Boşanan boşanana

Aile kurumu, toplumların en küçük temeli ve yapıtaşıdır. Öneminden dolayı olsa gerek hep ilk darbeler aile kurumuna vuruluyor ve toplumsal tefessühler başlatılıyor.

   Daha önce birkaç kez yazmama rağmen devletimizin ilgili kurumlarında bir milim bile ibre oynamadı. Patır patır yuvalar yıkılıyor. Eşler birbirini öldürüyor yuvalar dağılıyor ve çocuklar korumasız kalarak yeni faciaların önü açılıyor.

   6284 sayılı namı değer ucube yasa ile kaş yapalım derken çıkartılan gözleri gördükçe içim bir hoş oluyor ve yeniden bir daha yazma gereğini duyarak ilgililere yetti gari diyorum.

   Dünyanın hiçbir ülkesinde sıcacık yuvaları buz damına çeviren böyle bir yasa yok. Kanunla hak hukuk korunur ama bizde açıkça gasp ediliyor ve yetkililerden ufak tefek cılız sesler dışında da tık yok.

   Geçenlerde Anadolu’muzun bir kasabasından acımı acı bir haber geldi. Kursta okuyan bir kızımız emniyet birimine gidip ders aldığı hocasından tacize uğradığını içerir bir dilekçe veriyor. Polis apar topar hocayı derdest edip derhal nöbetçi mahkemeye çıkartıyor ve nöbetçi hâkim sorgusuz sualsiz şahitsiz ve belgesiz hocayı tutuklatıp cezaevine yolluyor. Sanırım yoğun mahalle baskısı hâkimlerimizin de korkulu rüyası.

   Hocamız ne olduğunu anlamadan kendini cezaevinde buluyor. Birkaç ay sonra ikinci mahkemede dilekçe sahibi kızımızın ifadesindeki tutarsızlığı fark eden mahkeme hocamızın tutuksuz yargılanmasına karar vererek tacizci hoca(!) serbest bırakılıyor. Sonrası malum. Ancak hocamızın üzerine atılan çamur değil pislik ve bir ömür boyu onun ruh ve beden sağlığını kirletmeye devam edecek.

   Benzer haberler hemen her gün görüntülü ve yazılı basınımızda gündem teşkil ede dursun. Yakın zamanlarda genç bir kızımız da babasının tacizi ile ilgili basında gündem olmuş ve özgürlüğünü kısıtlayan babadan kurtulmak için bu iğrenç yolu kullandığını itiraf etmişti.

   Şimdi de boşanma modası ile başımız dertte. Yuvanın idaresinin hanımda mı erkekte mi olduğunu tartışmaya devam edelim. Boşanmalar füze hızı ile artıyor. Gençler evlenmeye korkar oldu. İstatistiklerde evlenenlerin sayısının azalması yanında boşananların sayısının arttığını gösteriyor. 6284 sayılı kanun bu istatistiklerin tuzu biberi olmuş.

    Kadına şiddeti hiçbir surette kabul etmemiz elbette mümkün değil ancak son zamanlarda erkeklere uygulanan kanuni şiddetinde kabul etmemek gerek. Hafif meşrep ırz namus ve ahlak yoksunu bir kadın, dostunu evine alıp hayvani dürtülerini tatmin için, çocuklarının babası nikâhlı eşine mahkeme kanalı ile uzaklaştırma alarak güven içinde zina yapma ortamı oluşturabiliyor.

    Böyle kocaların çoğaldığı bir toplumda elbette aile içi şiddet ve cinayetler azalmak şöyle dursun artmaya devam edecek. Böyle kanun mu olur diyenler 6284 e baksın. Bu ucube kanunla kocaya verilen tek hak var. Kayıtsız şartsız eşine itaat etmek ve sınırsız dahi olsa eşinin maddi ihtiyaçlarını karşılamada da kem küm etmemek. Bu kapsam içine özel hayatlarda dâhildir.

   Perşembenin gelişi nasıl çarşambadan belli ise böyle garabetlerin ve ahlaksızlıkların kanunla korunduğu bir ülkede de bu cinayetler polisiye tedbirlerle önlenemez ve de önlenemiyor.

   18 yaşını tamamlamadan evlendi diye hapislerde çürüyen erkeklerin sayısının artması yâda nafaka ödemediği veya ödeyemediği için mahkemelerde sürünmeler artmaya devam ettiği sürece de kadın cinayetlerinin bitmesi şöyle dursun daha artacak. Bu gerçekliği görmek için müneccim ve fütürolojisit olmaya gerek yok.

   Kadın-erkek eşitliği koskoca bir palavra. Fıtraten zaten eşit değiliz. Feministlerin üzerinde çok durdukları bu eşitlik yüzünden elleri öpülesi analar ve hanımefendiler birer köle haline geldi. Eşine çay veya kahve ikram etmekten imtina eden bu hastalıklı kafalar kadınlarımızı bu yafta ile daha nerelere sürükler bunu zaman gösterecek. Ancak yol yakınken yanlıştan dönme erdemini yetkililer göstermeli.

   Mevcut durumun böyle sürüp gitmesi bir süre sonra aile tarlasından yetişen psikopatlar, sosyopatlar ve mebzul miktarda kişilik bozukluğu olan çocuklar gençler türetecektir. Sadece maddi kaynaklı sorunlar değil manevi ve sağlık sorunları bol olan bir millet haline gelebileceğiz.

   Minareyi çalanların hazırladığı kılıflar bu ucube durumun hiçbir yerini kapatmıyor. Sayın vekiller bakanlar ve bürokratlar durdurun artık bu uçurum yolculuğunu.

    Gâvurdan başka hiç kimsenin menfaatine olmayan 6284 sayılı prangadan bu milletin ayaklarını kurtarın. Çok uzamasına ve dillerimizde tüy bitmesine rağmen bir adım dahi almıyor olmanızın bilmediğimiz başka bir sebebi yoktur inşallah.

    Sağlık ve mutluluk dileklerimle..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Ali Akben Arşivi