Hakkını Helal Et “ Dr.Bayram Başkonuş” Ağabey

Hoca efendinin, musalla taşında yatan mevta hakkında, cemaate nasıl bilirsiniz? Sualine, her zaman hep bir ağızdan iyi biliriz diye cevap verilir. Cemaat onu tanısa da, tanımasa da, iyi bilse de bilmese de, bazı istisnalar hariç hep iyi biliriz cevabı ile mevtanın huzurunda son helalleşmeler yapılır.

Ancak bazı göçmüşler var ki, hayattayken nasıl güzellik tohumları ekmişlerse son helalleşmeleri de güzel oluyor. Kim bilir nasıl bir iyilik yapmışlarsa son yolculuğunda onu yalnız bırakmıyor. Hoca efendinin musalla taşı önündeki sualinden çok önce, varsa haklar helal ediliyor. O’ndan helallik isteniyor.

Tıpkı dünkü gün ebediyete uğurladığımız Dr. Bayram Başkonuş ağabeyimizin son yolculuğuna uğurlamaya gelen tedavi ettiği hanım hastası gibi;

Ulu cami minaresi dibindeki musalla taşının başına gelip, namaz öncesinde tek başına kalan, mevtanın karşısında tek başına sessizce hıçkırarak “ bizde çok hakkın var Bayram ağabey, hakkını helal et “diye ağlayan, hanım kardeşimizi acaba oraya getiren duygu neydi?  “Beni tedavi ettin, çocuklarımın doğumunu yaptırdın, hakkını helal et Bayram ağabey” diye hıçkıran hanımı Ulu camiye getiren neydi?  

Tıpkı Ulu camide musalla taşına ağlayarak helallik istemeye gelen hanım gibi, Kahramanmaraş’ta tedavi ettiği nice hastalar ve doğum yaptırdığı hanımlar vardı.

O fakir babası olarak bilinirdi, yardımseverliği ile tanınırdı. Yıllarca Avrupa’da kaldı orada ihtisasını yaptı, fakat memleketini unutmadı. Akrabalarını unutmadı, doğduğu köyü unutmadı.  Arkadaşlarını, çevresini unutmadı. Kibir diye bir şey Bayram ağabeyin yanından hiç geçmedi. O samimi ve içten haliyle hastalarına hep güven verdi. Onların sırdaşı oldu. Kısacası herkesin, her Kahramanmaraşlının Bayram ağabeyisi oldu.

Allah onu evlat sahibi etmeyi nasip etmedi ama; O’nun doğumuna vesile olduğu nice kızları ve oğulları vardı. Onların çoğu şimdi büyüdüler hatta evlendiler. Fakat hiçbir zaman Bayram ağabeylerini unutmadılar. Her bayram gününde, bayram ağabeylerinin evini bayram yerine çevirdiler. En yakın akrabaları gibi, bir baba gibi, bayram ağabeylerinin ellerini öpmeye geldiler. Helalliklerini o bayram günlerinde istediler.

Her dünyaya gelen fani gibi, Bayram beyde fani idi. Baki olan Allah idi. Doktordu fakat o’da bir tabibe muhtaçtı. Tıpkı hüzzam şarkının güftekarı, Dr. Rahmi Duman’ın dediği gibi;

Türlü derde ben deva buldum elimle çok zaman 
Kimse bilmez bir tabibe ben de muhtacım bugün 
Anlatılmaz anlaşılmaz, hal hazin, mevsim hazan 
Nevcihan masum melekten pir tacı bugün

Uzun süre sebebler dünyasında hastalıklarla mücadele etti. Fakat “ Ecel birdir tegayyür etmez.” Düsturunca, O’da bu dünyadan yaptığı güzelliklerle, ektiği iyiliklerle göçtü gitti.

Dr. Bayram Başkonuş ağabeyimizin son yolculuğu, Ulu camide musalla taşının başında hıçkırarak ağlayan meçhul hanımın duaları gibi, gizli dua depolarından yükselen dua tufanları ile uğurlandı.

Çok kalabalık bir cemaat Onu çok sevdiği, soyadında yaşattığı Başkonuş’a götürdü. Çok sevdiği, doğduğu Rahmacılar köyünde, kendinin ağaçlandırdığı, kendinin bakımını yaptığı babasının, anasının, akrabalarının gömülü olduğu, köy mezarlığına dualarla defnedildi. 

Zira her imanlı Müslüman bilir ki;  “Mevt, idam değil, adem değil, hiçlik değil, hayattan bir terhistir, bir paydostur, bir tebdili mekândır.”

Garib hastalar, fakir anneler belki onu çok arayacaklar. Fakat bir Fatiha kadar yakında

olduğunu hissedecekler.

Allah Rahmet eylesin, Mekanın Cennet olsun Bayram ağabey...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ali AVGIN Arşivi