Dizilerde İnsanlık Dersi

Elbette televizyonlarda izlenme rekoru kıran dizilerin esas amacı, izleyicilere insanlık dersi vermek değil ama bu kadar da insanlıktan çıkarmak mıdır görevleri, doğrusu merak ediyorum.

Dizi izleme alışkanlığımın olmamasına seviniyorum. Ara sıra misafirliklerde mecburen izlemek zorunda kaldıklarımızdaysa saçımı başımı yolmamak için kendimi zor tutuyorum.

Televizyonlar işin kolayını bulmuş. Bir dizi çekiyorlar, düzenli halde yayınlamanın dışında, sabahtan akşama kadar temcit pilavı gibi aynı dizileri çevirip çevirip duruyorlar.

Gün boyu TV’ye bir şekilde mahkûm kalan ev hanımları ise ya şundandır ya bundan diyerek mutlaka birisinin müptelası oluyor.

Ve başlıyor bir diziyi izlemeye…

Aldatmalar, ona buna yapılan işvelere artık alıştık. Hem Fatmagül’ün ne suçu var ki…

Ama entrikalar artık çığırından çıktı.

Bütün dizlerde zalimler var.

Bütün dizlerde mafya var.

Bütün dizlerde entrika çevirenler ve bunun farkına varmayan mağdurlar var.

Dizileri gerçek hayatla kıyaslamak elbette mümkün değil ama dizideki bütün oyuncuların kafasında kırk tilki dolaşması ve kırkının da kuyruğunun bir birine değmemesi, bir toplumu ya iyi okuyamamaktır ya da okuduğu şekilde görme çabasıdır.

Neredeyse hiç iyi adam yok.

Bir iki ezilen ve mağdur edilen dışında, dizideki herkes, bir diğerinin ayağına çelme atmakla meşgul.

Kazıklamak, olağan bir şey gibi algılanmaya başlandı.

Yalanlar, iftiralar, hakaretler, küfürler ve beslenen öfke, sıradan kabul edilir oldu.

İyi ki dizlerde siyaset yok.

Ufak tefek siyasi mesajları saymıyorum, eğer dizilerde bir de siyaset olsaydı, darbe yapmak, dizilerin esas görevi olurdu.

Kurtlar Vadisi, siyasi mesajı vermede bütün sorumluluğu üzerine aldığından, Sakarya Fırat’a da çok iş düşmüyor sanırım.

Ama genelleme yaptığınızda, aşk üzerine kurulu bütün dizlerde ahlaki boyutu, insanı çileden çıkaracak hale geldi.

Hiç mi dürüst insan yok bu toplumda…

Hiç mi sözünün eri, sözünde duranı yok.

Hiç mi olayları doğru okuyan, doğru yorumlayan ve bazen de haklıyken bile hoşgörüyle durumu geçiştiren yok.

Ne kadar kindar bir milletiz biz bu dizlerde…

Ne kadar öfkeliyiz...

Ne kadar nefret doluyuz…

Diziyi gerçek hayata taşımaya çalıştığınızda, yaşanmaz bir hale gelmesi kaçınılmazdır.

Elbette bazı dizileri bundan muaf tutmak lazım…

Dizilerin görevi, toplumu bire bir yansıtmak değil elbet ama bu kadar da “bu adamlar nerede yaşıyor kardeşim” de dedirtmemek lazım diye düşünüyorum.

Bu dizilerin yapımcılarını, senaristlerini ve yönetmenlerini de merak ediyorum. Hani oyuncu sadece kendi oyununu oynayıp çıkıyor ve parça bölük bilgiye vakıf oluyor ama o diziyi kaleme alan, yöneten insanların nasıl bir psikolojisi var, merak etmemek mümkün değil.

Bu kadar dizi furyası içinde, elemeye kalktığınızdaysa, genellikle ana tema olarak bir birine benzeyen, entrika yönünden bir diğerini aratmayan unsurları bulmanız mümkün.

Sonra güzel kadın, yakışıklı erkek ve çirkin birkaç tip…

Sonrasında hepsi bir diğerinin kuyusunu kazmaya çalışıyor.

Hepsi bir diğer kızı elde etmenin peşinde veya hepsi bir diğer erkeği etkileme derdinde…

O kadar sinir bozucu şekilde bağırmalar, çağırmalar var ki, gözyaşlarına boğulanların salya sümükleri bile bunu bastıramıyor.

Dizinin başından sonuna kadar aynı şekilde ağlayan, aynı şekilde bağıran ve aynı şekilde aldatan insanların, hangi dünyada yaşadığını alt yazı geçseler de öğrensek…

Üzüldüğüm ise bu dizileri örnek alan yeni bir neslin yetişiyor olmasıdır.

Sosyal medyanın da cıvıtmasıyla, gelecekte nasıl bir topluma dönüşeceğimizi hayal dahi edemiyorum.

Biz göremeyeceğiz belki ama böyle giderse dizilerden öğrendiğimiz insanlık dersiyle ilkel kabilelerde bile bir küçücük toplum oluşturmayı başaramayacağız…

Tweetimden seçmeler

Geçmişi geri getirmeniz imkânsız ama geleceği kucaklama şansınız, -Allah izin verdikçe- her zaman var...

www.naifkarabatak.net

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Naif Karabatak Arşivi