ELBİSTAN TURNA DAĞ SAVAŞI (13 HAZİRAN 1515)

OSMANLI PADİŞAHI YAVUZ SULTAN SELİM İLE DULKADIRLI DEVLETİ HÜKÜMDARI ALAÜDDEVLE BOZKURT ARASINDA Kİ YAPILAN SAVAŞ

“Tarih hayallere değil, belgelere dayanır. “

Sevgili okurlar bu savaşı anlatmadan önce sonucu üzerinde durmak istiyorum: Bu savaşın en net neticesi bölgemizin tarihinin yüz akı olan ve 185 yıl hüküm süren ve Elbistan’ın da uzun yıllar başkentlik yapmış olduğu Dulkadıroğlu devletinin yıkılışına sebep olmuştur. Onun içindir ki bölgemizi yakinen ilgilendirmektedir.

Çaldıran zaferine müteakip Amasya'ya dönen Yavuz Selim (Kasım 1514) Osmanlı ordusunu arkadan vurduğunu söyleyerek, Dulkadırlı Hükümdarı Alaüddevle Bozkurt’un hakkından gelmeye karar verdi. Değerli okurlar Padişah Yavuz Sultan Selim’in bu düşüncesini biraz açmak lazım olduğuna inanıyorum.

Safevi Türk Devleti’nin hükümdarı Şah İsmail, Dulkadır Devleti’nin hükümdarı  Alaüddevle Bozkurt ile yaptığı savaşın sonuçlarını alamadan ve bölgeye Kışın yaklaşması üzerine Elbistan'dan ayrılan Şah İsmail, Ustaclu Muhammed Han'ı Diyarbakır valiliğine tayin etti. Şah İsmail üstünlüğüne rağmen Dulkadırlı kuvvetlerine karşı kesin bir zafer kazanamadan Azerbaycan'a döndü. Bu arada Ustaclu oğlu Muhammed ile Alaüddevle Bozkurt arasında ki sınır ihlalleri devam ediyordu. Ustaclu oğlu Muhammed, kuvvetleri Memluk sınırlarını ihlal ederek Malatya'ya kadar ilerlediler. Safevî istilası Memluklar'ın müdahalesine ve her iki devlet arasında çatışmaya yol açacağı bir sırada Alaüddevle Bozkurt kendi kuvvetleri ile Ustacluları püskürtmeye muvaffak oldu. Zaten Şah İsmail'de sınır ihlalininde kendi iradesi dışında yapıldığını ifade ederek Mısır'a üzüntülerini bildirdi. Safevî hükümdarının ustaca diplomasisi bir süre sonra Memluk Sultanı Kansu Gavri ve hatta Alaüddevle Bozkurt ile ilişkilerinin düzelmesini sağladı.

1511 yılında Alaüddevle Bey'in Şah İsmail tarafından kendisine hediye edilen bir çadırı Kahire'ye göndermesinden Dulkadırlılar ile Safevîler arasında artık dostluk tahsis edildiği ve olayların seyrinde de bu dostluğun bir saldırmazlık antlaşması ile noktalandığı ifade edilir. Diğer taraftan Alaüddevle Bozkurt Yavuz Sultan Selim 'in Şah İsmail'e karşı giriştiği sefer sırasında ki tutumu, Dulkadırlılar ile Safevîler'in ittifak yaptıklarını ortaya koyduğu gibi Şah İsmail'in Çaldıran savaşı öncesi Osmanlı Padişahının mektubuna verdiği cevap da bu ittifakı teyit edici mahiyettedir. Zaman geçtikçe Osmanlılardan uzaklaşan Alaüddevle Bozkurt, Yavuz Selim'in tahta çıkışını dahi tebrik etmemişti. Onun bu hareketleri Yavuz'un gözünden kaçmış değildi.

Buna rağmen Yavuz Selim Çaldıran'a giderken Kayseri'den üç konak ötede Çubuk ovasına varınca, Alaüddevle Bozkurt’u Safevi Türk Devleti’ne karşı sefere davet etti. Alaüddevle Bozkurt ise “kendisi gibi doksanlık bir pîr-i fâniyi sefere sürüklemenin hiçbir fayda sağlamayacağını” bildirip yaşını bahane ederek sefere katılmadı. Aslında Alaüddevle Bey, Şah İsmail ile ittifak halinde bulunuyor, Yavuz Selim'in, yeğeni Şahsuvar oğlu Ali Bey'in himaye etmesine içerliyordu. Diyarbakır seferine girişmeden önce Alaüddevle Bozkurt’un, oğlu Şahruh'u veliaht tayin etmesine kızan Ali Bey, Osmanlı Padişahı II. Bayezıd'in yanına sığınmış, Yavuz Selim'in tarafından Trakya'da Çirmen Sancak Beyliği'ne tayin edilmişti. Bu nedenledir ki Osmanlı böyle yapınca Alaüddevle Bozkurt tarafsızlığı bırakmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Osmanlı’ya  karşı tedbirlere başvurdu. Çünkü Yavuz Sultan Selim’i çok iyi tanıyordu. ( Yavuz Sultan Selim’in annesi Ayşe Hatun(Gülbahar Sultan) Alaüddevle Bozkut’un kızıdır ve Yavuz’unda dedesidir.) Alaüddevle Bozkurt Osmanlı levazımcılarına ülkesinde yiyecek ve hayvan yemi satışını yasakladığı gibi oğulları vasıtasıyla da Osmanlı ordusunun iaşe kollarını vurdu. Bu hal ise, Osmanlılar tarafından sayısız hayvanlarının yemsizlikten ölümüne ve ordunun savaş gücünün hissedilir derecede sarsılmasına Bu sebeple Osmanlı padişahı ihtiyatlı davranarak Safevi Türk Devleti Hükümdarı Şah İsmail ile karşılaşmak üzere yoluna devam ederken ordusunun gerisini emniyete almak ve Alaüddevle'nin saldırılarına engel olmak amacı ile Kayseri ile Sivas arasında 40.000 kişilik bir ihtiyat kuvveti bırakmıştı.

1514 yılında Çaldıran veya Çelderan denilen yerde Osmanlı Safevileri yendi. Savaş sonrası Amasya’ya çekilen Yavuz, Osmanlı ile Memluklar arasında duran Dulkadır Devletini ortadan kaldırmak istiyordu. Bu konu ile ilgili şartlar artık hazırdı ve uygulamaya geçebilirdi.

Bunun için Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı’nda büyük hizmet ve gayret göstermiş olan Şehsuvar oğlu Ali Bey'i hemen Kayseri Sancak Beyliği'ne tayin ederek Dulkadırlı toprakları işgal edildiği takdirde kendisine verileceğini vaat etti. Kayseri Sancağı Dulkadırlı sınırında bulunuyordu. Yavuz Selim, Ali Bey'i buraya tayin ederken Alaüddevle Bozkurt’un idaresindeki Bozok Sancağı'nı da işgal etmesini istemişti. Mevsimin kış olmasına rağmen Ali Bey derhal Bozok'a giderek yöreyi ele geçirdi ve orada bulunan Alaüddevle Bozkurt’un oğlu Süleyman'ı öldürerek başını kesip Yavuz Sultan Selim’e gönderdi. Osmanlı padişahı Bozok'u da Ali Bey'in idaresine verdi. Bu tutumu bir taraftan Alaüddevle'ye, öte taraftan da onu himaye etmekte olan Memluk Sultanı'na karşı meydan okumuş oluyordu. Alaüddevle Bozkurt bu durumu Memluk Sultanı Kansu Gavri'ye arz ile şikâyette bulundu. Sultan'da Yavuz'a Kemah üzerine sefer yaptığı sırada (Mayıs 1515) elçi gönderip Ali Bey’in o sancaklardan alınmasını rica etti; fakat buna mukabil Osmanlı padişahı da Alaüddevle Bozkurt’un Dulkadır Hükümdarlığından azlederek yerine Ali Bey'in getirilmesini istedi. Sultan Gavri ise Ali Bey'in babası Şehsuvar'ın, iki devletin arasını açtığından dolayı Kahire'de asıldığını hatırlatarak bu isteğe karşı geldi. Bununla beraber çok geçmeden Memluk sultanı, Dulkadır Devlati’nin  Mısır için kaybedilmiş olduğunu fark ederek Osmanlı Padişahına gönderdiği elçisi ile adının üslub-ı sabık üzere parada veya hutbede anılmasını teklif edip beylik üzerinde matbuluk haklarının taksimini istedi. Yavuz Selim'in Mısır elçisine cevabı çok sert oldu. “Sultanınız muktedirse hükümranlık haklarını kendi ülkesinde muhafaza etsin” diyerek Mısır'ı dahi fethedeceğini ima etti. Osmanlı padişahı ile Memluk sultanı arasında elçiler gidip geldi.,

Ancak beklenen uzlaşma olmadı, Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim, hemen Dulkadır ülkesinin fethine girişti. Çünkü Memluklarla Osmanlıların arasında Dulkadır gibi tampon devleti istemiyordu. Nedenine gelince Yavuz Sultan Selim, Memluk seferine hazırlanıyordu. Bu planın ilk aşaması sürecinde Dulkadırli Devleti’nin ortadan kalkması gerekmektedir. Zaten kendiside Çaldıran Savaş’ından sonra Sivas’a çekilmişti ve İstanbul’a dönmeden bu işleri bitirmek istiyordu.

 Bunun için Sivas’tan 5 Haziran1515 tarihinde Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa, komutasında Elbistan'a 30.000 kişilik bir kuvvet sevk etti. Ali Bey'in kılavuzluk ettiği Sinan Paşa kuvvetleri Elbistan'a doğru ilerlerken kendisi de Kayseri yakınlarında İncesu'ya gelerek harekatı izlemeye başladı. Diğer taraftan muhtemel bir Memluk müdahalesini önlemek amacı ile Osmanlı donanması da Akdeniz'e açıldı. Alaüddevle Bozkurt ilk tedbir olarak haremini ve hazinesini Turna dağına yollayarak Maraş yolu üzerindeki geçitleri tutmaya başladı. Alaüddevle Bozkurt tehlikenin büyüklüğünün farkındaydı. Çok yaşlı olmasına rağmen ordusunun başında dimdik duruyordu.

 30.000 kişilik ordusu ile Göksun ve Afşin arasında hala aynı isimle anılan Ördekli köyünde Sinan Paşa ve Ali Bey komutasında ki Osmanlı ordusunu karşıladı. (13 Haziran 1515)  tarihinde iki ordu karşı karşıya gelince Ali Bey atını ileriye doğru sürerek yüksek sesle bağırarak izzet ve ikramına nail olmuş ve ona sadık kalmış olan Türkmenleri kendi tarafına geçmeye davet etti. Ali Bey'in tahrik edici sözleri Türkmenlerin bir kısmının saf değiştirmesini sağladı. Dulkadırlılar parçalanmıştı, bu yüzden savaşın birinci aşamasını Alaüddevle Bozkurt kaybetti. İşin gerçeğine bakarsak Alaüddevle Bozkurt’un o yüzyılın en büyük teknolojisine sahip Osmanlı ordusu karşısında pek şansıda yoktu. Savaşı kaybeden Alaüddevle, Çinçin Bel’inden aşarak her zaman çekildiği Turnadağ’ına çıktı. Yanında ailesi ve çocukları vardı. Osmanlı ordusu Alaüddevele’yi takip ederek Turnadağ eteklerinde geldi. Turnadağ ile Çığşar Dağı’nda yaptığı savaşları da kaybederek Andırın’ın Çuhadar köyü yakınlarına sığındı. Burada Çıngıllı oğlu bir çoban tarafından Osmanlıya ihbar edildi ve Hükümdar Alaüddevle Bozkurt, öldürüldü. Öldürülmesi ile ilgili çok değişik söylentiler vardır.

Savaş sırasında Osmanlı ordusundaki seyislerden biri elbiselerin güzelliği ile dikkati çeken Alaüddevle'nin üzerine atılarak onu yere serdi. Biraz sonra öldürdüğü şahsın Dulkadır Hükümdarı olduğunun farkına varınca derhal cesedin başını keserek Sinan Paşa'ya götürdü. Alaüddevle’in öldüğünü haber alan Dulkadırlılar onun dört oğlu ile kardeşi Abdürrezak'ı savaş meydanında bırakarak dağlara kaçtılar. Çarpışma bittiğinde Alaüddevle’'in kendisi gibi bir oğlu ile boy beylerinden otuzu ve akrabasından bir haylisi öldüğü gibi dört oğlu ve eşleri ile kardeşi Abdürrezak'ta esir düştü. (13 Haziran 1515) Bu tarihte Dulkadır devleti’nin toprakları Osmanlıların eline geçti. Hükümdar Alaüddevle Bozkurt'un başı Göksun'da kızı Ayşe Hatun olma torunu Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’e sunuldu. Yavuz, böylece dedesini öldürerek cezalandırmış oldu. Yavuz Sultan Selim, Şehsuvar oğlu Ali Bey'i Dulkadırlılar'ın başına geçirirken Elbistan’da Yavuz adına hutbe okutulup Osmanlı hakimiyeti tesis edildi. Memluk Sultanı Kansu Gavri'nin hiç olmazsa bazı yerlerin Alaüddevle Bozkurt’un oğullarına bırakılması yolunda yaptığı teklife Yavuz Sultan Selim; “kılıçla aldığım yerleri ancak kılıçla teslim ederim” karşılığını verdi.

Padişah Yavuz bunlardan beşinin başları balmumu ile doldurulmuş tenekelerin içinde Kahire’de Memluk Sultanı Kansu Gavri’nin önüne atılmıştır. Alaüddevle’nin kesik başı Kahire mezarlığına defnedilirken, gövdesi de öldürüldüğü Andırın Çuhadarlı Köyü’nde Gökçeli (Gökçebel) denilen mevkiye defnedilmiş olup günümüzde padişah mezarlığı olarak bilinmektedir. Ancak onun Maraş Ulu Camii’nin kıble tarafında bulunan haziresine(şimdi park) defnedildiği söylentisi vardır. Ayrıca Elbistan Ulu Camii haziresinde de bir Alaüddevle mezarı bulunmaktadır. Ancak bizim görüşümüze göre bu mümkün gözükmemektedir. Çünkü devleti yıkılmış birinin cenazesi şehrin en önemli yerine defnedilmez çünkü gelen yöneticilere karşı, ölüsü dirisinden daha tehlikeli olur. Dirisinin yapamadığını mezarı yapar.

Alaüddevle Bozkurt’un ölümü hakkında araştırmacı yazar Besim Atalay, şu rivayeti yazar.“Turna Dağında yenilen Alaüddevle askerleriyle beraber Andırın istikametine kaçar, asker açlık ve sefaletten kırılır. Tek başına kalan ihtiyar emir, rastladığı bir çobana “ Al şu silahı vur öldür beni” der. Çoban, “seni öldürürsem beni de öldürürler” diye cevap verir. Bunun üzerine yanında taşıdığı bir heybe altını çobana veren Alaüddevle “ Bunlar senin olsun, beni canımdan kurtar” der. Bunun üzerine çoban kendisini öldürür.

Alaüddevle’nin cesedi savaşın yapıldığı alanda kalmış dört oğlu ve kardeşi ile beraber mezarlığı oraya yapılmıştır. Üzerlerine türbe filan inşa edilmeyen mezarların etrafı kireç ve taşla örülmüştür. Andırın dağlarının uzantısı sayılan Gökçebel dağının Çuhadarlı mevkiinde, yol kenarında bulunan bu mezarlar şu anda harab bir haldedir.

Faydalanılan Kaynaklar.

Bir Kentin Hafızası (Elbistan Tarihi 2016 Göçer Yayınları  Adnan Güllü)

Selçuklu Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri (TTK 1998 Faruk Sümer)

Safevi Devleti’nin kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü (Şah İsmail ile Halefleri ve Anadolu Türkleri (Faruk Sümer TTK 1999)

Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler ( Claude Cahen İstanbul 1979)

İlkçağdan Dulkadirlilere Kadar Maraş

(Yrd. Doç.Dr. İlyas Gökhan, Yrd. Doç. Dr. Selim Kaya Ukde yayınları 2008)

Maraş Tahrir Defteri I.II. (Prof.Dr. Refet Yinanç – Yard. Doç. Dr. Mesut Elibüyük)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi