Hayata dair “paslaşmalar!”

İnsanoğlunun günlük yaşamı ve yaşama dair kurduğu hayaller ya da planlamalar çoğu kez birbirini tutmaz.

Sabah güne başlarken bu gün şunları şunları yapacağım diye bir plan yaparak işe girişirsiniz. Vakit daha henüz öğle bile olmadan verdiğiniz kararın uygulanması mümkünsüz hale gelmiştir. Ben buna hayatın olağan akışı diyorum.

Geçtiğimiz Cuma günü akşamı kadim dostum Akif Ercan beyin kızının düğünü vardı. Saat 17.00 gibi eve gittim. Düğüne hazırlanmak istiyorum. Bu aralar sağlık sorunları ile uğraşıyorum. Başımın döndüğünü hatırlıyorum. Ve doğal olarak dinlenme sürecine çekildim. Neredeyse 24 saati buldu. Yapılacak bir şey yoktu. Nitekim bir sonraki akşam ise bir akrabamın düğünü vardı ona da gidemedim. Bazen elinde olmadan hayatın doğal akışı içinde mutluluk ya da mutsuzluk yaşayabiliyorsun. Sevgili Akif Ercan kardeşimin bu mutlu gününde yanında yer alamadım. Genç çiftlere ömür boyu mutluluklar dilemekten başka bir şey gelmedi elimden.

Geçen hafta benim için zor geçen bir haftaydı. Israrla art arda gelen ama herkesin her gün başına gelebileceği olağan olaylar kiminde derin iz bırakır kiminde de akşam olunca unutulur. Ben mümkün olduğunca; dün dünde kaldı bu gün yeni şeyler söylemek lazım felsefesine uymaya çalışan bir ruh yapım var. En çok da olumsuz nitelendirdiğim hadiseleri çabuk unutmaya çalışırım. Bazen de bu olumsuz saydığım hadise ruh halimi öyle bir etkiler ki, işinden çıkamayacağımı tahmin ederim. Ve bu beni birkaç gün etkisi altına alır.

Bu gün 30 Ocak 2017 yeni bir haftanın ilk günü. Geçen hafta yaşadıklarımın hep olumlu yanını hatırlamaya çalışarak yeni bir güne, yeni bir haftaya, yeni yeni umutlara merhaba diyerek hayat yolculuğunda bindiğim bu gemide yelken açmak istiyorum. Çünkü bir insanın ömrü kimseye kızmaya, kimseyle kavga edip, düşmanlık kahrı çekmeye yetecek kadar bir zaman dilimi değildir. İnsan yaşadığı yılları göz açıp kapayıncaya kadar hatırlayabilir ve bu birkaç saniyeye sığıyorsa, o zaman bu kadar kısa bir yaşam için kavgaya ne gerek var?

Bu yazıyı siz okumadan biraz önce Sağlıksen İl Başkanı Bünyamin Mutlu Demirci ve Kamusen İl Başkanı Adem Demir’in ninelerinin taziyesine katıldım. İki farklı sendika ama taziye için gelen dostları hep aynı kişiler. Bu manzaradan mutlu oldum. Kavga nereye kadar, hangi sorunu çözmüş ki? O halde sevelim sevilelim.

**

Dedik ya; hayata dair paslaşmalardan bahsediyoruz. O halde ibretlik ve birebir yaşanmış hikaye ile yazıya nokta koyayım.

“Uzaktan akrabayım. 5 erkek 6 da kız kardeş olan bir aile. Ailenin hali vakti yerindedir. Baba ölmeden önce sağlığında çocuklarının miraslarını dağıttı diye biliyorum. Anne bir evde tek başına kalıyor. Şimdi elden ayaktan düştü gibi. Dini bütündür. Annenin yanında çoğunlukla kızları kalıyor. Erkekler bazen gelip bir saat kalıp gidiyorlar. Kızların kocaları bundan şikayetçiler.  Bir yerde karşılaştık. Bana kahırla karışık sitem etti.

Dedi ki: “Ya hısım oğullarının hiç işi bitmiyor. Sanki bizim işimiz yok gibi. Üç kuruş para vererek vicdanlarını rahatlattığını düşünüyorlar. Oysa kaynanam her yanına varmama bana oğullarını soruyor?” Sanırım sorun da burada ya.

Anası yada babası hayatta olan ancak kendilerinin yanında olmayan, evinde bir odasını ana yada babasına veremeyen o insanları bir evde tek başına oturtmaya mecbur bırakan insanlara şunu hatırlatmak istiyorum.

“Beyler baba yada ananıza yaptığınızın aynısını sizde evlatlarınızdan göreceksiniz.”

“Rüzgâr eken fırtına biçer.”

Bu gün genç ve güçlü gününüzde anne-baba, kaynana-kayınbaba gibi büyüklerinize sahip çıkmazsanız, onları koruyup kollamaz iseniz yarın aynı şeyler yaşamadan ölmeyeceksiniz.

O halde günlük hayatınızda onlara yer veriniz!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi