Didim’de Elbistanlı Bir Çevreci

Didim’deki Elbistanlıyı anlatmadan önce, Didim’i tanıyalım:1991 yılında ilçe olan Didim, doğuda Muğla il sınırı ve Akbük Körfezi, batıda ve güneyde Ege Denizi, kuzeyde Bafa Gölü ve Menderes Nehri ile sınırlanmış bir yarımada şeklindedir, Yüzölçümü 402 km²'dir. 2020 yılı nüfus sayımı sonuçlarına  göre 90.427 kişinin yaşadığı ilçede 16 mahalle bulunmaktadır. Didim ilçesinin ilk yerleşim izleri Neolitik Devre (MÖ 8000) uzanır. MÖ 16. yüzyılda Miken, Giritliler ve daha sonra da Aka kolonilerinin varlığı görülür. Persler, Romalılar ve Bizanslılardan sonra buraya gelen Türkler, ilk olarak KARİA olarak anılan bu bölgeye yerleşmişlerdir.  Bu coğrafya 1. Haçlı Seferi'nin ardından yeniden Bizans'ın eline geçti. 1261 yılından sonra Karia'da Menteşe Beyliği'nin kurulmasıyla Didim ve çevresi bu beyliğin içine alınmıştır. (Menteşeoğulları Beyliği (devleti) Anadolu Selçuklu Devleti'nin çökmesi ve dağılmasıyla başlayan Anadolu mini devletler  döneminde Güneybatı Anadolu’da kurulmuş bir Türk devleti (beyliği) dir . Sınırları aşağı yukarı bugünkü Muğla iline denk gelen bu devletin hakimiyeti, 13. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın başlarına kadar devam etti.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında varlığını "Yeronda - Yoran" ismi ile sürdürmüştür. 1924'ün 23 Mart'ında Lozan Antlaşması gereği Selanik'in Pravuşta bölgesi ve köylerinden (Kuçkar, Devekıran) gelen mübadiller Didim'in ilk sahipleri olmuşlardır. Yoran'dan giden Rumlar ise gittikleri yerde Nea Yeronda yani Yeni Yoran anlamına gelen bir köy kurmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında varlığını “YERONDA – YORAN”  ismi ile sürdürmüştür.

1955 depreminden sonra önceleri halk arasında “HİSAR” olarak da adlandırılan Yoran devlet tarafından yaptırılan afet evlerine taşındıktan sonra “YENİHİSAR” adını almıştır. Sonrasından isim benzerliğine meyil vermemek için dünya üzerinden sadece bir yerde bulunan ve kök olarak “DIDYMAION” dan gelen “DİDİM” olarak yenilenmiştir.

 9 Mayıs 1990 tarihine kadar Didim ve çevresi SÖKE ilçesinin bir parçası iken bu tarihte yayınlanan bir kanunla Yenihisar Kasabası merkez olmak üzere 

AKBÜK,  AK-YENİKÖY  BELDELERİ ile AKKÖY, BALAT,  BATIKÖY,  DENİZKÖY ve YALIKÖY KÖYLERİ ve Milas ilçesinden alınan AKBÜK ile ilçe olmuştur. 

Bölgedeki en eski yerleşim birimi olan AKKÖY, o zaman nahiye statüsüne sahipken Didim, küçük bir yerleşimdi. Mavi bayraklı Altınkum plajının duyulmasıyla birlikte cennetten çalıntı bu çamlarla kaplı sayfiye yerine Türkiye’nin her yerinden gelen insanlar burada yazlık sahibi olmanın yollarını aradılar. Yazlık sahibi olanlar emekli olup buraya, Altınkum’a, Mavişehir ve çevresindeki siteler başta olmak üzere yazlık evlerine yerleşerek bugünkü dokuyu oluşturdular. Özellikle son zamanlarda yabancıların mülk edinme furyasında emlakçilik sektöründe yüksek hareketlenme gözlenmiş; emlakçilik nerdeyse en gözde meslek haline gelmiş gibidir. Bunun neticesinde İngilizler bölgeye merak saldılar, o zamanlar tahminen 15000 civarında İngiliz bölgeye yerleşti ve nüfusları artmaya devam etmekte idi. Ancak günümüzde bunu söylemek mümkün değil. İngilizlere yapılan yanlışlarla sonucu büyük çoğunluğu kenti terk etmiş olup başka şehirlere yöneldiler.

Didim, bulunduğu konum nedeniyle tarihte iz bırakan uygarlıklara tanıklık etmiş ve jeopolitik açıdan önemli bir yerdir. Batı dünyası her ne kadar uygarlıkların Yunan kaynaklı olduğunu söylesede, Anadolu toprakları dışardan gelen tüm uygarlıkları kendi kültür potasında eriterek, kendine özgü yeni uygarlıklar yaratmaya devam etmiştir.   İlkçağda, kehanette bulunma ve olayları önceden görme yeteneğinin, kökeni Hititler’e kadar inen bir Anadolu Tanrısı olan ZEUS ve LETON’un oğlu güneş, ışık, müzik ve kehanet tanrısı APOLLON tarafından insanlara verildiğine inanılırdı, Anadolu’nun  birçok yerinde, bu tanrıya adanmış tapınaklar bulunur ve buralardaki rahiplerle rahibeler, tanrıya aracılık ederek kendilerine danışmaya gelenlere, gelecekten haber verirlerdi.

Didim’de tarihi bir Apollan tapınağının kalıntıları vardır. Binlerce turist tarihi eserler bakımından zengin olan bu bölgeyi ziyaret etmektedirler.             Günümüzde Didim’i her ne kadar Altınkum plajına endeksli bir turizme sahip algılandırılmaya çalışılıyorsa da; yaz aylarında dopdolu kış aylarında terkedilmiş manzarasıyla kısa sezonun ardından turizmcileri çeşitli alternatif arayışlara sürükleyen bir ekonomik harekete sahiptir.    

Birçok Elbistanlılarla birlikte bu güzel coğrafyada yaşayan emekli orman şefi Rahmetli Remzi Aloğlu, Elbistanlılara has olan bir özelliğini burada sergilemiş. Elbistanlılar gittikleri hangi toplum ne olursa olsun, orada kendilerini ifade etme çabası içine girerler. Bu ifade etmenin çeşitli yöntemleri vardır. Sayın Aloğlu’da mesleğinin verdiği tecrübeye dayanarak, çevresinde ki boş arazileri ormanlaştırma çalışması yaparak kendisini ifade etme imkanı bulmuştur.

Remzi Aloğlu (d.1935-ö.2018)  1956 yılında Orman Bakanlığında Orman Şefi olarak göreve başlamış, yurdun çeşitli yerlerinde görev yaptıktan sonra, İstanbul Orman Bölge Baş Müdürlüğünden, Orman Yüksek Tekniker olarak 1982 yılında emekli olmuştur. 1972’de Görev yaptığı Gelibolu’da ormanlaştırma çalışmasında bulunmuş, şu anda bu alan mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Bu örneklerin sayısını artırabiliriz.

Emekli olduktan sonra  Didim’in Mavişehir mahallesinde de ikamet etmeye başlamış ve  daha sonra Mavişehir Sitesi’nin yönetim kuruluna seçilmiştir. Burada da meziyetini sergileme imkanına kavuşmuş olup ormanlaştırma çalışmasına başlamış. Kendisinin hizmetine tahsis edilen hazine arazisinde tek başına uğraşarak 45 dönüm araziyi çeşitli ağaçlarla zenginleştirerek ormanlaşmasını sağlamıştır. Şu an bu bölge çeşitli türde ki ağaçlar ve hayvanlarla doğa sevenlerinin buluşma alanı gibidir.

Bunun yanı sırada da, çevrede kurulan yazlık sitelerin ağaçlandırılmalarına yardımcı olmuş ve böylece tüm sitelerin Remzi ağabeysi olmuş. Bu alanda yapmış olduğu çalışmaları dikkate alan şehir ve site yöneticileri, almış oldukları kararla, kurulan ormana “REMZİ ALOĞLU” adını vermişlerdir. 2005 yılında kendisi ile söyleyiş yaptığımda şöyle demişti. “Ben 65’lik delikanlı olarak “sağlığımı da bu çalışmalara borçluyum”

Teşekkürler Remzi Aloğlu ruhun şad yurdun uçmağ (cennet) olsun. … Çevremiz Remzi Aloğlu gibi doğa ile bütünleşen insanların uzanacak ellerini bekliyor. 

Yeşili odun olarak görmeyen kültürler, çevresini ormanlaştırması çok kolay olur… Yüzünüzden gülümseme, cebinizden paranız, bedenizden sağlığınız eksik olmasın.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan GÜLLÜ Arşivi