Kabına Sığmayan Şehir…

Ticari, ekonomik, finansal, kültürel eğitim ve sosyal açıdan Türkiye'nin en önemli kenti olan İstanbul, nüfus olarak da ülkenin en kalabalık şehri olması nedeniyle yıllardır büyük bir trafik yoğunluğu yaşıyor.

 Evet, İstanbul kabına sığmıyor artık.

Her yer insan seli, her yer araba. Hem yürümekte hem de trafikte kilit noktasına gelmiş durumda. Her ne kadar yollar, köprüler yapılsa da ne yazık ki yeterli değil.

Malum okullar, üniversiteler açıldı. Neredeyse yaz ayına oranla yüzde elli artış oldu. İnsanlar her zorluğa katlanarak yaşamaya çalışıyor. Sokaklarda, caddelerde, her yerde bir olayla karşılaşmamak mümkün değil. İnsanların zor şartların stresi içinde yaşamaktan tahammülleri kalmıyor ve bir kıvılcım yetiyor ortalığın karışması için.

Arabayla en yakın markete gitsen park edecek yer bulmak mümkün değil. Ücretli oto parklarda bile yer bulmak imkansız. Artık ara sokaklarda da saatlik park ücreti olmasına rağmen yer yok. Araban mı var derdin var. Kullanma, araba kapıda dursun; masrafını, vergisini öde ama kullanma, araban var mı var.

İstanbul’da mantar gibi çıkan AVM ler ne yazık ki trafik çilesini son yıllarda iki katına çıkardı. Adım başı AVM var. İnsanların çoğunun boş gezdiği, alım gücünün olmadığını görüyoruz ama yine de orada vakit geçirmek keyifli geliyor. Şiddetle karşıyım aslında bu ortamlara.

 İstanbul’un yazmakla bitmeyen sorunları olmasına rağmen nüfusu hızla artıyor. Gerek yerli gerekse her çeşit milletten yabancı turistler sokakları doldurup taşırıyorlar.

Ben Maltepe’de oturan birisi olmama rağmen Anadolu yakasından, Avrupa yakasına geçmekte eş, dost, akrabaları ziyaret etmekte oldukça zorlanıyorum, hatta gidemiyorum. Artık orası bizim için farklı bir şehir gibi oldu.

Anadolu yakasından, Avrupa yakasına gidiş gelişte inanılmaz zaman kaybı ve stres yaşanırken, çalışanların ve öğrencilerin çilesini dile getirmek mümkün değildir ve ben bu çileden dolayı Avrupa yakasında okuyan oğlum için ev kiralamak zorunda kaldım. Birçok öğrenci artık bunu yapmak zorunda kalıyor. Devlet yurtlarına girmek imkansız. İstanbul dışından gelenler bile sıra beklediği özel yurtlar, çok pahalı olmasına rağmen, ortam olarak çok da sağlıklı değil.

İstanbul’da yaşayarak her gün aslında ne zorluklar çekiyoruz ve biz farkında değiliz, çünkü alışmışız. Ama ileriye doğru, yani yaş aldıkça çok daha zorlanacağımız düşüncesiyle emeklilik dönemini daha sakin, daha rahat yaşayabileceğimiz kasabalara yerleşme hayalini kuruyoruz. Emekliler imkanları varsa daha rahat yaşayacak yerlere yerleşmeli, tıpkı bizim hayalini kurduğumuz gibi.

Kısacası İstanbul’da yaşamanın zor olmasının aklıma gelen en büyük sebeplerini başlık olarak yazmak istiyorum.

1. Trafik.

2. Toplu ulaşım araçlarının yetersizliği.

3. Her geçen gün daha da azalan yeşil alanlar.

4. Kalabalık.

5. Şehrin dört bir yanına yayılan Suriyeliler.

6. Gecekondu mahalleleri.

7. Oldukça itici gözüken yeni konut projeleri.

8. Çirkin bir hal almaya başlayan gökdelenler.

9. Kaos ve kargaşa.

10. Türkiye ortalamasının çok üstünde fiyatlar.

11. Rutubetli ve küçücük evlere anlamsız miktarda kiralar vermek.

12. Tehlikeli sokaklar.

13. Türkiye ortalamasının çok üstünde, yüksek suç oranı.

14. Kar veya yağmur yağdığında hayatın bir çileye dönüşmesi.

15. Deprem riski.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gülser YAMAN Arşivi