M.Fatih ERDOĞAN

M.Fatih ERDOĞAN

Biz Böyleyiz İşte

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Erol ÖZMEN; ‘Türk İnsanının Özellikleri’ konulu bir yazı kaleme almış. 06.02.2006 tarihinde bazı yayın organlarında yayınlanan bu yazıyı bir kez daha okudum. Hocanın yazısı aradan 12,5 yıl geçmesine rağmen bence hiç eskimemiş. Hala güncel bir yazı gibi okunabiliyor. Okuyun kararı siz verin. İşte Hocanın yazısı:

Türk İnsanının Özellikleri

Türk insanında genel olarak görülen özelliklere bakıldığında, zaman zaman karşıt özelliklerin (aynı kişide bile) bir arada olduğu görülmektedir. Örneğin Türk insanı hem tembel, hem çalışkandır; hem bencildir, hem içinde yaşadığı toplum için canını bile verebilir; hem otoriteye saygılıdır, hem isyankârdır.  Hem kuralların uygulanması gerektiğine inanır, hem en başta kendisi sık sık kuralları çiğner; hem her şeyin milli olanının daha değerli olduğunu düşünür, hem yabancı olan her şeye hayrandır.

Türk insanının değişen dünya ve ülke koşulları içinde kendi kimliğini bulma arayışından kaynaklanan bu durum, her ne kadar bir karmaşa gibi görünüyor olsa da daha olumluya gidişe neden olabileceği unutulmamalıdır. Bu görünüm ergenlik çağındaki bir gencin ruhsal durumuna benzemektedir, daha sonraki yıllarda daha olgun bir yapının oluşması mümkündür. Türk insanı, inandığının yanlış olabileceğini düşünmeye/dinlemeye tahammül edemez. Kendisinin en iyisini, en doğrusunu bildiğine inanır. Bilgi sahibi olmadığı birçok konuda görüş sahibidir.

Fırsat verilse her şeyi en iyi biçimde yapabileceğini (teknik direktörlükten, parti başkanlığından, başbakanlığa) düşünür. Çoğu zaman başkalarının kandırılmış olduğuna, yanlış yolda olduklarına, doğruyu göstermek mümkün olsa doğru yolu bulacaklarına ve kendisi gibi düşüneceklerine inanır. Başkalarının da kendilerine göre doğrularının olabileceğini anlayamaz. Ortak noktaları bulmaya ve birlikte yaşamanın yollarını bulmaya çalışmaz. Acımasız biçimde ve karşıdakine yok etmecesine rekabet eder. Geliştirici rekabet, yarışma, tartışma ve müzakere etme kültürü gelişmemiştir. Anlaşma ve uzlaşma, taviz, yenilgi ya da teslimiyet olarak algılanır.

Türk insanı rahatına ve keyfine düşkündür. Daha 40’lı yaşlarda iken emekli olmanın yollarını bulmaya çalışır. İşe gitmemenin, işi kaytarmanın yolları yaratılır. Mesai saati başlamış olmasına karşın hastalar poliklinikte beklerken uzun sohbetli kahvaltılar yapılır, her fırsatta çay arası verilir, öğle yemeği sonrası kahve keyfi unutulmaz, mesai saati bitmeden ayrılmanın yolları bulunur. Türk insanı hem kendisinin hem toplumun yaşadığı sorunları, onları aşabilmek için neler yapılması gerektiğini bilir; fakat kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmez ve başkalarının yapmasını bekler. Kurtarıcı bekleme eğilimindedir. Yaşadığı sorunları, isteklerini açıkça talep etmez; haklarına sahip çıkmaz, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibidir. Ancak kahve köşelerinde ve arkadaş gruplarında söylenir ve dertleşir.

Türk insanı bahane ve mazeret bulma konusunda ustadır. Hiçbir zaman kendi sorumluluğunu kabul etmez; yanlış olan bir şeyde payı varsa, mutlaka kendince bir nedeni vardır. Sürekli yakınacak bir şeyler bulur fakat bunlarda bir sorumluluğu olmadığını düşünür. Birilerinin gelip her şeyi düzeltmesini bekler. Türk insanı yumurta kapıya gelmeden harekete geçmez. Her şeyi erteleme eğilimi içindedir. Yarının işini bugünden yapmaz. Geleceği kurmaktansa, günü kurtarma eğilimindedir; kısa vadeli düşünür. Diğer yandan zorda kalınca harikalar yaratabildiğini gördüğünde buna kendisi bile inanamaz. Karşılaştığı sorunlara pratik ama geçici (Türk usulü) çözüm bulmada ustadır. Değişen ortam ve koşullara (hele çıkarı varsa) adaptasyon gücü yüksektir.

Türk insanı kadercidir. ‘Böyle gelmiş böyle gider’ diye düşünür. Amaçsız, beklentisiz yaşam sürdürür, kendini hayat nehrinin akışına bırakır. Emek ve çaba harcamadan köşe dönmenin hayallerini kurar. Piyangonun büyük ikramiyesinin kendisine çıkacağına (aslında bir şekilde bunu hak ettiğine) inanır. Kendini Allah’ın sevgili kulu, iyi bir insan olarak gördüğü için bunu doğal olarak hak ettiğini ya da çektiği çilenin karşılığı olduğunu düşünür.

Kuşkusuz burada tanımlanan kişilik özelliklerini genelleştirerek Türkiye’de yaşayan herkesi kapsadığını iddia etmek mümkün değildir; fakat yine de her toplumun kendine özgü özellikleri olduğu bilinen bir durumdur. Bu yazıda her hangi bir araştırmaya dayanmayan fakat kişisel deneyimlerden ve edinilen bilgilerden yola çıkılarak bazı özellikler verilmiştir. Bunlara her zaman bazı eklemelerin yapılabileceği ve eleştiriye açık olduğu akılda tutulmalıdır. Diğer yandan burada yazılanlar, olumsuz bir eleştiri getirme amacı taşımamaktadır; bu özelliklerin iyi ya da kötü olduğu ayrı bir tartışma konusudur. Bu yazıda amaçlanan olanı görmeye, olanı olduğu gibi kabul ederek değişim ve gelişim için kullanmaya katkıda bulunmaktır.

Hocanın tespitlerine katılmamak mümkün değil. Yazıyı okuyan kardeşlerim, güncelleme ve zenginleştirme adına ‘yazıya eklense iyi olur’ dediği hususları yorum yazarak eklerlerse ben düzenleyerek yayınlarım. Yazı güncellenmiş olur. Beğensek de -  beğenmesek de Hocanın tespitleri baş göz üstüne. Napalım biz böyleyiz işte

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M.Fatih ERDOĞAN Arşivi