Güzel Türkçemizle Canlar Bir Oldu

Uluslar arası 9. Türkçe olimpiyatları çerçevesinde ülkemize gelen 120 ülkenin Türkçe konuşan çocuklarından, 20 ülkenin çocukları Kahramanmaraş’taydı. Hanifi Mahçiçek stadyumunda 24 haziran akşamı muhteşem bir gösteri yaptılar.

Bu gösteri bildiğimiz sıradan konser ya da tiyatro gibi değildi. Güzel Türkçemizin bayramıydı.

Bilindiği üzere bayramlar bir zoru başarmanın sonucu yaşanan ortak sevinçlerimizdir. Tıpkı Türkçe olimpiyatlarımız gibi.

Bir ideal uğruna dünyaya yayılan çağdaş Yunus Emrelerimiz, eğitim dervişlerimiz vefakar öğretmenlerimizin yetiştirdikleri, Türkçe konuşan yabancı öğrencilerinin gösterileriydi.

Tarihi bir geceydi. Mükemmel bir oraganizasyon, ve bu organizasyona kol kanat geren herkese müteşekkiriz. 

Hz Yunus asırlar öncesinden “Gelin canlar bir olalım “ demişti. Bu çağrıya dünyanın dört bir yanından koşarak geldiler. Kahramanmaraş’ta buluştular. Tanış oldular, bir oldular, bir olduk.

Tanzanya’dan, Arnavutluk’a, Afrika Mali’den, Kore’ye, Irak’tan, Azarbeycan’a Kazakistan’dan, Türkmenistan’a ve adını yeni duyduğumuz bir çok ülkenin Türkçe kültürüne vakıf Türkçe konuşan çocukları katıldılar.

Ülkelerinden selamlar getirdiler, Türkçe şarkılar söylediler, Türkçe şiirler okudular.

Bu ülkelerin çocukları ve ailelerini de kutlamak gerekir. Bilmedikleri bir ülkeden gelen bilmedikleri kimselere, çocuklarını emanet ettiler. Ama yanılmadıklarını gördüler. Bu kutlu kervana katıldılar.

Bu gösteriler bir emek ürünüydü. Tam 120 ülkenin farklı insanları, kültürleri, kıyafetleri, renkleri, dinleri, ülke siyasetleri farklı insanları güzel Türkçemizde birleştiler. Daha sonra bu kapıdan girerek farklı mükemmel bir dünya ile tanıştılar, ülkemizle tanıştılar. Kahramanmaraş’lılarla tanıştılar.

Siz hiç Irak’lı bir çocuktan “ Zeyno Maraş’lı zeyno “ türküsünü dinlediniz mi? Karadeniz horonunu, Tanzanya’lı çocukların gösterilerinden izlediniz mi? Mehmet Akif Ersoy’un “ Necip çöllerinde” şiirini, yabancı bir öğrencinin duyguları ile dinlediniz mi?

Sahnede bu çocukları seyrederken arkasında onları yetiştiren öğretmenlerini, eğitim dervişlerimizi görmemek mümkün mü? Onları yetiştiren ailelerin anne babalarının duygularını hissetmemek mümkün mü?

Bu güzellikleri uzaktan dahi olsa görüp mütevazi haliyle GÜLEN, fakat her daim kurtuluşumuz için gözyaşı döken, bir kutlu yiğidi  görememek mümkün mü?

Kendisi Ruslar tarafında esir edildiğinde Tiflis’te şeyh san’an tepesinde, etrafı temaşa ederken Rus polisinin. Niye böyle dikkat ediyorsun Said dediğinde. “Medresemin planını yapıyorum.” Diyen  Bediüzzaman Said Nursi’ yi görmemek mümkün mü?

Hepsinden Allah razı olsun diyoruz. Yoksa mükemmel eğitimleri ile rahat bir dünyayı bırakıp, dünyanın öbür ucunda “ biz buraya gitmeye gelmedik, ölmeye geldik “  diyebilecek kadar fedakar öğretmenlerimiz, bu çocuklarımızla nasıl buluşacaktı, bizleri bu gurura nasıl ortak edeceklerdi ?

Onlar zoru başardılar kendilerini kutluyoruz. Şimdi bize düşen bu güzelliklerin kıymetini bilmek, yaşatılmasını sağlamak ve destek olmaktır.

Selam ve sevgilerle.

     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali AVGIN Arşivi