GÜÇLÜ BİR ‘EVET’ GELİYOR

Sürekli kriz üreten, vesayet üreten mevcut sistem yerini, gücünü doğrudan halktan alacak yürütme sisteminin gelmesi için sabırsızlıkla Pazar gününü bekliyor.

Türkiye heyecan içinde 16 Nisan’ı bekliyor.

Bizde bekliyoruz.

**

Yaklaşık 6 aydır Türkiye’nin gündeminde olan Cumhurbaşkanlığı yürütme sistemi ile ilgili yazılıp çizilenleri, siyasilerin yaptığı açıklamaları takip etme ve izleme imkânı buldum.

Öncelikle CHP’nin Tek adamlık, diktatörlük gibi yakıştırmalarının toplumda hiç karşılık bulamadığını gördüm. Çünkü iki dönemle sınırlı olan bir sistem diktatörlük doğurmazdı.

16 Nisan’da sandık başına giderek vereceğimiz, 18 maddelik anayasa değişiklik teklifini bir çok defa tekrar tekrar okuma, karşılaştırma imkânı buldum.

Ve şöyle bir sonuca vardım.

Mevcut hükümet etme sisteminde, bir siyasi parti genel başkanı seçildiği günden bu yana kaç seçim kaybederse kaybetsin kolay kolay o koltuğu bırakmıyor. Bir genel başkan bir parti kuruyor. Halk oy vermiyor. Ama partisinin genel başkanlığını 30-40 yıl yapıyor. Ya bu padişahlık değil de nedir?

Oysa yeni getirilecek sistemde bir parti genel başkanı cumhurbaşkanı seçilerek ülkeyi yönetmeyi hedefler. Yani iktidar olmak ister. Sandık aynı anda konulduğu için hem milletvekili adayı hem de Cumhurbaşkanı adayı olamayacak. İkisinden birini tercih edecek.  Bu durumda Cumhurbaşkanı adayı olamayan bir genel başkan o koltukta oturabilir mi? Otursa bile kaç yıl oturabilir? En fazla iki dönem o koltukta kalabilir. O partinin temsilcileri sormaz mı? Sorgulamaz mı? Seçmen sorgulamaz mı?

Dolayısıyla siyasi parti genel başkan padişahlığının da  önüne geçecek olan bu sistemde, genel başkanlar milletvekili seçimini yaparlarken de halkta karşılığı olan isimleri yazmak zorunda kalacaklar.

Bana göre; Seçim ve Siyasi Partiler yasası da değişmelidir. Parti Genel Başkanlarına bir miktar kontenjan verilmeli kalanı ise doğrudan o partiye üye insanların tercihi ile belirlenmelidir. O zaman siyasi parti de parti içi demokrasi oluşur. TBMM’ye seçilen vekiller, Genel Başkanlarının ne dediğine değil de, seçmenlerinin ne dediğine bakarlar.

Bu belki de 16 Nisan sonrasında gündeme gelecektir. Çünkü bu sorun Türkiye’nin aynı zamanda Demokrasi sorunudur.

Meseleyi kısaca özetleyecek olursak;

Yeni Sistemde yürütme seri, atik ve hızlı kararlar alabilecek.

Vesayetçi anlayışlar son bulacak.

Güçler ayrılığı dediğimiz, yasama, yürütme ve yargı bu günkü sistemden daha fazla bağımsız olacak.

TBMM’de yasa çıkması için partiler arasında işbirliği artacak.

Bürokratik oligarşi azalacak.

Yürütme sistemi halkın % 50.1 oy ile çoğunluk ile seçilecek. Gücünü doğrudan halktan alacak.

Her şeyden önce bu ülkede Koalisyonlar devri kapanacak. Milletvekili pazarlıkları olmayacak. Güneş Motel hadiseleri yaşanmayacak.

Yürütme de görev alacak olan Bakanlar şimdikinden daha çok hesap verebilir olacak.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu millet nereye neden oy vereceğini çok iyi bilir. Vatandaş ile alay edenlerin, dalga geçenlerin yeni sistem ile hiçbir zaman iktidar olamayacaklarını çok iyi bildiklerinden umutsuzca Hayır için çalıştıklarını ve bunu da yaparken sürekli yalan yanlış beyanda bulunduklarını hepimiz hep birlikte izledik.

Şimdi söz millettedir.

Millet tercihini yapacaktır.

Ve Milletin tercihinin üstünde de bir tercih yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet TAŞ Arşivi