldiğimde dizlerimdeki ağrı nedeniyle kalkmakta zorlandığımı, dirseklerde de aynı ağrı vardı. Ve akşam yemeği ne kadar tatsız tuzsuzdu.

Akşam kahvemi içtim. İyi de kahve hiç kokmuyordu. Hemen kolonya kokladım, sirke derken çamaşır suyu… Hiçbirinin kokusu yoktu. Korkmuştum kendimden.

***

Aslında böylesi bu durumda aramam gerekirdi. Ama kıyamadım çocuklara. Rahatsız etmekte istemedim. Sadece whatsaptan her ikisine de mesaj göndermeyi uygun görmüştüm. Anlattım neler hissedip hissetmediğimi.

Oysa yerimden kalkamıyor, oturamıyor bir yorgunluk bir halsizlik çökmüştü üzerime. Koku ve tada yoktu. Başımda şiddetli bir ağrı ve sesim kısılmıştı.

Mesajı onbir gibi yazdım. Kısa bir süre sonra bana döndüler. Belirtiler Covit-19’ u gösteriyordu. Korkuyordum. Ne yapacağımı bilemez durumda kalakalmıştım bir başıma. Onların benim yanıma gelmesi imkansızdı. Demek bir başıma ölüp gidecektim. Kimselere veda edemeden. Binbir düşünce başıma üşüşüyordu.

***

Test yaptırmak için Prof. Dr. Murat Dilmener Hastanesi’ne gitmeyi düşündük. Hastanenin önünde bitmeyen bir kuyruk olduğunu duyunca özelde test yaptırmanın çaresine baktık. Yakındaki Doğan Hastanesinin yolunu tuttuk.

-Sürüntü testi yaptırmak istiyoruz, dedi oğlum. Gerekli bilgileri verdik. Kimseye yaklaşamıyordum, kimsenin benim yüzümden zarar görmesini de istemiyordum. Kendimi bir vebalı bir hummalıymış gibi hissediyordum. Ne zor bir süreçti Tanrım !...

Sağlık görevlisi, beni penceresi olan bir kulübeye aldı. Elimdeki tüpün kapağını açmamı söyledi. Açtım. İçinden çıkan pamuklu çubuğu kendisine uzatmamı istedi. Uzattım. Ağzımı kocaman açmamı istedi. Aramızda şeffaf bir perde vardı. O perdeden sadece ellerini uzatıyordu sağlık görevlisi. önce gırtlaktan sonra burundan sürüntü aldı. Çubuğu bana uzattı. Tekrar cam tüpe bunu koyup sıkıca kapatmamı istedi. Söylenenleri yaptım. Ve kulübeden çıktım.

Bir iki gün içinde sonuç alabilecektim. Günlerden pazardı. Öğleden önce onbir sularıydı. Eve geldim. Uzandım. Ateşim yoktu ama bu halsizlik benim hareket etme yeteneklerimi kısıtlıyordu. Çalıştığım kurumu aradım. Konuştuklarımı amirim anlamakta zorlanıyordu. Ben bile söylediğim sözcükleri öyle tembelce söylüyordum ki, tıkalı burundan dolayı anlaşılmıyordu. İkinci kez tekrarlıyordum sözlerimi. Nihayet durumum anlaşıldı.

Ertesi gün okuldan aradılar “pozitif”mişim. Hemen e-nabızdan ,e-devletten öğrendim ki covidim. Ne yapacaktım şimdi?...

Öğleden sonra bakanlık ilaç gönderdi. Favira 8+8 doz ile başlayan ilaç geldi. Balkondan sepet salıp öyle aldım. Çocuklarda yemek almış sepeti saldım. Arkadaşım yemek getirmiş sepeti saldım. Kimse kapıya gelemiyordu. Kapıyı da açmıyordum. Taki karşı komşum benim kapımın önüne bir tabure koydu. Oraya yemek bırakıyor, zile basıp kendi dairesine gidip kapıyı kapatıp telefon açıyordu. ”Yemek bıraktım, afiyet olsun” deyip biraz konuşup kapatıyordu.

Evde üçüncü hatta dördüncü gün sıkı takip neticesinde biraz toparlandım. Dışarıdan yemek istemedim. Kendim yaparım dedim. Ufaktan ev işleri yapmaya başladım. Tabi ki bunlar bakanlığın gönderdiği ilaç sayesinde oldu. Vitaminde kullanıyordum.

Sık sık telefon görüşmeleri yapıyor, görüntülü konuşuyordum tanıdıklarla, arkadaşlarla.

Evde yapılacaklar bitti. TV izlemekte istemiyordum. Radyo hayır. Öyleyse bir şeyle meşgul olmak gerekiyordu. Örgü örmek için ip istedim. Youtube dan örgü tariflerine bakarak örgü örmeye başladım. Yazı yazmak, resim yapmak, kitap okumak değildi o anlarda .Meşguliyet gerekiyordu, üretmek, oyalanmak başka şeydi.. Diğer türlü sıkıntı basıyordu. Sıkıntı basınca terleme başlıyordu alnımda.

Sıcak çay çeşitleri içiyor düzenli beslenmeye çalışıyordum. Aile hekimim nihayet onbirinci gün aradı. Çıkabilirsin dedi. İyi de ikinci test olmayacak mıyım? Ya halen bir kırıntı kalmışsa bende?

İki gün ormana gittim erken saatlerde o kadar. sonra iki gün daha çıkmadım evden haftasonu kalabalık olur diye.

İnsanlardan kaçıyorum. Kalabalıklar korkutuyor.

İşin garip tarafı kimden aldığımı nerden aldığımı bilmediğim bu hastalıktan öylesi korunuyordum ki. Nasıl bulaştı anlamıyordum? Çevremde ailemde arkadaşlarımda inanamadı. Ama nasıl bulaş olmuştu?

Onbir gün süren karantinadan sonra çıkabilirsin diyen muhtar bir daha uğramamış ve aramamıştı. Ama aile hekimim bilgilendirdi.

Bu haftada izindeyim.

Haftaya çalışmaya başlayacağım. Ama nasıl? Doğrusu korkuyorum.

Allah cümlemizi korusun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Jülide DEMİRTAŞ Arşivi