Bizim başkan, bir başka başkan

Memleket ‘hizmet hizmet’ diye inlerken bizim bir başka başkan, hizmet etmekten bir an bile geri kalmıyor. Ne yoruluyor ne usanıyor ne bıkıyor ne de ‘artık yeter, yoruldum’ diyor. Ha bire çalışıyor, çalıştıkça çalışıyor…

O kadar çok hizmet ediyor ki, geçen kahvede arkadaşlarla pişpirik oynarken “Gelin bir başka olan bizim başkana ‘artık yeter, dur’ diyelim. Frene basmasını söyleyelim” diye fikir teatisinde bile bulunduk.

Sadece fikir teatisinde bulunmadık, bir de karar verdik.

Çok büyük bir şehir değiliz, küçük bir şehiriz.

O kadar çok yapılacak işimiz de yok. Saysan bir elin parmakları, hadi diyelim iki elin parmakları kadar. Yapmak istesen birkaç ay içinde hiçbir sorunumuz kalmayacak ama biz artık buna takmıyoruz. Biz artık hiçbir şeye takmıyoruz Bizim başkan, bir başka başkan ya o yeter.

Dert etmeye gerek yok.

Zaten bugüne kadar yapılmayan işler, bugün mü yapılacak?

Biz reisimizi, belediyemizin muhterem başkanını, canımızı, ciğerimizi, dalağımızı, böreğimizi, sakatatımızı, kanımızı, dert ortağımızı heder etmek için seçmedik ya.

Kıskandınız biliyorum, ben olsam ben de kıskanırım.

Hatta ülkenin herhangi bir yerinde, her hangi bir kurumun başında olsam bile kıskanırım.

Hatta hasedimden çatır çatır çatlarım da çatırtı sesini duyan koca memleketin çürümüş kalaslarının birer birer çatladığını sanır.

Dedim ya bizim başkan, bir başka başkan.

Sabah yataktan kalktığı anda bu başkalık hemen kendisini hissettiriyor.

Geçen çay partisinde leydimiz hanımefendinin yanına yaklaştım, “merakımı mazur görün” dedim. “Bizim başkanda daha önce görmediğiniz ama başkan olduktan sonra fark ettiğiniz bu başkalık nedir” diye sordum.

Böyle şeylere çok meraklıyımdır.

Leydimizi derin bir düşünce aldı. Önce gözlerini tam gözlerime dikti. Sonra gözlerini sağa doğru döndürdü, sonra sola doğru döndürdü, sonra ufka doğru baktı, baktı, baktı. Derin bir iç geçirdi. Sonra yüzü manevi bir havaya büründü. Ben leydimizin 40’lara karışacağını sandım ki, birden kendine geldi.

“Başkan, başkan olduktan sonra bir başka oldu. Elini attığı her şey düzeliyor, baktığı her şey iyileşiyor, gezdiği her yer güzelleşiyor. Sanki yürüyen bir şifacı sevgili, muhterem başkan eşim. Bakın eşim diye söylemiyorum, o bu kentin başına gelen en güzel şey”

Ona kuşku yoktu.

Dedim ya, bizim başkan, bir başka başkan diye…

Böyle dediğimde memleketin şantiye sahasına döndüğünü sanmayın.

Aslında belediyenin yaptığı bir şey yok.

Önceden ne kadar çalışılmıyorsa, yine o kadar çalışılmıyor.

Önceden ne kadar hizmet yapılmıyorsa yine o kadar yapılmıyor.

Yani ancak bu kadar çalışılmaz, yani ancak bu kadar hizmet yapılmaz.

Bu durum belediye çalışanlarının işine geliyor, bu doğru ama olsun.

Sonuçta onlar da insan ve onların da dinlenmeye ihtiyacı var.

Gerçi bu dinlenme süresi çok uzadı ama olsun be, bizim bir başka başkanımız var.

Nasıl oluyor diye merakınızdan çatır çatır çatladığınızı biliyorum. Çatlayın be, çatlayın, patlayın be, patlayın ama yine de sizi aydınlatayım.

Mesela bir başka başkanımızın malikânesinden, pardon evinden çıkıp, kapısının önünü süpüren temizlik işçisini gördüğünde bir “kolay gelsin” deyişi var, memleketin hepsine kolay geliyor.

Adamın, (pardon ona adam denmez, o bambaşka bir şey, bir melek belki, insanüstü bir varlık) varlığı şifa. Her hafta hastaneye gider mesela bizim bir başka başkan.

Kırk yıllık doktorların, yardımcı doçentlerin, doçentlerin, profesörlerin hatta sağlıkçıların, hemşirelerin, ebelerin, hastabakıcıların, temizlikçilerin, başhekimin, hastane müdürünün, hastane çalışanların yapamadığını şıppıdanak yapar.

“Geçmiş olsun arkadaşlar” der mesela…

Bunu herkes söyler ama bizim bir başka başkan, bir başka söyler.

Ve o söz ağzından çıktığı, o mübarek dilinden döküldüğü andan itibaren hastanedeki bütün hastalar şifa bulur.

Hastalık fark etmez, dert sorun değil, inmiş mi, çıkmış mı, şeker mi, tansiyon mu, kanser mi önemli değil. Önemli olan bizim bir başka başkanın o hastaneye gelmesi ve “Geçmiş olsun” diye ağzından güzel bir söz dökülmesidir. Gerisi onun mübarek insanlığında, eşi ve benzeri bulunmaz güzelliğinde, şifa saçan sesinde, nefesinde, her bir şeyinde.

Dedim ya, bizim başkan, bir başka başkan ama keşke bir de belediye hizmetlerine şifa olsa var ya, işte o zaman bizim memleket uçtu uçtu kuş uçtu, yandı yürek tutuştu. Doktor bana bir şeyler oluyor, tavan dönüyor, taban kalkıyor, duvar iniyor. Çabuk bana bir başka başkanı çağırın, çabuk şifam gelsin!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Naif Karabatak Arşivi