Dr. Mustafa Coşkun Kale

Dr. Mustafa Coşkun Kale

Faiz, kur ve enflasyon sarmalında bir Türkiye

Bu yazının daha iyi anlaşılması için, sizlerle birlikte kısa bir tarih yolculuğuna, oradan da günümüze gelerek sorun yumaklarımıza şöyle bir göz atarak yazıya başlamak istiyorum.

Semavi tüm dinler de yasaklı olan faizle ilgili olarak, ünlü tarihçimiz merhum Halil İnalcık Devlet-i Aliyye adlı muhteşem eserinde;

"Faizin çeşitli yollardan yasal şekle sokulduğunu, İslam toplumların da faizle para işletme ve diğer kredi şekilleri hem çok eski hem çok yaygındır. Osmanlı da yalnız gayrimüslimlerce değil, faiz Müslümanların ve bu arada din adamlarının ve vakıfların da faizle para işletmede ileri gittiklerini" söylemektedir.

İnalcık Hocamızı teyit eden bir başka bilgi de, Massie'nin 1750 yıllarında çeşitli ülkelerde ki faiz oranları ile araştırmasın da Osmanlı da %12 olan faizin;

Hollanda da % 3,  İngiltere de % 4, Fransa, Almanya ve Portekiz de % 5-6, Doğu Hint Adaların da %9 olduğunu bildirmektedir.

Yani  %9 faiz oranlı Müslüman Malezya'yı saymazsak, Osmanlı'da ki faiz oranlarının Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya ve Portekiz gibi ülkelerin faiz oranlarını yaklaşık 3 ve 4' e katladığını görüyoruz.

Yukarıda ki 5 Batılı Ülkelere, ABD ve Çin'i ilave ederek günümüz faiz oranlarını kıyasladığımızda da, Türkiye'de ki faizlerin bu  ülkelerden 11 ilâ 72 kat daha büyük olduğu anlaşılacaktır.

Bir de şöyle bakalım; Türkiye ile benzer kategoride ki ülkelerin yani Malezya, Filipinler, Şili, Hindistan, Rusya, Meksika, Güney Afrika, Brezilya'nın 10 yıllık hazine tahvili faiz oranlarına baktığımız da, Türkiye'nin faiz oranlarının adı geçen bu ülkelerden 1,7 ilâ 5,7 kat daha fazla olduğunu sizlere söyleyebilirim.

Tâ 271 yıl öncesi Osmanlı'dan günümüze kadar, gelişmiş ve bizimle aynı kategoride ki gelişmekte olan ülkeler içinde bizim onlardan kat  be kat  yüksek faizle boğuştuğumuzu anladıktan sonra okuyucularımın aklına şu iki soru gelmiş olabilir.

Birincisi, gelişmekte olan ülkelerle aramızda büyük bir ekonomik gelişmişlik farkı yokken, neden bizde ki faiz oranları onlardan 1.7 ilâ 5.7 kat daha fazla?  

Birinci soruyu hemen cevapladıktan sonra ikinci soruya geçelim. Zira ikinci soru hem konu başlığı hem de güncel faiz indiriminin komplikasyonlarını da içerdiğinden biraz daha yoğunluk ihtiva edecektir.

Birincisi sorumuza tekrar dönecek olursak, 2008 ekonomik kriziyle başlayan 2013 de biten "ucuz döviz" döneminde, ekonomimizin dışa bağımlılığız tırmanışa geçti.

Hatırlasanız faizler bu dönem % 8,

Dolar da 1.5 TL civarındaydı. Türkiye bu ucuz Dolar imkânını üretim ekonomisi yerine tercihini alt yapı, konut, otomobil alımı gibi tüketici kredilerini teşvikler de kullandı.2013 yılından itibaren Türkiye müzmin döviz finansman sıkıntısına düştü. Böylece, cari açık, yüksek enflasyon ve yüksek faizler bir birini izledi.

Kamuoyunun yakından takip ettiği Merkez Bankası'nın 128 Milyar Dolarlık rezervi dolar ateşini söndürmede kullanılınca, iş çok yönlü makroekonomik dengeleri alt üst etti.

Türkiye'nin CRD denilen kredi bulmada ki  risk puanını yükseltti. Başka ülkelerin % 2 faizle temin ettiği Doları, Türkiye ancak % 6.5 faizle bulmaya mecbur kaldı.

Tahminim, aklınızda ki ikinci sorunuz da şu olsa gerek; neden Müslüman ülkeler de faizler diğer inanç gruplarına göre kat be kat fazla?

İktisadın bir kolu olarak ortaya çıkan siyasal iktisat, ülkeler arası faiz oranları farklılığına hep cevap aramıştır.

Ekonomi dilinde faiz, paranın kullanım bedeli veya kullanımı için ödenen bir karardır. Hatta faizi kârın bir parçası olduğunu, faiz oranı, o ülkede ki kâr oranına eşit ve yüksek olamaz diyenler de vardır. 

Öyle ya, faizle aynı miktarda kârı üretim yapmadan, parayı faize yatırarak elde etmek mümkün olsaydı hiç kimse yatırım yapmazdı.

Ricardo da, bu hususlar ilgili 

"kâr oranı neden, faiz oranı sonuç" der.

Bir ülke, bir plan dâhilin de üretimin de, ar-ge sini sürekli geliştiriyor, yüksek teknoloji kullanarak verimliliği de artırıyor, yüksek kalite ve düşük kârla rekabet gücünü yükseltebiliyorsa, o ülke de para işlemleri, fon yığılması yükselirken faizler de o denli düşük olur. Dolayısıyla artan sermaye birikimi, faiz oranlarını da düşürmektedir.

İngiliz filozofu ve siyasal iktisatçı Hume' ye göre,

" yüksek faiz ve yüksek kâr oranı, sanayi ve ticarette ki küçük ilerlemeyi, düşük faiz oranı ise, ticaret ve sanayide ki gelişmişliği ifade eder. Ticaret de bir artış, ödünç verenlerin sayısını büyük ölçüde artırır ve bu yolla faizin düşmesine neden olur " der.

Filozof Hume'nin bir meşhur sözü daha vardır ki; bana sormak istediğiniz ikinci sorunun cevabı da burada açıkça özetler.

O der ki, " Faiz devletin barometresidir ve düşük oluşu, bir halkın gelişmesinin şaşmaz göstergesidir "

Demek ki, Müslüman ülkeler de faizlerin yüksek olmasının dinle ilgisi olmadığı gibi, akılla, bilimle, teknoloji ve onun getirdiği zenginlik ve her türlü insani ve maddi gelişmeyle ilgilidir.

Sokakta ki vatandaşın,

"Biz size çuvallar dolusu oy verdik, karşılığı fukaralaşmak olmamalıydı niye!" sorusunu, sizler güncel olması nedeniyle bir üçüncü soru olarak şöyle sormuş olursanız.

Enflasyonla mücadele adına, yoksullaşmayı daha da artıran 200 baz puanlık faiz indirim kararı ve akabinde dinmeyen döviz ateşine ne dersiniz? Derseniz.

Merhum hemşerimiz Abdurrahim Karakoç'un dediği gibi;

"Biz ne bilek beğim, böyükler bilir"

Derim her halde...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Mustafa Coşkun Kale Arşivi