Cumhurbaşkanının Hastalığı

Kökü dışarda azgın azınlığın son günlerde ağzındaki bakla bu.

Eveleyip geveliyorlar.

Fetöcülerde bir zamanlar cumhurbaşkanının hasta olduğunu ve ölümüne sayılı günler kaldığını etrafa fısıldamış ve bayağı bir taraftarda toplamışlardı.  

Bu iddianın sahiplerinin bir kısmı şimdi hayatta değil.

Rahmetli Özal kendisine suikast girişiminde Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır demişti.

Hafıza-i beşerin nisyan ile malullüğü evrensel bir gerçeklik.

İşimize gelmeyen şeyleri daha çabuk unutmamız ruh sağlığımız için belki de gerekli.

Ancak beklenti içine girdiğimiz ve olmasını arzu ettiğimiz şeylerle ilgilide kendimizi doğrulatmak için olmadık yollara başvurabilir ve inadım inat der ve gerçeklerden uzaklaşıp hayal âlemine dalarak düşünceyi hezeyan boyutuna taşıyarak ruh sağlığımızı bozabiliriz.

Hekimlik şerefli kutsal  hikmetli ve   sanatsal bir meslek.

Tıbbiyeden doktor olarak çıkar ve zamanla kazandığı tecrübeler onu hekimlik makamına çıkarır. Hekim hastaları ve hastalıkları ile ilgili ulu orta sağda solda konuşamaz.

Mesleki  yaşanmışlıkların sırları ile dünyasını değiştirir.

Hekim olanlar bunun ne anlama geldiğini bilir.

Gelelim cumhurbaşkanının hastalığı meselesine.

Cumhurbaşkanını dün Bosna-Hersek gezisinde hastalık dedikoduları ile ilgili yakinen izledim.

40 yıllık hekimim, duruşunu yürüyüşünü gazetecilerin  sorularına verdiği cevaptan tutunda evald-ı fatihanla hemhal olmuşluğuna kadar.

Gözlemlediklerimde hastalık namına bir şey  yok. Yürüyüşünden anlam çıkaranlara da söyleyeceğim tek şey, nasıl parmak izi her kişiye göre tek ve özelse   yürüyüşte aynı şekilde  özeldir.

Cumhurbaşkanının hastalığı diye arama motorlarına yazdığımda çıkan sonuçlara bir göz attım ve bu kadarı da olmaz dedim.

Ne beyin tümörü kalmış, ne sara ne de şeker koması ve psikiyatrik hastalıklar. Hepsini uhdesinde barındıran bir cumhurbaşkanı portresi ile karşı karşıyasın.

Akıl gittiğinde,  zekânın insanı savurduğu yerde ne arasan var. Buna inanan bir sürüde sureti insan var.

Kabak tadı veren çatlak seslilerin ve işkembeden atıp tutanların argümanları bunlar.

Cumhurbaşkanı hasta değil yorgun, bu kadar yoğun mesai yapmamalı. Sağlığı ile ilgilenen meslektaşlarımız daha fazla yorulmaması için çalışmalı ve mesai sarf etmeli.

Hiç bir insan bu kadar yoğun ve zorlu bir yükün altında uzun süre sağlıklı kalamaz.

Bir gün  düzenli uyumasak veya bir öğün yemeği atlasak yâda bir süre su gıdasını ihmal etsek bedelini hemen öderiz.

Aksini düşünenler kendisinde deneyerek bu sonuca varabilir.

Uyku gıdası ile beslenmek belli bir yaştan sonra daha bir önem arz ediyor.

Çünkü yaşla birlikte fizyolojik olarak dayanma gücü zayıflıyor.

Cumhurbaşkanı için hasta kelimesini kullanmaktan çok yorgun demek daha doğru bir yaklaşım olur.

Ülkemizin dört bir yanında çıkarılan yangınlar, doğal afetler yetmezmiş gibi şimdide hayali hastalıklarla gündem oluşturmak ne gazetecilik ne siyaset nede etik.

Olsa olsa art niyet.

Cumhurbaşkanının da bir insan olduğunu ve hastalanabileceğini düşünmek doğal ancak buradan mal bulmuş mağribicilik yapmak en hafifinden insana saygısızlık.

Yapmayın etmeyin.

Buradan da size ekmek çıkmaz.

Dünyanın çivisinin çıktığı bir dönemde gece gündüz demeden  devlet  ve millet için çalışan kim olursa olsun başımızın tacı yapmamız gerekir.

Cumhurbaşkanının geçmişte ciddi bir ameliyat geçirdiği doğru, ancak buradan yola çıkarak sonu hiçte iyi olmayan temennaları soyu bozuk medyada alıp satmak en azından insana saygı açısından ahlaki değil.

*

YENİ TÜRKİYE

Son 20 yılda ülkemizin nereden nereye geldiğini özellikle gençlerimize iyi anlatmalıyız.

Eski Türkiye dediğimiz ve bizim neslin bizzat yaşadığı yakın tarihin gerçeklerinden dersler almaz ve ipin ucunu tutan puştların dediklerine inanarak hareket edersek, bedelini belki bizler yine öderiz ancak evlatlarımız ödeyemez.

Çünkü güllük gülistanlık bir ortamda el bebek gül bebek büyütüldüler.

Bizim en verimli çağımızda ülkemiz susuzluk, açlık, yokluk,  kargaşa, kaos ve anarşi, yağ, benzin, tüp  kuyrukları ile boğuşuyordu. Bizim nesil bu yönden şerbetli, ancak gençlerimiz için aynı şeyi söylemek zor.

Etrafımız ateş çemberi, ülkemiz bu çemberin içerisinde.

Birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bindiğimiz dalı kestiğimizi düştükten sonra anlamanın başkalarına faydası olsa da kendimize olmaz.

17 ağustos Marmara depreminde devlet günler içerisinde enkaza ulaşmıştı. Çok şükür bugün devletimiz ülkemizin dört bir yanında çıkarılan yangınları kısa sürede söndürdü. Doğal afetlerle yerle bir olan beldelerimizde gece gündüz çalışarak vatandaşına ben buradayım dedi.

Havuz medyasına değil gördüklerime ve yaşadıklarıma  objektif olarak  baktığımda aklımla ve kendi gözlerimle görüp sezinlediklerimi yazmaya gayret ediyorum.

Şunun veya bunun  adamı olmadım.

Kimseden bir beklenti içinde hiç olmadım.

Oturduğu makam koltuğunu yüceltenlere saygı duyarken, makam koltuğu ile yüceldiğini zanneden cücelere hep acıdım.

Nede olsa dünya fani.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Akben Arşivi