Frankfurt Okulu & Prof. Oskay

1923 yılında, Almanya’da kurulan okul, farklı disiplinlerden insanları bir arayı getirmektedir.

Nedir bu “farklı” disiplinler?

Sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik ve felsefe… 

Okul, öncelikle, bir düşünce akımı olarak ifade edilmektedir.

Genel yaklaşım biçimi ise, eleştirel teori olarak isimlendirilmektedir.

Keza, okulun geliştirmiş olduğu perspektifler ve kavramsal araçlar, 20. yüzyıl düşünce yaşamının gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Mülkiyet, iş, iş bölümü, bürokrasi, aile, kültürel ağlar, ideolojinin görünür ve görünmez mekanizmaları, okulun başlıca ilgi alanlarıdır.

Tarihçe

Frankfurt Okulu, Marksizm’in eleştirel bir edinimine yönelmiştir.

Bu doğrultuda, yeni bir eleştirel toplum teorisi kurmayı hedeflemiştir.

Nitekim, kapitalizmin ve Sovyet sosyalizminin eleştirisi, okulun ana düsturu olarak belirtilebilir.

Okul, tıkanmış olan teorik alanı aşarak, yeni bir eleştirel toplum teorisi ortaya koymaya yönelmiştir.

Okul üyelerinin çalışmaları, birbirine sıkıca bağlı belli bir projenin hayata geçirilmesi değildir.

Paralel çalışmaları olsa bile, okul üyeleri arasında, yine de temel fikir ayrılıkları söz konusudur.

Gerçi, okul üyeleri, yazılarını toplumsal gelişme için alternatif bir yol imkânı oluşturma anlayışı içinde yazmışlardır.

Bu bakımdan, sistem eleştirisinin yanı sıra kendi dayandıkları düşünce yapısının geleneksel yaklaşımlarını da eleştiri süzgecinden geçirmeye yönelmişlerdir.

Okul üyeleri, altyapı üstyapı kavramlarını bilinen anlamlarıyla kullanmazlar. Çünkü; kendi yaşadıkları dönemlerde, bu alanların giderek daha iç içe geçmekte olduğunu ve kenetlendiğini tespit etmişlerdir.

Ki; bu, ekonomik ve siyasal alanın daha çok bütünleşmiş olması anlamına gelmektedir. 

Bu yeni durumu açıklayabilmek için kültür endüstrisi dedikleri yeni bir kavram geliştirmişlerdir.

Bu noktada, siyaset bilimi, kültürel eleştiri, psikoanaliz, sosyoloji ve diğer disiplinler eleştirel kuramın içinde yer bulmuşlardır.

Meşru olarak, belli bir okuldan söz edilmesi, ortak fikir birliğinin hayata geçirilmesinden değildir.

Araştırmacıların benimsedikleri eleştirel kuram anlayışından ileri gelmektedir.

Başlangıçtaki amaç; bir dogmaya dönüştüğü düşünülen Marksizm’i özüne döndürmek ve felsefeyle ilişkisini kurmaktı.

Yani, Marksistler olarak, Marksizm’in eleştirisini yaparak, bu öğretinin kendi içinde eleştiriyi doğurabilecek üstünlüğe sahip olduğunu göstermek ve Marksizm’i kemikleşmiş Ortodoks yorumlardan kurtarmaktı.

Ne var ki; zamanla Marksizm’e mesafeli olmaya başlamışlardır.

Ki; bunda, Sovyetler Birliği'ndeki uygulamaların da etkisi olmuştur.

Frankfurt Okulu, daha post modernizmin esamisinin okunmadığı erken bir dönemde, düşün dünyasına tüm post modern tezlere kaynaklık edecek tohumlar atmıştır.

Özellikle de modernitenin ve modern toplum bağlamında kapitalist toplumun eleştirisi çarpıcıdır.

Kültür endüstrisi bağlamında, kapitalist topluma yoğun eleştirilerde bulunmuşlardır.

Kapitalizmin tüm bireyleri birbirine benzeterek, bireyi tek boyutlu kıldığını iddia etmişlerdir.

Frankfurt Okulu & Prof. Oskay

İletişim bilimi kurucusu, sosyolog ve çevirmen Prof. Ünsal Oskay, Frankfurt Okulu'nun popüler kültür konusundaki çalışmalarının Türkiye'de tanınmasına yazıları ve çevirileriyle büyük katkıda bulunmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Esat BEŞER Arşivi